Kurduğumuz tüm hayallere rağmen değişmeyen dünyanın şerefine..
Egemenin umut dolu bekleyişleri.. Geleceği görmeden saçtığı gülücükler.. İyi sonuçların beklentisiydi.
Fakat hayat hamlesini sona saklıyordu... Hayat bitti demeden hiçbir oyun kazanılmış sayılamazdı.Yemek masasında atılı olan
telefonun çalmasıyla masanın yanında ki sandalye de oturan Görkem kimin aradığına göz ucuyla baktıktan sonra hızlı bir hamle yaparak telefonu Egemene götürdü.
Arayanın ' Şapşal Aşık ' olduğunu görünce Egemen zaman kaybetmeden aramayı cevapladı. Fakat duyduğu ses beklediği ses değildi. Arayan kişi Buse olmasına rağmen konuşan kişi bir erkekti.'- Sen kimsin ? ' dedi Egemen kaşları çatık bir şekilde.
Arayan hastane polisiydi ve yaşananların bir kısmını dinledikten sonra çılgına dönen Egemen Busenin hangi hastaneye kaldırıldığını öğrendikten sonra telefonu kulağından yavaşça çekti.
Ateş fışkıran gözlerinin verdiği güçle yanında duran küçük sehpaya ve duvara sabitlenmiş olan ayakkabı dolabına attığı tekmelerle öfkesini sindiren Egemen kapının kolunu hızla çekip açtı ve dışarıya çıktı.
Diğerleri ise Egemenin elinden aldıkları telefonla neler olduğunu öğrenebilmişlerdi. Anında Egemenin peşinden çıktılar ve yolun kenarında bekleyen Egemenle birlikte bir taksiye binerek hastaneye gittiler.Hastane kolidorunda koşuşturduktan sonra kocaman 'Ameliyathane ' yazısını görünce usulca durdular. Kendini hastanenin soğuk zemininin üstüne bırakan Egemen kafasına duvara yasladı ve kendini hüznün sessizliğine hakim etti.
Uzun ve soluksuz geçen saatlerin sonunda doktorun ameliyat haneden çıkmasıyla herkes oturduğu yerden ayağa fırladı. Kalpleri yerinden fırlayacak gibiydi.
Tek bir iyi cümle bekliyorlardı , bir kelime , bir sözcük. Tek bir " Herşey yolunda. " kelimesi mutlu olmak için yeterdi.'- Doktor bey , durumu nasıl ? İyi olacak değil mi ? ' dedi Egemen.
'- Arkadaşınız çarpmanın etkisiyle aldığı darbeyle beyin kanaması geçirmiş ve bu yüzden kanla beslenen bölge çalışamaz durumda. Yoğun bakıma alındıktan sonra gözlerini açsa bile yaşama tutunması sadece bir kaç saat sürer ve konuşmada güçlük çekebilir. Elimizden gelen herşeyi yaptık Üzgünüm...' dedi doktor ve Egemenin omuzuna hafifçe dokunup gitti.
O zamana kadar hiç kimse kelimelerin bu kadar kifayetsiz , sözlerin acı verici olabileceğini düşünemezdi. Sevdiğin birinin avuçlarından kum tanesi gibi uçup gitmesi işte bu kadar kolaydı , fakat kalan için bir o kadar da zor.
Egemen Busenin yatağına bitiştirdiği sandalyede oturmuş ve elini iki eliyle tutarak kalbine götürmüştü. Kulağına şu kelimeyi fısıldıyordu " Üzgünüm. "
Belki de kendini suçluyordu içten içe. Önce Busenin annesinin ölümüne sebep olmuş şimdi ise onun ölümüne sebep oluyordu.
Ve düşündü Egemen , düşündü....
"Onun hayatını ben mahvettim." diye.Çoktan sabah olmuştu. Güneş henüz doğmamıştı. Egemen kafasını öne doğru eymiş bir şekilde uyuya kalmıştı. Birden irkildi ve uyandı. Etrafına bakındı. Diğer herkes bir yerlerde uyuya kalmıştı. Kimi küçük koltukta , kimi sandalyede veya yerde.
Busenin gözlerini hafiften açtığını gördü. Belini doğrulttu ve ona doğru yaklaştı. Eliyle yaraların esir aldığı yanağını okşadı ve'- İyi misin ? ' dedi Egemen. Biliyordu iyi olmadığını ama yinede soruyordu, iyi olduğunu duymak istiyordu.
'- İyi. ' dedi Buse.
Bu tek kelime...hayatının en büyük yalanıydı. Camdan dışarıya doğru baktı Buse. Daha sonra birşeyler söylemek için dudaklarını açtı fakat söyleyemedi. Kötüydü , halsizdi ve ölüyordu. Son bir kez daha denedi konuşmayı bu sefer başarılı olabilmişti.
'- Beni deniz kenarına götürebilirmisin ? ' dedi yavaş ve kısık bir sesle.
Egemen kafa salladı ve odadan çıkıp gece gelen ve hastane kolidorunda sabahlayan profesörden onları sahile götürmesini istedi. Profesörün aklından ne kadar ' hayır ' demek geçsede bu zamanın yaşanacak son anılar olduğunu biliyordu.
Egemen odaya döndüğünde herkes uyanmış ve Busenin etrafında toplanmış ardı arkası kesilmeyen konuşmalar yapıyorlardı.
Egemen Buseyi kucağına alıp merdivenlerden teker teker indi ve dışarı çıkardı. Arabanın kapısını açtı ve arka koltuğa oturttu. Yanınada kendisi oturdu omuzundan ve elinden tutarak profesörün sürdüğü arabada ilerlemeye başladılar.Kısa süren yolculuğun sonunda profesör arabayı durdurdu. Egemen arabadan kendi indikten sonra Busenin kolunun altına girdi ve arabanın bagajından çıkarttığı tekerlekli sandalyeye oturttu. Denizin ucuna geldiklerinde kumların üstüne oturdular. Buse kafasını Egemenin omuzuna yaslamış denizin maviliğini izliyor , dalgaların sesini dinliyordu.
Gökyüzü ve deniz bu simsiyah hayatın yanında masmaviydi.
Bulutların arasından doğan güneşi izlediler birlikte.'- Harika gözüküyor. Daha sonra tekrar gelelim buraya. ' dedi Egemen.
Busenin kafası Egemenin kucağına düşmüştü. Egemen gözlerini üç kez kırptı ve alel acele ayağı kalkıp dizlerinin üstünde durdu. Busenin kafasını kollarının arasına aldı ve yanaklarına öpücükler kondurdu.
O ölmüştü. Son nefesini kollarının arasında vermişti hayatında istediği gökyüzünün maviliğine bakarak.
Ve bu son inanışı olmuştu Egemenin hayata. Hıçkıra hıçkıra ağlamıştı. Feryat ediyordu , bağırıyordu sessizliğe." Daha aramızda yaşanacak yarım kalan birşeyler var gitme dur. " diyordu Egemen kollarının arasında ki bedene bakarak. Bir daha görüşemiyeceklerini bilerek seyrediyordu gidişini.
Onların aşkı yaşandı ve bitti değildi , yaşanmadan bitti.
Egemen kırılmış ve eksilmiş hissediyordu. Diğer insanlar gibi ama diğer insanlardan farklı.
Biraz yorulmuş ,
Henüz vazgeçmemiş.
-
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LEKENİN GÖLGESİ ALTINDA
Fiksi Remaja► Yaşanmamış hayali...Tıpkı bir ihtimalin sınırında kaldığından, bir türlü tüketilememiş aşklar gibi. Kalan kalırdı elbet. Hatırlanmayı hak edenler hatırlanırdı. Ölümden sonra hayat dedikleride buydu. - Nefret dolu bu dünyada ona rastlamak bir umut...