Bir yağmur damlası daha kirpiklerimde ki yerini bulurken gözlerimi kamaştırdım ve gülümsedim. Seviyordum yağmuru, yağmuru yağdıran Allah'ı ve vesile olan gökyüzünü ve bulutu. Düzen öyle bir şeydi ki yüzyıllar boyunca hep aynı kalan tek şeydi belki de. Allah bu dünyayı özenerek yaratmıştı ve bir de biz insanları. Lakin her yerde görgüsüz insanlar vardı.
Mesela; şu önümde duran bir adam ve yanında ki üstü başı yırtık halde olan minik bir kız çocuğu. Belli ki açtı ve parası yoktu. Adamdan yardım istiyordu fakat adam görmemezlikten gelerek yoluna devam ediyordu.
Elimi cebime atıp elimde ki paraları saydım. Bir buçuk liram vardı, belki yetmeyecekti ufaklığa fakat insanlığın ölmediğini bu miniğe birisi öğretmek zorundaydı.
Adımlarımı hızlandırıp kızın omzuna dokunduğumda ürkek gözlerle mavi gözlerime çevirdi yeşil gözlerini. Sarışın, yeşil gözlü, muhtemelen 5-6 yaşlarında bir kızdı. Sanırım yaşıtlarına göre de biraz minyondu.
Benden ürkmemesi gerektiğini sıcak bir gülümsemeyle anlatmayı umdum küçük kıza. Yavaşça elini kavrayıp avucunu açmasını sağladım ve elimde ki yetersiz kıldığım parayı kıza verdim. Öyle bir gülümseme yolladı ki bana, şu parayı verdiğim için bana kızacak olan annemi bile unutturmuştu.
Minik dudaklarını kıpırdattı heyecanla "Teşekkürler, abi." dedi. O kadar masum ve temiz kalpli görünüyordu ki, bu kızı anlatmak için çabaladığım tüm kelimeler yetersiz kalacaktı.
"Önemli değil." dediğimde yanımdan koşarak uzaklaşmıştı. Yalnızdı, ve ya çaresiz.
Aynı durumdaydık aslında, bende çaresizdim ama yalnız değildim. Her zaman her koşulda yanımda birisi olurdu. Onu göremesem de hissetmesem de varlığına inandığım birisi.
Halime şükrederek montumun cebine attım ellerimi ve sola dönerek markete ilerledim. Otomatik kapı açılırken içeriden sanki farklı bir dünya açılmıştı.
Dışarıda kimin ne halde olduğunu bilmeyen, bilmek istemeyen insanlarla dolmuştu. Burası dışarısı gibi değildi. Çoğusu bencildi. Dışarıda ki insanları görmek istemeyen insanlar. Hepimiz insandık bu ayrımı yapan sadece öz güvenli olduğunu sanan, fakat gerçekte bencil olan insanlardı.
Bakmayın böyle düşündüğüme. Her kulun bir günahı vardır. Benimde var elbette lakin toplumdan dışlandığım için herkes beni iyi birisi olarak görürdü. Ama değildim. Herkese zarar verebilirdim burada sırf beni dışladıkları için.
Özel bir okula gidiyor olmam, ukala bencil ve ya bunlardan herhangi biri olmamı gerektirmezdi. Okuldaki arkadaşlarım da o saydığım tüm özellikleri sahip olmayanları her zaman ki bencillikleriyle toplumda dışlanmasına sebep olurlardı.
Sorun değil, zaten insanlar kötü yürekli.
Yanıma gelen bir abla dikkatimi çekerken, en fazla 20-21 yaşlarında kumral, siyah gözlü ve kahverengi saçlarını elinin tersiyle iterek yanımda durdu.
İsimlik kısmına baktığımda onun burada bir çalışan olduğunu anlamıştım.
"Hoşgeldiniz Atilla Bey." dediğinde isimlik kısmındaki ismini okudum ve "Hoşbuldum 'Burcu' Hanım." dediğimde gülümsemesini yolladı.
Neden geldiğini sormanın kabalık olacağını düşünürken kendisi açıklamıştı zaten.
"Sizin gibi birisini marketimizde görmek iyi bir şey Atilla Bey." dediğinde hiçbir şey demeyerek yanından uzaklaştım.
Biliyorum kabalıktı fakat benim diğer insanlardan hiç bir farkım yoktu. Öyleyse neden ben markete girdiğim anda kız yanıma gelmişti. Diğer insanların neden yanına gelmiyordu?
Sanırım bu yüzden toplumdan dışlanmış bir insandım..
![](https://img.wattpad.com/cover/67804461-288-k581068.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şizofrenin Hislerinden
FanfictionKorkmayın. Sadece bir şizofrenin gözünden sizleri anlatacağım. "Maviydi hayaller, yaşananların aksine."