"Hayır, o test kitabini hemen elinden bırakıyorsun!" diye bağırdı Berna. Sesini yan evdeki komşumuzun bile duyduğuna yemin edebilirdim. Yanıma geldi, bir şey demeden elimdeki test kitabını aldı. Kitabı kapatırken bir an çöpe atacak diye korktum. Ama Allahtan sadece çantama koydu. İşi bitince tekrardan yanıma geldi, ellerini göğüsünde birleştirip bana baktı."Ne var?" dedim bezmiş bir sesle. Her cumartesi aynı şey.
"Hadi kalk, gidiyoruz."
"Nereye?" Gözlerini devirdi. "Bar'a," diyerek araya girdi Nihan. İrileşmiş gözlerle ikisine bakarken ciddi olup olmadıklarına emin olmaya çalışıyordum. Ama gayet ciddi görünüyorlardı.
"Siz gidin, ben gelmiyorum." Aslında gitmelerini hiç mi hiç istemiyordum. Ama onlar kafalarına bir şey koyduklarında, benim bile onları vazgeçiremeyeceğimi bildiğim için başka bir şansım olmuyordu. Mecburen göz yumacaktım. İnsanların Cumartesi anlayışı benimkinden farklıydı. Çoğunun.
"Ne demek ben gelmiyorum? Kızım, yolarım seni. Kalk giyin. Geliyorsun," dedi Berna, tehditkâr bir şekilde bana bakıyordu.
Başımı olumsuz anlamda salladım. Ve aynı saniye içerisinde havalandım. İki deli beni resmen kucaklamış, elbise dolabımın önüne getiriyorlardı.
"Bırakın beni be!" diye çıkıştım ama bir fayda etmedi. Dolabımın önüne geldiğimde beni bıraktılar. İksine de pis pis baktım ama onlar beni umursamadan dolabı açtılar.
"Bu ne ya?" diye sordu Nihan burun kıvırarak. "Kızım senin bir tane bile elbisen yok mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KORKUSUZ
Teen FictionEymen ULUHAN. Nam-i diğer KORKUSUZ. Bütün şehir tarafından Korkusuz olarak bilinen yirmi üç yaşındaki bir adamın, aslında tek korkusunun aşık olmak olduğunu kim tahmin edebilirdi ki? Her şey, Yaren Aksu'nun arkadaşlarının zoruyla Korkusuz'un mekanın...