“Anlaştık, saat 20.40’ta beni alırsın.”
Veronica, elimi bırakıp bir şeyi unuttuğunu anlamıştı.
“Kyle, benim gitmem gerekiyor. Dediğim gibi akşam görüşürüz.” Diyerek beni bırakıp okulun Batı yakasına doğru koşmaya başladı.
Beni koridorda bırakınca içimde bir boşluk hissetmiştim. Tahminimce yalnızlığın işaretiydi bu. Yeni insanlarla tanışmalıydım.
Batı tarafına gitmeyi düşünmüştüm. Ama olmadığım biri gibi davranmaktan nefret ederdim. Doğu yakasında ise aynı şekilde o kadar da ezilmediğimi düşünüyordum. Karşı taraf hakkında tam bir bilgi sahibi değildim. Tam anlatacakken Beatrice atlamış, bütün büyüyü bozmuştu.
Tek çarem oraya gidip neler olup bittiğini anlamaktı.
Koridorun sonuna kadar ilerlemiştim. Kimsenin bu bölgede olmamasına şaşırmıştım doğrusu. Kapının arkasından sesler geliyordu. Tezahüratlar, alkışlar, gülüşmeler…
Gerçekten merak etmiştim. Kapıyı açıp içeri girdiğimde herkesin gözü benim üstümdeydi. Harika, benim yüzümden konuşmalarını kesmişlerdi.
Salonu göz gezdirdim. Birbirinden farklı renkte masalar, masalara oturmuş erkekli kızlı çiftler. Masalar oturmuş derken masaların üstüne oturanlar daha fazlaydı.
Kimseye ses çıkarmadan bana en yakın taraftaki masaya oturdum. Çantamı yanıma yerleştirdim ve kafamı eğdim. Hala konuşmuyorlardı! Bunların derdi neydi?
Odadan çıt çıkmıyordu. Gözlerimi kapatıp içimden tanrıya yalvardım. Lütfen konuşsunlar. Lütfen konuşsunlar.
Dualarım boşa çıkmıştı. Fakat başka bir şey olmuştu. Odanın orta tarafındaki masalardan birinde oturan biri kız biri erkek yanıma doğru ilerlemeye başladılar.
Kafamı yavaşça kaldırdığımda beklediğimden erken geldiklerini fark etmiştim. İkisi birden izin istemeden aslında hiç konuşmadan masama oturdular.
“Selam.”
“Selam.” En azından konuşmaya başladık.
“İlk sınıflardansın, öyle değil mi?”
“Evet.”
“Güzel.” Yanındaki erkek ilk defa konuşmuştu.
“Kimseyle tanıştın mı peki?”
“Kapıdaki kendini beğenmiş kızları arkadaş yerine saymıyoruz, değil mi?” Havayı yumuşatacak sözüm işte bu olmuştu. İkisi de gülmüştü. Biraz sessiz kaldıysak da kız oturakların üstüne çıktı ve bütün salona hitaben. “Yeter artık. Bu kadar sessizliğiniz yeter, kaldığınız yerden devam edin, ne biliyim dedikodu mu yapıyordunuz, sevgilinize kuruntu mu?” Bu sözleri de beni güldürmüştü. Salonun geri kalanı eski havasına yavaş yavaş bürünmüş, biz de sohbetimize devam etmiştik.
“Ben Lea. Bu da bizim grubun başını tutan Sam.”
“Kyle.” İkisi de elimi sıktıktan sonra Lea sorularına devam etmişti.
“Ee, başka kimlerle tanıştın. O şımarıklar dışında?”
“İki kişiyle. Soyadlarını bilmiyorum. Veronica ve Beatrice.” Sözlerim onların içeceklerini boğazlarında kalmasına yetmişti.
“Beatrice Makiadi? Ah, olamaz.” Sam, kafasını eğmiş elini yumru yapıp masaya vurunca irkmiştim.
“Hayır, hayır. Beni yanlış anladınız. Onunla tam anlamıyla arkadaş değilim. Hatta girişte benim kafamdan aşağıya milkshake’ini dökmüştü.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
I'm Bad!
Romance"Dünya merdivenin en üst basamağındakilere hayrandır." derler. Kyle, sevdiği kişi için hayatını değiştirecek midir? Yoksa kendisi gibi olanlarla birlikte Doğu yakasında mi takilacaktır?