Changkyun'la Hyungwon'un ilk konuşmalarının üzerinden 2 hafta geçmişti. Birbirlerine alışmışlar, iyi arkadaş olmuşlardı.Changkyun'ın aksine Hyungwon ondan başka kimseyle konuşmuyordu bile. Teknik olarak konuşamazdı zaten ama onlarla anlaşmaya çalışmıyordu bile. Ona sadece Changkyun yeterdi.
Changkyun's POV
"Hey!" gülümseyerek Hyungwon'un yanına otururken mırıldanmıştım. Bir süredir onunla işaret diliyle konuşmamıştım çünkü bana sesli olarak konuşursam da sıkıntı olmayacağını, daha az yorulacağımı söylemişti. Yine de arada kullanıyordum.
'Hey.' (Y/N: Hyungwon'un işaret diliyle söylediği şeyleri böyle yazacağım, kafa karışıklığı olmasın.)
"Nasılsın? Ah..çok uykuluyum.." bana bir süre baktıktan sonra yargılar bir şekilde başını sallamıştı.
'Yine geç saatlere kadar video oyunları oynadın değil mi?'
Ellerine odaklanmışken başımı salladım ve hafifçe dudak büzdüm. "Ama en yüksek levele gelmem lazımdı.."
'Aptal.' Göz devirip söylediği şeye kıkırdadım ve başımı onun omzuna yaslayıp gözlerimi yumdum. Belki biraz uyurdum. Elleri saçlarımı bulduğunda gülümsedim ve kedi gibi başımı ona sürttüm. Böylece kahkahasını duyabilmiştim.
Tanrım..çok güzel gülüyor.
°•°•
Omzumu dürtükleyen elle gözümü açmadan homurdanmıştım. Bu kez iyice sarsıldığımda gözlerimi yarıya kadar araladım ve karşımdaki görüntünün netleşmesini bekledim. Hyungwon yüzündeki hafif sinirle bana bakıyordu. Gözlerimi kırpıştırarak uyanmayı dilerken onun ellerine odaklandım.
'Iki derstir uyuyorsun. Bu ders boş, çıkalım sınıftan. Sıkıldım.'
Başımı yavaşça onaylar biçimde salladım ve beni bileğimden çekiştirip ayağa kaldırmasına izin verdim. Son anda masanın üzerindeki telefonu kapabilmiştim. Acelesi neydi anlayamamıştım.
Birkaç merdiven çıktıktan sonra Hyungwon bir kapıyı ittirdi ve aralamasını sağladı. Burası okulun terasıydı sanırsam. Geldiğimden beri burayı hiç görmemiştim.
Sırtını duvara dayayarak yere oturduğunda onu taklit ederek yanına oturdum. Bir şey demeden yalnızca gökyüzünü süzüyordu.
Ben ise onu.
O an ne kadar güzel olduğunu fark ettim. O güzeldi, kusursuzdu.
Yüzüne vuran güneş ışığı kahverengi saçlarını kavuruyor, gözlerinin hafifçe kısılmasına neden oluyordu. Düzenli soluk alışverişlerini hissedebiliyordum. Sonra bir anda hızlı bir nefes verdi. Bana ne zaman döndüğünü anlayamadan dudaklarımın üzerinde hissettiğim baskıyla afalladım.
Bir dakika.. beni öpüyordu?
Ben kendime gelememişken o dudaklarını yavaşça hareket ettiriyor, dudaklarının arasındaki dudaklarımı eziyordu. Kalp atışlarımın hızlandığını hissedebiliyordum. Bir elini yanağıma yerleştirdi ve üzerime doğru biraz eğildi.
Hala karşılık vermediğimi fark etmiştim. Bunu yanlış anlayıp, üzülebilirdi. Üzerimdeki şaşkınlığı zorlukla atıp dudaklarımı oynatmaya başladım.
Nefesimiz tükendiğinde biraz geri çekildi ve birkaç öpücük daha bıraktı dudaklarıma.
Bir süre yanaklarımı okşadıktan sonra ise tamamen geri çekilmiş, gökyüzünü seyretmeye dönmüştü.
Tanrım.. Hyungwon sonum olacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Flawless || HyungKyun
Fanfiction'Hayır, bunlara inanmıyorum. Çünkü sen; kusursuzsun, Chae Hyungwon.' [Mini fic/boyslove]