Merhaba arkadaşlar. Hikayeyi okumadan önce lütfen açıklamayı okuyunuz.
Kahvaltıya tam oturmuşken "Öldü" diye tekrar eden çığlıklar duyduk. "Öldü" diyordu babaannem Armağan, dedemin kafasını kucağına koyarak.
O an ne oldu ben de anlamadım, ancak herkes oraya doğru koşunca içimi bir şey kemirmeye başladı.
Sonra bir sürü komşularımız evlerinden çıkıp koşmaya başladılar. Hala ne olduğunu anlamamıştım.
Tedirgin gözlerle babaannemin evine doğru bakıyordum. İşte 2011 yazında dedemin gözlerinin yumulduğunu hatırlıyorum ve her düşünüşümde ağlamaklı oluyordum.
Ablam beni odama doğru çekiyor ve "Her şey yolunda, merak etme" gibi şeyler fısıldıyordu. En sonunda akşam olmuş babaannemin çığlıkla ağlamaları son bulmuştu.
O akşam hiçbir çekirge ses çıkarmıyordu. Ben ise sadece oturuyor ve babaanneme bakıyordum. Gözleri ağlamaktan şişmiş ve mosmor olmuştu.
Yemekte kimse tabağına dokunmamış, herkes yastaydı. Komşular ışıklarını söndürmüştü hatta bazıları ağlıyordu.
Ablam bana "Deden gitti" dedi. Ben meraklı bir ses tonuyla "Nereye" dedim. "Cennete gitti" dedi ve yüzünden bir gözyaşı damladı çamurlu toprağa.
Yağmur yağıyordu. Hiç durmaksızın sanki bardaktan boşalırmış gibi yağıyordu.
O gece yatağıma yattım ve gözümden bir yaş süzüldü, elimle yaşlarımı sildim ve hayatın acımasızlığı ile uyudum.
Sabah olmuş kahvaltı bile etmemiştik. Bütün komşular toplanmış, herkes arabalarına biniyordu.
Urladan önümüzde cenaze arabası, arkada gözü yaşlı babaannem ile çıktık. Otobanda babaannem ağlamaya başladı.
Babam "Ağlama artık gitti o" diyor, ancak babaannem ona aldırış etmiyordu.
Konak'a girdik ve bir evimize uğradık. Babaannem dedemin yatağına başını koymuş ağlıyordu.
Sonra tekrar Güzelyalıdaki bir camiye doğru yola çıktık. Camide masanın üzerindeki tabutun yanında duran imam "Hakkı'nızı helal ediyor musunuz" dedi ve herkes "Helal olsun" diye bağırdı.
Sonra imam yine aynı sözü söyledi ve herkes yine hakkını helal etti. En sonunda imam "Hakkı'nızı helal ediyor musunuz" dedi ve ben ile birlikte bütün herkes "Helal olsun" dedik.
Sonra Urla'daki bir camiye daha gittik ve orada dedemin cenaze namazını kılan adamları izledim.
Sonra dağlık bir arazideki bir mezarlığa doğru yola çıktık. Arabadan indik. Bütün büyükler tabutu omuzları üzerinde taşıyor, ben ise boyum yetişmediği için işaret parmağımı tabuta değdiriyordum.
Sonra kazılmış bir çukurun yanına tabutu bıraktık. Annem beni yanına çekti. İmam'ın dualarıyla babam ile birlikte tüm erkekler teker teker kürekle toprak atıyorlardı.
Dedemin tabutu gözden kaybolmuştu. Annemin elini bıraktım, koştum ve babamın elinden küreği aldım.
Küreğe ıslak toprağı doldurdum ve mezarın üzerine döktüm. Sonra babaannem babamın yardımı ile o da toprak attı.
Sonra herkes ilk başta babaannemin elini öperek "Başınız saolsun" dediler ve bizimle el sıkışmaya başladılar.
Sonra babamın işyerimden arkadaşının karısı "Ağlama, ağlarsan deden tabutta hüzünlenir. O artık Allah'ın yanında , cennette ve hiç uyanamayacağı bir uykuda" dedi.
O yüzden ben de hiç ağlamadım. O günden beri dedemi resimlerle anıyorum. 1,5 yıl sonra bir anımı hatırladım:
Dedem hastaydı ve beni annem babaanneme bırakmıştı. Ben de araba oynuyordum. Sonra arabamı dedemin ayaklarının önüne getirmiştim ve "Düt düüüt yoldan çekilin" demiştim. Babaannem mutfaktan bağırarak "Yapma şöyle Ege, deden hasta bak. Ayaklarını kaldıramaz artık, başka yerden geçir arabanı"...
Bu anıyı her düşünüşümde ağlıyordum. Ve az önce dedemin en son sesini hatırladım. Ne diyordu bilmiyorum ama ondan sonra hiç konuştuğunu hatırlamıyorum, sadece birkaç kere ses çıkardığını hatırlıyorum.
2011den 2016ya kadar geçen zamanda onu çok özlüyorum. Ancak şunu biliyorum ki o Allah'ın görevini yani yaşamayı yerine getirdi ve Allah onu yanına aldı. O benim kalbimde sonsuza dek yaşayacaktır...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dedem
Short StoryKendimi ifade etmek için dedem ile ilgili bir hikaye. Bu anımı sizlerle paylaşmanın benim içimi dökmemin en iyi yol olduğunu düşünüyorum. Ayrıca hikaye tek bölümdür. Lütfen okuyunuz...