Jaden'ın evindeki misafir odasında gezinen genç kız, en sonunda yatağın üzerine oturdu. İçindeki sıkıntıyı kimseye belli etmek istemediğinden, erkenden odasına çekilmişti. Kendisine sorulan sorular veya endişeli bakışlar onu çok rahatsız ediyordu. Çünkü ne üzüntüsünü açıklayacak bir cevabı vardı, ne de meraklı bakışları kaldıracak gücü. Bitkin ve bir boşluktaymış gibi hissediyordu.
Oturduğu yatakta kendisini geriye doğru bıraktı. Pencereden vuran güneşin kızıl ışıkları, odanın tavanını aydınlatmaya yetiyordu. Hava soğuk olsa da, güneş hep görevini yerine getirerek dünyayı aydınlatmaya devam ediyordu.
Dudaklarından sıkıntılı bir nefes verdiğinde yeniden ayağa kalkmıştı genç kız. Biraz dışarı çıkıp dolaşsa, belki bir nebze rahatlardı. Yada ata binse. Bir atın üzerinde özgürce gezintiye çıkmayalı uzun zaman olmuştu. Yüzünü okşayan rüzgarın verdiği rahatlamayı hissetmeyeli...
Bu düşünce yüzüne bir tebessüm yerleştirirken, odanın kapısına doğru ilerledi. Sonra aniden duyduğu bir ses hızla arkasını dönmesini sağlamıştı. Ve döndüğü anda, karşısında görmeyi umduğu en son kişi Bradley di. Çünkü son zamanlarındaki tavırlarına bakıldığında, genç kız hiç umurunda değilmiş gibiydi.
"Sen...burada ne işin var?"
"Bilmiyorum."
Balkonun kapısını kapatan Bradley yavaşça Mabelle'a doğru yaklaştığı sırada, genç kız anlamsız bakışlarla onu izlemeye devam etti.
"Sanırım kafanı sert bir şeylere çarpmışsın. Üstelik, bu odada kaldığımı nasıl öğrendin? Ve, bu pencereden tırmanma işini alışkanlık haline getirdiğini görüyorum."
"Birincisi, hayır gayet sağlıklıyım. Sadece, kafamda çözemediğim bazı şeyler var."
Bakışlarını kaçırarak ekledi.
"Daha doğrusu kabullenmek istemediğim şeyler."
Son söylediğini bir mırıltı eşliğinde söylediği için, Mabelle zar zor duymuştu. Fakat umursamadı. Bakışlarını Bradley'in yüzünde gezdirirken genç adamın devam etmesini bekledi.
"İkincisi, hizmetlilerden öğrendim."
"Ne!? Nasıl yani? Gayet açık bir şekilde hangi odada kaldığımı mı sordun?"
Kaşları çatılan genç adam "Evet." diye cevapladı.
Mabelle ise ellerini ovuşturarak odada gezinmeye başlamıştı.
"Nasıl böyle bir şey yaparsın? Kim bilir hakkımızda neler konuşacaklar!"
"Umurumda bile değil."
Devamında daha birçok şey söylemek istedi genç adam. Mesela, 'Umurumda bile değil, kimseyi önemsemiyorum. Senin için buradayım. Seni özledim. Seni SEVİYORUM.'.
Ama söylemedi. Daha doğrusu söyleyemedi. Neden bilmiyordu fakat, sanki konuşurken bu kelimeleri söylemek onun için imkansız gibi gelmişti. Artık inkar etmiyordu ama aşkını Mabelle'a söylemek için zamana ihtiyacı vardı. Henüz hazır hissetmiyordu. Belki de Amerika dan dönünce ona söylerdi.
"Benim umurumda! Ya Brendan Amca buraya geldiğini öğrenirse!? Yüzüne bir daha nasıl bakarım?"
Genç adamın dudakları duyduklarıyla beraber düz bir çizgi halini almıştı. Fakat şimdi Vincent'ı düşünmemeye çalışarak Mabelle'ın yanına ilerledi. Arkasını dönük olan genç kıza sarılırken, onun şaşkın bakışlarını da görmemezlikten gelmişti. Şu anda hiçbir şey umurunda değildi. Birkaç saat sonra zaten ayrılacak ve belki de kaç ay onu göremeyecekti. Bu yüzden, şimdi yaşadığı ana bırakacaktı kendini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Güzel'im (Tamamlandı)
Исторические романы#1 - Tarihi Kurgu #1 - Romantic Mabelle, çocukluğunda babasından dinlediği macera dolu hikayelerin gerçek olmasını istemişti her zaman. O heyecanları yaşamak, o savaşlara girmek istemişti. Cesur ve dik başlıydı. Karşısına çıkabilecek tüm sorunların...