Bütün şehir sağ tarafa doğru yatarken gözünü kırpmak istedi. Gözünü kapattı. Karanlık. Siyah. Sadece siyah. Ve gözünü açtı. Güneş gözünü aldı. Bir hastahanenin en üst katında tek kişilik bir odada yatıyordu.
Hastahane odasının penceresindeki güñeş'lik sıkı sıkıya kapatılmıştı. 2 kişilik bir odada yatıyordu. Yanında bir adam daha yatıyordu ve o adamın saatlerdir ölü olduğünu düşündü bir an. Odada çalışan küçük bir tüplü televizyon, bir saksı içinde yapma çiçek, küçük bir mini buzdolabı ki hiçbir zaman içleri dolu olmazdı ve kapalı bir kapı.
Odayı iyice inceledi. Odada kendisine şüphe uyandıran herhangi birşey bulunmuyordu. Ama en son hatırladığı kadarıyla şefi bekliyordu ve aniden krizi tutmuş ve gözlerini burada açmıştı. Onu buraya kim getirmişti, buraya ne zaman gelmişti, getiren kişi gerçekten yarrdım amacıyla mı getirmişti yoksa deşifre olduğu için kurum onu buraya mı çekmişti...
Beyni hızlıca çalışırken vücüdunun ne kadar rahatlamış olduğunu farketti. Uzun zamandır geçmeyen kulak çınlaması geçmiş,başındaki o menfur ağrı sona ermişti. Hatta gözleri bile çok hafifti artık. Yatakta doğruldu ve oturdu, yanında yatan adama bi kere daha baktı ve kesinlikle ölmüş olduğunu düşündü.
Ardından birka kişinin ayak seslerini duydu, gittikçe yaklaşan ayak sesleri, eğer ki kurum onu buraya getirmiş olsa idi elleri kelepçeli olurdu,ellerinde kelepçe yoktu,gelen kişi onu infaz etmek için geliyor olabilirdi, yüzünün veya kimliğinin deşifre olmaması çok küçük bir ihtimaldi, gelen kişiler doktor veya hemşire güruhundan olabilirdi ki en mantıklısı buydu. Ama ya üniforma giymiş infazcılar ise ?
Ne kadar düşünürse düşünsün yinede kim olduklarını onları görmeden farkedemeyeceğini anlamıştı.En iyisi onları gördükten sonra karar vermekti. Ellerini yumruk yaptı ve kendisini hafif geriye doğru bıraktı, rahat bir şekilde oturuyordu yatağında.
Kapı açıldı. İçeri önce güzel bir parfüm kokusu girdi, ardından güzel bir bayan ve yanında iki tane erkek. Bayan bu güzellikle dünyanın en iyi doktoru olmalı düye düşünmekten kendini alamadı.
Doktor bayan kısa bir şekilde selamladı adamımızı. Adamımız doktor bayana anlamsızca gülümsedi ve selamına karşılık verdi. Kendinizi nasıl hissediyorsunuz sorusuna ise gayet canlı ve net bir şekilde "Çok iyiyim." dedi.
Doktor bir yandan hastanın gözlerini, kulaklarını, el parmak uçlarını, ensesini ve boynunu kontrol ediyor bir yandanda hastanın sessizliğine kızarmış gibi muhabbet etmeye çalışıyordu. Güzel bayan doktordan öğrendiği kadarıyla hastahaneye bir önceki gün akşam baygın halde getirilmişti. Onu getiren orta yaşlı bir adamdı.
Adam bu sabahta ziyarete gelmişti ancak hasta henüz uyanmış olmadığından eli boş dönmüştü. Hastanın tipini ve ismini sorduğunda ise tipinin orta yaşta orta boyda, orta kiloda, hafif kirli sakallı olduğunu ve isminin ona çok yabancı olduğunu öğrenmişti.
Bu isme ve tipe uyan Türkiye'de sayısız erkek olduğundan emindi. Ne zaman taburcu olucağı sorusuna ise tomografiden sonra cevabı hastanın yüksek tutulması gereken moralini ciddi ölçüde kırmıştı.
Beyniyle ilgili herhangi bir problemi yoktu, aslında beynini ciddi derecede seviyordu.Sadece bazen akıl tutulması yaşayıp beyninin çalışmadığını hissediyordu ama onun dışında beyni öğrenme ve unutmama konusunda oldukça iyiydi.
Bir kaç yabancı dili pek bir efor harcamadan öğrenmişti, akademiyi sadece ders özetlerini bir kere okuyarak çok iyi bir dereceyle bitirmişti ve bununla genelde kendi kendine övünürdü.
Hastahaneden çıkıp evine gittiğinde, tomografi cihazlarının da hata yapabileceğini düşündü. Evde kendisine bir çay hazırladı. Pencerenin karşısında ayakta yavaş yavaş yudumlarken çayını, dünyanın düzeltilmek için fazla kötü olduğunu düşündü..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bir Komandonun Anıları
AdventureBir Genç Adam ve Bir Dünya Güzeli, bu kirlenmiş dünyada mutluluğu bulabilecekler mi? Burayı takipte kalın. Sivilleşmiş bir özel kuvvet görevlisinin yaşadığı inanılmaz maceralar. birkomando.blogspot.com.tr enestayfur@outlook.com