14 Nisan, 2016 (Atlas Okyanusu,2. Argo)
Herkes ilk iş odalarına gitmiş ve eşyalarını yerleştirmeye başlamıştı. Bense güvertede sallanarak onları bekliyordum. Nico beni iki kez siyah kılıcını boğazıma dayayarak tehdit etmişti. Ve son söylediği şeyse 'Eğer bu olanları herhangi birisinin ağzından duyarsam Hades adına senin dilini keserim.'di.
Evet,gerçekten. Beni dilimle tehdit etti!
Ve inanın,küçük bir Leo olacaksanız en önemli organınız diliniz olacaktır.
Herkes toplandığında Percy ve Annabeth plandan bahsediyordu ki bakışları beni buldu. İlk konuşan Percy'di.
"Oha!"
"Ne?" dedim şaşkınca. Baktıkları yere bakınca yavaşça ellerimi havaya kaldırdım ve geriledim. "Herkes Leo'nun takımında olmak ister,hatta kızlar. Sizin bile içten içe bize katılmak istediğinizi biliyorum.Ha,ha?" göz kırpıp sorarken Leo kıkırdamaya başlamıştı.
"Yoksa,Leo,sen... Aman." Percy bağırırken Leo kollarını kaldırdı ve bağırmaya başladı.
"Evet bebeğim! Ateşli yaratık geri döndü!"
Ve bu şok geçirme süresinde ilk tepki veren Piper'dı. Kulak zarımı patlatacak derecede bir çığlıkla Leo'nun üstüne atlarken diğerleri de ona katılmıştı. Tüm çığlıklar birleşirken ortaya savaş narası atmaya çalışan bir gurup hipi gibi bir görüntü çıkmıştı. Herkes Leo'ya sarılırken Hazel narin sesiyle bağırdı.
"Hey,Nico dışarıda kaldı."
Gurup kucaklaşmasında ki herkes penguen adımlarıyla Nico'ya ilerlerken o gözlerini büyüttü ve bağırmaya başladı.
"Hayır çocuklar,bunu aklınızın ucundan bile," diyemeden onu da çeberin içine almışlardı. "geçirmeyin." Nico gözlerini devirerek homurdanırken bağırarak dikkatlerini çektim.
"Küçük Leo'yu unutmayın." üzerlerine zıplarken bağırmaları için çok geçti. Hayır sesleri havada ki operayla birleşmişti,yavaşça üzerlerine düşüyordum ve birden hepimiz yerde yuvarlanmıştık.
"Poponu suratımdan çek Piper."
"Jason,ellerini göğüslerimden çek!"
"Üstümden kalk su çocuğu!"
"Bana dokunmayı kesin!"
Annabet,Piper,Leo ve Nico sırayla bağırırlarken en üstte bulunan ben -biraz zorlanarak da olsa- ayağa kalktım. Elimi Nico'ya uzattığımda beyaz kemikli parmaklarını uzattı ve ıkınarak ellerimizi birleştirdi. Benim dikkatimi çeken tek şeyse teninin soğukluğu değil,işaret parmağında ki siyah kuru kafalı yüzüktü. Güneş ışığında parıldıyordu ve -isterseniz inanmayın ama- bana sırıtıyordu. Hayır,gerçekten. O kuru kafa sanki canlıymış gibi -yada dudakları varmış gibi- bana sırıtıyordu.
Üstelik bu ürpertici değil,şirin gelmişti. Ufacık -çok minicik- korkutucu olabilirdi ama genellikle şirindi.
Nico'yu kaldırdıktan sonra arkasını dönüp hızla güverteden uzaklaşmasına bakmamıştım. Onun yerine Jason'ı kaldırıp Leo'ya ulaştım ve Ateşli çocuğu da ayağa kaldırdım. Geriye kalan herkes kendi başına ayaklanırken mahçup bir ifadeyle gülümseyip hızla ahırlara,yani yeni odama ilerlemeye başladım.
Onlar Nico'yu da kucaklaşmaya dahil etmek istemişlerdi,beni değil. Yüzsüzlük yapmıştım ama sanırım sonu iyi bitmemişti ve bir şey söylemeliyim ki yine garip bir şey oldu. Gerçi her zaman oluyordu,her neyse.
Bir şeyler hissettim,kalp kırıklığı gibi. İçimde bir burkulma oluştu ve gerçekten heyecan verici olduğu kadar rahatsız ediciydi. Tüm gün boyunca peşimi bırakmadı bu his.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Clash Of The Titans Nico di Angelo ff.
Fanfiction"Sevgili günlük; İşte sana son dizelerim! Sonunda kurtuluyorsun benden,ha-ha. Ne hoş. Biliyorum doruklarında yaşadığım duygular boğdu seni,kafamı karıştıran düşüncelerimi tek tek yazdım sana.Hayatımın her bir parçası sendeydi ama şuan yaşayacak bir...