8.BÖLÜM: "GELECEKSİN!"

50 13 2
                                    

Sessizlik çökmüştü üzerime, konuşmak istiyordum. Ama konuşamıyordum. Zihnim yorgunluktan çığlıklar atıyordu. Ama susamazdım. Yapama gerekenler listesine bir madde daha eklenmişti. Bu çocukla ne yapacaktım. Düşündüm. Ve sanırım şimdi yapacağım şey benim için en doğru olandı.

"Kalk! Gidiyoruz." Oturduğum yerden kalkıp üzerime bulaşmış olan tozları elimle silkeledim.

"Ne, nereye?" Şaşkın bir halde cevap verdi.

"Benimle beraber gel, hatta dur geleceksin!" Kolundan tutup tek çekişte onu oturduğu yerden kaldırdım. Ve peşimden sürüklemeye başladım. Dükkân kapısın tek elimle sertçe açıp hızlıca yürümeye devam ettim. Tabi sürüklenmekten sıkılmıştı. Elin hızlıca elimden kurtarıp konuşmaya başladı. "Nereye gidiyoruz? Ayrıca dur bir saniye seni tanımıyorum bile ya beni tanrılara teslim edersen?"

"Sen salak mısın? Seni neden tanrılara teslim edeyim! Hem artık şunu unutma benden başka kimseye güvenemezsin bundan sonra, anladın mı beni çocuk?" Ona sessiz bir şekilde bağırıyordum. Sinirlerimi kontrol ederek devam ettim. "Bak bundan sonra birbirimize sahip çıkmamız lazım öğrenmemiz gereken çok şey var sana o kolye hakkında bilgilere ulaşmana yardım edebilirim."

Şüpheyle bana baktı. "Neden bana yardım etmek istiyorsun ki belki beni yem olarak kullanacaksın." Alaycı bir şekilde homurdandım. "Emin ol öyle bir amacım olsa seni kontrolümün altına alırdım" Düz bir şekilde devam ettim bu sefer konuşmaya "Bak sana yardım edeceğim tamam mı ama senin de bana yardım etmen lazım" Derin nefes aldı. "Tamam, sana yardım edeceğim zaten kaybedecek bir şeyim kalmadı."

***

Meydanı terk etmiştik. Şuan ormanda sessiz bir şekilde yürüyorduk. Ama sıkılmıştı genç arkadaşımız(!) bu yüzden oflamaya puflamaya başlamıştı. Mırıldandım. "Kes şunu" İsyankâr bir şekilde "Ama sıkıldım!" Sonra adımlarını hızlandırarak yanıma geldi. "Hey bir şey soracağım, adın ne?" Dalga geçermişçesine konuştum. "Hangisini soruyorsun? Gerçek olanı mı? Yoksa sahte olanı mı?" Garip bir yüz ifadesiyle bana baktı. Ben ona değil de ileriye bakıyordum.

Sadece bakışlarını yüzümün yan tarafına dikmişti. "Ihm gerçek olanı sanırım"

"Odessa" Boğazında temizledi. "Şey benim ki de hesperos " "Güzel isim" diye mırıldandım. Bir kaç saniye sessiz durdu. Sonra tekrar sabırsız bir ruh haliyle konuşmaya devam etti. "Nereye gidiyoruz?" "Benim evime" Birkaç dakika yol kat ettikten Ormanın fazla ağaçlık kısmına geldikten ona doğru döndüm. Tam 'neden durduk' diyeceği sırada ışınlanarak evimin önünde belirdik. Birkaç adım geriledi. "Buda mı kolyenin gücü?" Keyifli bir şekilde konuşum. "Buda kolyenin gücü" "Pekâlâ" diye mırıldandı. Evimin kapısına geldiğimiz zaman gri kapını üzerine elimi koyduğum zaman kapı açıldı. İçerisi karanlıktı. Onu içeriye ittirdim. Ve kapıyı arkamızdan kapattım. Yüksek sesle konuştu. "Heyy ne oluyor?" Elimi ışık düğmesinin olduğu yere götürdüm. Etraf cızırtılı bir şekilde aydınlandı. Elini ovuşturduğu gözlerinden sonra bana baktı ve bağırdı.

"NESİN SEN BÖYLE?"

***

BÖLÜMÜ GEÇ YÜKLEDİM BUNUN İÇİN ÖZÜR DİLERİM. HASTAYDIM. AMA GİNE DE BÖLÜM YAZDIM UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR :))) YORUM BIRAKMAYI UNUTMAYIN..:))

GÖZLERİ GÖRÜNMEYEN EFSANESİ - GECEYİ ÖLDÜRMEK SERİSİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin