7. Bölüm: Alışmaya çalışmak

113 7 3
                                    

Halbuki diğer kız? Gözleri onu kalabalığın arasında aradı ve sonunda buldu. Az önceki çocukla samimi bir şekilde oturuyordu. Canı sıkıldı. Kız kardeşini dürttü:

- Hadi gel okulu gezelim, ne nerde bir bakalım.

Akşam yemek masasında toplandıklarında herkesin konuşacak çok şeyi vardı. Tarık ve Adil bey birkaç işçiyle çiftliğin tamiratına başlamıştı. Daha planlama aşamasında olmasına rağmen birlikte bayağı bir yol kat etmişlerdi. Sinem üniversitede gördüklerini anlata anlata bitiremiyordu. Perihan hanım civar evlerden bahsediyordu, bugün bayağı bir giden gelen olmuştu çiftliğe. Tanışıp kaynaşmıştı onlarla. Birtek Onur konuşmamıştı. Tarık bey yiyeğinin omzuna elini koydu:
- Ee oğlum, senin ilk okul günün nasıl geçti?
- Eh, iyiydi işte.
- bu kadar mı?

Sinem atıldı:
- Abim etrafına bakmadı ki birşey anlatsın.
- Sen ikimizin yerinede malzeme topladın. Görecektiniz, Sinem onlardan biriymiş gibiydi.

Tarık:
- Tabi öyle olacak, onların ne farkı var ki sizden?
- Yapma dayı, üniversiteye girer girmez anladım elit bir kesime hitap ettiğini.

Adil bey:
- Herkes oraya okumak için gidiyor. Gaye aynıysa kesimin ne önemi var.
- Bazı öğrencileri görseydin öyle demezdin. Sırf baba parasıyla caka satmaya gelmişler. Altlarında son model arabalar, kollarında manken gibi kızlar.

Tarık bey:
- Doğru söyle yeğenim, yoksa onları kıskandın mı?
- Hayır, sadece herşeyin ne kadar eşit olmadığını düşündüm. Bazı insanlar kolunu bile kıpırdatmadan biryerlere gelebiliyorlar. Diğerleri ne kadar çalışkan olursa olsun istediği makama ulaşamıyor.
- Bak Onur, nerde olduğunun önemi yok, ne yapacağının önemi var. Birgün arkana baktığında kendinle gurur duyabiliyorsan başarmıssın demektir. Biryerlere alnının teriyle geldiysen ancak o zaman mutlu ve huzurlu olursun. Bunlar parayla, pulla olan şeyler değil.
- Biliyorum dayı "Başarı tesadüf değildir", sayende bu benim hayat felsefem oldu.

***

Bir ay olmuştu çiftliğe yerleşeli. Herşey yolunda gidiyordu. Onur ve Sinem okul yaşantılarına iyice ısınmışlardı. Ufak tefek arkadaşlıklarda kurmuşlardı. Ikiside derslerinde çok başarılıydılar. Onur adının Başak olduğunu öğrendiği kızla ara sıra aynı derslere denk geliyordu. Ve her ne hikmetse o çocuğuda hep onun yanında görüyordu. Biliyordu şimdi, onun erkek arkadaşıydı ve adıda Cenkti. Cenkle tanışmaları pek hoş bir şekilde olmadı. Birgün okul bitmiş eve giderken adamın birinin arabasını tam onun arabasının önüne park etmiş olduğunu gördü. Kamyoneti araya sıkıştığı için çıkamıyordu. Arabanın sahibinin kim olduğunu bilmediğinden sinir küpü halinde oradan oraya dolaşırken biri yanından geçerken sordu:
- Bakar mısın? Bu arabanın kimin olduğunu biliyor musun?

Kardelen her zamanki dalgacı tavrıyla:
- Ne o? Modelini çok mu beğendin?

Onur yüzünü buruşturdu. Kardelen en son karşılaşmak istediği kişiydi:
- Sen miydin?

Genç kız onun bu kabalığına karşılık verdi:
- Beğenemedin mi? Nasıl birini bekliyordun acaba?

Onur ağız değiştirdi:
- Affedersin, öyle demek istemedim. Zor durumdayım. Ahmakın biri baksana arabasını nasıl park etmiş. Babasının parkı sanki. Çıkamıyorum.

Kardelen gülerek:
- Babasının değil ama, dedesinin parkı diyebiliriz. Kendisi bu okulun kurucularından birinin torunudur. Dur ben gidip onu çağırayım.
- Tanıdığın yani.
- Cin'i herkeş tanır, ben arkadaşıyım.
- Anladım, desene şımarık zengin çocuğu.

Genç kızda bu kategoriye girdiğinden alındı bu sözüne ama renk vermedi:
- Bence hiç kimseyi tanımadan yargılama!

Onurun konuşmasını beklemeden okula girdi. Az sonra küçük bir grupla dışarı çıktı. Cenk elinde arabasının anahtarıyla oynuyordu. Kolundada Başak vardı:
- Bu mudur yani Karen. Bu külüstür için mi rahatımı bozdun?

Cam kırıkları - KardelenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin