Sabah ısrarla çalan alarmım sayesinde gözlerimi açtım. Açmaya çalıştım da diyebiliriz. Uykusuna düşkün birinin okul sabahları uyanması gerçekten çok zordu. Sonunda gözlerimi açmayı başardığımda odamdaki banyoya gidip yüzümü defalarca yıkadım. Dolabımdan rastgele aldığım bir kaç parça şeyi giyerek, aynanın karşısına geçtim. Gözlerimin altındaki şişliklere biraz kapatıcı sürdüm.
Ağır adımlarla merdivenlerden inerken Neriman Teyzenin mutfakta neler yaptığını tahmin edebiliyordum. Bütün eve yayılan enfes koku... Ben Neriman teyzemin elinde büyümüştüm. Ağabeyimi de beni de o büyütmüş. Gerçekten üzerimizde çok hakkı vardı. Mutfağa girdiğimde Arel çoktan uyanmış sofrada yerini almıştı. Batında sanırım dün gece bizde kalmıştı. Zaten haftanın en az dört günü bizde olduğu için bu durum hiç garip gelmemişti. Neşeli bir sesle 'günaydın' diyerek kahvaltıma başladım.
Evimiz okula oldukça yakındı. Genelde okula kadar yürürdüm. Kapı çalınca Cemre'nin geldiğini anlayıp sofradan kalktım. Neriman Sultana sarılıp ağabeyimlere görüşürüz anlamında elimi salladıktan sonra, evden çıktım.
"Günaydın" sesi fazlasıyla uykulu çıkmıştı.
"günaydııın" benim onun aksine fazlasıyla neşeli çıkan sesime aldırış etmeden yürümeye başladı.
'Her sabahki uykulu Cemre' diye geçirdim içimden. Okula varasıya kadar ikimizden de hiç ses çıkmadı. Okul sokağına girince kalabalık arttı. Tam okulun bahçesinden giriyorduk ki, Gözde cırtlak sesiyle yanımıza geldi. Hani her okulda; herkesin arkasından konuşan, okulda sulanmadığı erkek kalmamış, yapmacık bir kız vardır ya, Gözde tamda bu kızdı. Malesef ki bizim sınıftaydı.
"Günaydın kızlaar, Duydunuz mu ? Okula yeni bir çocuk gelmiş."
Ben umursamayarak susmayı tercih etsemde Cemre
"Bu gayet doğal bir şey Gözde" demişti. Onu çok iyi tanıyan biri 'Ne yapalım yani Gözde, bize mi gelmiş' demek istediğini anlardı. Dudaklarımdan istemsizce küçük bir kahkaha döküldü. Gözde bize ters bakışlarını gönderdi fakat konuşmaya devam etti.
"Çocuk çok yakışıklıymış Ayrıca 11. sınıf yani bizim sınıfımızda olma ihtimali var. Ay inanamıyorum. Birazdan derse giricez, umarım bizim sınıftadır."
Gözdeyi daha fazla dinlemememiz gerektiğini düşündüğümden Cemreyi kolumla dürttüm. Ne demek istediğimi anlamış olacak ki hemen bir şeyler uydurup, beni de kolumdan tutup merdivenlere sürükledi. Biraz dolaşıp zilin çalmasına yakın sınıfa çıktık.
Dersin 20 dakikası geçmişti, ilk ders coğrafyaydı. Haritalarla ve yönlerle aram hiçbir zaman iyi olmamıştı. İlk on dakika dinlemek için kendimi zorladım. On dakikadan sonra pes ettim ve kafamı sıraya koyup kendi düşüncelerime daldım. Gözlerimde tarif edemeyeceğim bir ağırlık vardı. Gözlerimi istemsizce kapandı. Kendimi derin bir siyahlıkta buldum. kendimi kendi siyahlığım da buldum. Bu kadar siyah hayatımın içinde tek bir beyaz nokta aramaya başladım... Annesini kaybettikten sonra, babası tarafından terk edilen küçük bir kız. Kalbinin üzerinde hiç geçmeyeceğini düşündüğü bir ağırlık. Babası tarafından terk edilen bir kız başka birine güvenebilir miydi ?
Aniden kapı çaldı ve beni derin düşüncelerimden çekip geri getirdi. İçimde bir umut filizlendi, nereden geldiğini bilemediğim...
Etrafımda 'yeni çocuk bu muymuş?', 'çok yakışıklı', 'bizim sınıfa mı gelmiş sahiden' gibi fısıltılar duysam da gözlerimi açıp başımı kaldırmak için güç bulamadım kendimde. Zeynep hoca:
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZ ÇAN
Teen FictionGerçek ölüm bir trafik kazası mıydı? Öğrenmek için büyümek mi gerekiyordu? Soruların cevabını öğrenebilecek yaşa geldi artık Nihan... Tek bir mesaj.. Yıllar öncesi... Peki gerçeklerle yüzleşmeye hazırmıydı bu iki kardeş? Peki ya aşk ? Gerçekler ort...