3.BÖLÜM: "CANAVARA BENZEYEN KIZ"

66 20 14
                                    

Hikayenin nereden başladığını bilemek, ne uğruna doğduğunu bilemek üzücü aslında sana kimsesiz bir hayat veriyorlardı. Senelerce ne olduğunu düşünebil diye.

Bu olayda sonra farklı birine dönüştüm. Tamamıyla farklı birine.
Fiziksel ve duygusal anlamda çok güçlendim mesela Bir şey hakkında çok düşünmeden cevabın ne olduğunu biliyordum mesela yada daha önce hiç duymadığı mı bildiğim şeyleri ezberlemiş gibiydim. Boyum gittikçe üzüyordu ve siyah olan gözlerim sinirlendiğinde zaman farklı bir renge dönüyordu. Zamanla kendime olan merakım arttı. Ve tam 18 yaşına bastığım gün tüm güçlerimi kazanmıştım. Kolyenin güçlerinin ne olduğunu anlamıştım. Beni koruyordu. Tehlikeliydim artık Sanki herşeyi biliyordum. Sanki her şeyi görebiliyordum. Artık daha farklı ve daha güçlüydüm. Bir yolunu bulup fedorayı keşfettim annemin artık nereye gittiğini biliyordum ve bir şekilde o büyülü ormandan kurtulmayı başardım. Fedora yani tanrıların şehrine inmeden önce kolye benim gerçek görünüşümü sakliy




Vücudumdan yere damlayan su damlaları umursamadım. Kısa siyah havluyla vücudumu kurulurken aklımdan geçen tek şey ilk nereden başlayacağımdı. Havluyu yavaşça yatağın köşesine bırakıp giyineceğim sırada aynadaki yansımama takıldı gözlerim, ben farklıydım. Bunu herkes anlayabilirdi. Ruhen farklı olabilirdim ama bedenen de farklıydım.

Simsiyah saçlarım vardı kalçamın altına kadar uzanıyordular. Kıvrımlı vücut hatlarım ve dolgun göğüslerim her daim belli olurdu. Vücudumdaki dövmeler kendimi bildim bileli vardı. Boynumda yunanca yenilmez yazıyordu. El bileğimin üzerinde kılıç dövmesi vardı. Ama önemli olanlar bunlar değildi. Asıl dövmem tüm sırtımı kaplayan ejderha dövmesiydi. Beni ben yapan, yaşadığımı hatırlatan tek şeydi.

Bu kadar değildi. Beni farklı gösteren şey dövmelerim değildi.

Uzun boyum ve gözlerimdi.

Fazlasıyla uzun boyum ve inanılmaz göz rengimdi.

Boyum 1.90'di. Yaşadığım yerde en uzun kadındım. Herhalde öyle idi.

Gözlerim ise parlak bir yeşildi. Bir canavarın ki gibi parlıyordu adeta.

Farklıydım.

Bunu seviyor muydum? Bilemiyorum.

***

Kapıyı arkamdan kapatırken bu evden ne zamandan beri çıkmadığımı düşünüyordum.

2 mi? Yoksa 3 ay mı? Kimin umurunda!

Hava kararmıştı. Evimin olduğu yer genellikle oturma istemeyeceği bir bölgeydi. Ormanın içine doğru yürümeye başladım. Bu bölgede kitapçı yoktu. Meydana gitmem gerekti. Ama ilk yapmam gereken çok önemli bir şey vardı. Oda dış görünüşümü değiştirmem gerekti.

Tam ormanın ortasına geldiğim zaman elimi kolyemin üzerini koymuş değişeceğim sırada bir ses uydum. Sanki biri yere düşmüştü. Etrafıma bakındım. Hiç bir şey yoktu. Dikkat kesildim. Ve sesin nereden geldiğini anlamaya çalıştım. Sesin sahibi çok yakındı. Hissedebiliyordum.

Yavaş yavaş yürümeye başladım. Nerede olduğunu anlamıştım ve ne olduğunda.

Bir ağacın önünde durduğumda onun nefes alışverişini duyuyordum. Sanırım yaralıydı. Nefesleri sıktı. Sırtımda kılıfında duran silahı yavaşça kılıfından çıkardım. Benim kılıcım normal kılıçlardan daha farklıydı. Ortası sopa şeklindeydi, ama sopanın iki ucu da kılıç gibiydi. Bu kılıcın önemli oluşu, bunu benim yapmış olmamdı.

1 adım daha attıktan kılıcımı ağacın ön tarafına savurdum. Bir kılıç, kılıcıma karşılık verdi. Saklandığı ağacın arkasından çıktı, tam karşıma geçti.

Tek eliyle yaralı bacağını tutarken, diğer elinde kılıcı sabit tutmaya çalışıyordu. Acizdi. Savunmasızdı. Kılıcı hızla savurdu ama ben ondan daha hızlıydım eline attığım tekmeyle kılıç çalılıkların arasına savruldu. O da bu sırada yere düşmüş acı içerisinde inleyerek geriye emekliyordu. "Ares kutsanmasından bir çocuk ha?"

"Evet, lütfen bana zarar verme" Acı içerisinde. Güldüm.

"Bir ares çocuğunun yalvarmaması gerek. Kalkıp savaşman gerek."

"Sen ne anlarsın ki!!! Nesin sen bir kiklop mu? Ya da Afroditin kutsanmışı mı?"

"Kiklop mu?" Şaşırmıştım.

"Evet ya kiklopsun yada Afrodit kutsanmışı ama gözlerini olaya katarsak ikisi değilsin hem kiklop olmak için fazlaca güzel ve zekisin" Hayran olmuş bir şekilde bana baktı.

Aptal çocuk hem Afrodit mi? Gerçekten iğrenç!

"Çok konuşuyorsun çocuk"

"Çocuk mu? Be-

"Tamam kes ne işin var burada burayı nasıl buldun burayı onu söyle"

"Sana ne" Şimdi geberticim ama.

"Tekrar soruyorum ne işin var burada"

"Bende diyorum ki sana ne " Pekâlâ, sen isten bunu küçük sıçan!

Hızlıca ellerimle kafasını kavrayıp yüzünü yüzüme yaklaştırdıktan sonra hipnoz gücümü kullanarak aynı soruyu yine sordum. Hızlıca konuşmaya başladı.

"Afrodit kutsanmasından bir kadın var. Adı adonia. Babam onunla evlenecek benden bir şey rica etti. Bir kızı gözetlemem gerektiğini söyledi.' 3 içerisinde giderse bırak gitsin. Ama 3 günden fazla sürerse buraya gel ve bana söyle' dedi. Bende kızı aramaya geldim ama ne ev bulabildim ne de canavara benzeyen bir kız." İşte bu kadar.

Kendisine geldiğinde nasıl oldu bu gibi şeyler gevelemeye başladı. "S-sen nasıl yaptın bunu, N-nesin sen?"

Hala karşısında dizlerimin üzerinde oturmuş duruyordum. Sahte bir şekilde güldüm. "Baştan söyleseydin sana bunu yapmak zorunda kalmazdım çocuk"

Bağırdı. "Bunu nasıl yaptın sürtük" Sürtük. Pekala.

Bacağına dokunduğumda bir kız gibi çığlık attı. Yalvarıyordu. Umurumda değil.

Elimi bacağından çektiğim zaman hızlıca geriye doğru kaçtı. Bana korkuyla bakmaya başladı. Kekeleyerek konuşmaya çalıştı.

"O-o k-kız s-sensin değil mi?"

Şeytani bir şekilde sırıttım. "Doğru tahmin çocuk" Tam kalkıp koşmaya başlayacağı sırada yaralı bacağını sağa doğru hızlı bir şekilde çevirdim. Kırılma sesi ve çığlığı tüm ormanda yankılandı.

Yavaşça ayağa kalktıktan sonra yerde duran kılıcımı alarak yerine geri koydum. Yavaşça yerde yatan çocuğun yanına gittim. Nefes almaya çalışıyordu. Gözleri kısılmıştı. Elimi yavaşça alnına koydum ve gözlerimi kapattım. Sesi kesildi. Bayılmıştı.

Ayağa kalkıp ters yöne doğru yürümeye başladım. Hatırlamayacaktı. Beni hatırlamayacaktı.

***

BEĞENMEYİ VE YORUM YAPMAYI UNUTMAYIN...

ŞARKININ ADI: CLARİTY - EXORCİSM

GÖZLERİ GÖRÜNMEYEN EFSANESİ - GECEYİ ÖLDÜRMEK SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin