29.BÖLÜM "SUMO GÜREŞÇİSİ "

846 48 5
                                    

Kör eden güneş ışığıyla araladım gözlerimi. Perdeyi kapatmaya da üşeniyorum. Ay Allah'ım göremiyorum. Ama uyku da nasıl güzel. Ya kalkacağım ya da burada gözümü alan güneş ışığının beni geçici kör etmesine müsaade edeceğim. Sanırım ben ikinci şıkkı seçiyorum arkadaşlar.

Ah! Lanet olmasın ya kalkmak zorundayım . Çünkü bu güneş beni hem kör edecek hemde pişmiş tavuğa çevirecek. Sinirli sinirli yataktan kalktım  var gücümle perdeyi çektim. Çektim çekmesine de bunun tokası yerinden çıktı. Aferin bana.

○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○●○
Annemin ısrarı üzerine pazara gitmiştik. Çünkü tek başına o kadar eşyayı taşıyamazdı biliyorum. İstemeye istemeye de olsa meyve ve sebzelerin yerlerde insanların ezdiği yere gitmek zorundaydım. Bağıran pazarcı amcalarımızı da unutmamak lazım.

Annemin tezgah tezgah gezdikten sonra aldığı şeyleri bir bir kucağıma alıyordum. Her şey çok iyi gidiyor, annem ağır şeyler almadı diye düşünürken annemin karpuz satan yere doğru yönlenmesi gözlerimin büyümesine sebep oldu. Allah'ım lütfen onu almayalım. Benim makarna gibi kollarım var ya. Ben onu taşırken yerlerde sürünürüm. Kivinin şeyleri de koluma batıyor be. Ay Allah'ım yardım et! Hava çok mu sıcak olmaya başladı.

Ben bunları düşünürken annem çoktan karpuzu almış bana doğru yönelmişti bile. 

"Anne?"

"Al bakayım şunu Damla. Sen ver elindekileri." dedi ve daha ben bir şey demeden bende olan poşetlerin çoğunu alıp 10 kiloluk karpuzu kucağıma bıraktı.

"Anne ordan bakınca sumo güreşçilerine mi benziyorum? Hem babam alsaydı ya karpuzu. Niye biz alıp eziyet çekiyoruz ki." Bunları söylerken bir yandan elimdeki karpuza sahip çıkmaya çalışıyordum. Ay belime bir şeyler oluyor komşular.

"Babanın işi var kızım. Hem dolmuşla gideceğiz. Neyin dırdırı bu. İki duraklık mesafe için değmez yani Damla."

Oflaya oflaya karşıya geçip dolmuşu beklemeye başladık. Anneme doğru dönüp kollarımı göstererek "Vallahi iki dakika karşıya karpuz taşıdım hemen kolumda bir topçuk çıktı he. Kaslandım bir sanki hı?"

Annem 'atma ziya' bakışını atınca birbirimizin yüzüne bakıp gülmeye başladık. Arkamızdan "hanımefendi bakar mısınız?!" diye seslenen bir adam sesi duyunca otomatik olarak bakışlarım arkaya döndü. Abi tam da bana bakıyordu. Aaa karpuz aldığımız abi değil mi ayol bu?

Adam hızlı adımlarla yanımıza gelip 'İki dakikadır sesleniyorum duymadınız. Bunu unuttunuz tezgahta" dedi ve telefonumu uzattı. Abiye teşekkür ettikten sonra arkasına dönüp işinin başına döndü. Annem "Leyla mısın kızım? Sen normalde kendini unutursun hayatta telefonunu unutmazsın." dedi inanamaz şekilde bakarken.

"Valla anne olan poşeti verdikten sonra ağır karpuzu verince nasıl taşıyacağım ben bunu diye düşünmekten neyi nereye koyduğumun farkında bile değildim" dedim iğneleyerek. Annem "sus kız. Gören de odun çuvalı taşıttım sanır. Alt tarafı iki kiloluk karpuz taşıdın şurdan şuraya." diyerek beni tersledi. Azıcık haklı da olabilir.

Annemle atışmamız bitince hemen gelen dolmuşa binerek evin yolunu tuttuk.

Dolmuştan inince annemin best kankilerinden Nebahat teyze sokaktaki komşulardan nasıl dedikodu oluşturabilirim diye dışarıya bakınıyordu. Tabi bizi görene kadar.

"Kız Hatice nerden böyle"

Çorbacıdan. Zaten normal insanlar çorbacıdan elinde meyve ve sebzeyle döner.

"Pazardan geliyoruz Nebahat abla. Hayırdır, dışarda ne yapıyorsun böyle? Nasılsın?" diyen anneme baktım. Bunlar benim 'hadi artık gidelim' bakışlarımdı. Yoksa karpuz yüzünden şurada alt tarafım çıkıp gidecekti.

"İyiyim iyiyim. Ay içeride otur otur içim şişti valla. Biraz dışarı çıkıp temiz hava alıyım dedim. Sen nasılsın?" deyince bu sefer de ben 'atma ziya' bakışımı attım. Çünkü hepimiz biliyorduk ki dedikodu için dışarıya çıkmıştı. Manyak kadın. Annemin de bir tane normal arkadaşı yok be.

Annem "İyiyim Allah'a şükür" diyip konuşmanın sonunu getirdiğinde tam eve yönelecektim ki Nebahat teyze "Damla kızım sen nasılsın? Elinde ki karpuzu nasıl taşıyorsun kız sen. Maşallah sana." dediğinde gözümü kaydırmamak için kendimi zor tuttum.

"İyiyim. Eve gidersem daha iyi olacağım Nebahat teyze. Malum elimdeki ağır." diyerek alttan alttan lafımı da söyledim. Annemin 'sus kız, öyle denmez' bakışına maruz kaldığımı söylememe gerek yok diye düşünüyorum. 

Nebahat teyze mesajı almış olacak ki bize 'ocakta yemeğim var. Bir gidip bakayım' yalanını söyleyip içeri geçti. Bizde eve girebildik sonunda. Ay kadında ki çene kimsede yok. Car car nasılda konuşuyor. Neyse ki iki kilo karpuz taşıyınca çıkan kaslarım var yoksa ben bunu zor atlatırım yani. Eve girene dek daha arsız bela dinleyip okulu lanetlemeyi düşüyorum.

○●○●○●○●○●○●○○●○●○●○●○●○●○

Lanet olsun bu okul lanet olsun bu dersler. Ben anaokulu çok sevmiştim sen bene neden bele yaptın  diyerek evin yolunu tutmuştum. Eve gidene kadar bu şarkıyı söylemiştim arada araya yo ye gibi sözler söyleyip iyice kendimden soğuyordum. Eve varınca direk kendimi koltuğa fırlattım. Annem üzerini giyinmiş bir şekilde geldi ve "hazırsan gidiyoruz damla" dedi ve çantasını eline aldı. Noluyor be. Daha yeni geldik.

"Nereye gidiyoruz yine anne ya? Daha totom koltuğa yeni değdi. Yine bir şeyler taşıtacaksan ben gelmiyorum." dedim. "Damla, salak salak konuşma. Daha geçen konuştuk ya okul alışverişine gidecektik ya. Hadi Ece hazır bizim gelmemizi bekliyordu." 

Of'ladım ve üstümdekilerin iyi olduğunu düşünüp çıkarmak istemesemde terlediğimi varsayıp üzerime pembe bluzumu ve altıma da siyah pantolonumu geçirdim. Ece'yi de çağırdıktan sonra arabaya bindik. Ece arka koltukta ergen ergen şarkılar dinleyip kendinden geçiyordu annem deseniz koltuğu öne kadar çekmiş direksiyona yapışmış,dikkatli ve yavaş bir şekilde arabayı sürüyordu. Ben ise sabahtan beri okulun açılmasına uygun yeni lanetli şarkılar bulup söylüyordum.

"Ece bak şimdi. Yeni bir şarkı yazdım."dedim ve şarkıyı söylemeye başladım. Gökhan bilmem neyin söylediği veda makamı melodisinde şunları söyledim.

Şimdi lanetli okul günleri gibi güzelim tatillerde bitti. Özlemler, vakitler lanetli okul zamanıı. Hocaların canları derslere gitti.

Ece  gülmeye başlayınca annemde gülmeye başladı. Valla diyorum bak ailecek sorunluyuz. Araba durunca inmemiz gerektiğini anladım.

Başta D&R ve BKM olmak üzere mağazalara girip ihtiyaçlarımız ve ihtiyaç dışındakileri aldık. Çünkü neden almayalım. Kefenin cebi yok ya. Harca gitsin.

 Tüm kitapçıları tavaf ettikten sonra işimiz bitmişti. Tabi bizde bitmiştik haliyle. Kırtasiye alışverişi diye geldik ama maşallah abur cuburdan kıyafete kadar birçok şey almıştık. Babam bizi kesecek yeminle. İki yüzü aşkın para harcadık.
Yol boyunca herkes bitmiş bir şekildeydi. Hatta bir ara annem arabayı benim sürmemi istemişti. Yorgun kadın yani. O kadar yorgun ki aklı ehliyeti olmayan birine araba sürdürecek kadar beş karış havadaydı.
Elimizdeki poşetleri girişe koyup hepimiz koltuklara yayıldık. Giriş derken kapının önüne bırakmadık yani. Kapının yanına koyduk. Ama kapı kapalı. Aman anladınız siz beni. Zorlanarak yerimden kalktım ve odaya çıktım. Ayaklarım uyuşmuştu. Aman aman bellerim kopuyor. Saatin kaç olduğu umrumda bile değil. En sevdiğim şeylerden birini yapıp uyumam lazım yoksa kendime gelemeyeceğim.

Bölümler bozulmadan düzenlendi efenim.😊


YILDIZ #wattys2019Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin