Tanrım! Gerçekten bu kadar çok mu uyumuştum?!
Saat akşam 6'ya geliyordu. Kalktım ve yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Saçlarım güzel gözüküyordu.
Hava soğuk gibiydi. Rüzgar ağaçların yapraklarını uçuruyor, dallarını sallıyordu. Altıma siyah pantalonumu giydim. Üstüme de uzun, beyaz renkli salaş bir bluz giydim. Hizası kalçalarımın altındaydı. Onun üstüne de siyah kapşonlu hırkamı giydim.
Makyaj yapmak istemiyordum ama garip bir şekilde onların yanına böyle gitmeyi istemiyordum. Dudaklarıma hafif bir parlatıcı sürdüm. Gözlerime de maskara çektim. Gayet sade görünüyordum. Tam istediğim gibiydi. Yüzünde makyaj vardı ama gayet doğal ve hoş duruyordu.
Merdivenlerden aşağı inip ışıkları açtım. Ama kimse yoktu. Nerede olabilirlerdi ki?
Ah! Tabi ya. Ağaç evde olmalıydılar. Sabah böyle konuşmuştuk. Hiç aç hissetmiyordum. Ağzıma çilekli bir şeker atıp evden çıktım. Evet. Ağaç evin ışığı yanıyordu. Hava gerçekten çok soğuktu. Ağaç evin içinin de böyle olmamasını umarak ağaç eve doğru yürümeye başladım. Ama bir şey dikkatimi çekmişti.
Bir salıncak.
Salıncağın olduğu yere doğru yürümeye başladım. İki kişilikti. Küçüklüğümden beri her zaman salıncakları çok sevmiştim. Üzerine oturdum ve hırkama iyice sarıldım. Ayaklarımı hafifçe yerde hareket ettirerek, salıncağı biraz hareketlendirdim. Ama iki kişilik bir salıncak olduğundan çok az hareket etmişti.
Artık gitsem iyi olacak diye düşünmeye başladım. Salıncaktan kalkarak ağaç eve gittim. Merdivenleri çıktım ve evin içine girdim.
İçerisi o kadar da soğuk değildi. Ne aşırı büyük ne de küçüktü. Yerde kabarık ve hoş minder türü oturaklar vardı. Duvarları kahverengiydi. Gerçekten çok hoştu. İçeriyi ise tavandaki bir ampul aydınlatıyordu.
"Oo.. Uyuyan güzel kalkmış." dedi James gülümseyerek. Ben de gülümsedim ve Michael'in yanına oturdum. Tam karşımda David vardı. Neşeli gibi gözüküyordu. Kafamı Michael'e çevirdiğimde yine göz göze gelmiştik. İkimiz de aynı anda gülümseyip başımızı çevirdik.
"Sizin aranızda bir şey mi var?" diye sordu Nina sırıtarak.
"Bu da nerden çıktı?" diye sordum. Biraz şaşırmıştım aslında. Gerçekten farklı gibi miydik?
"Bilmem. Samimi gibisiniz de.. Aranızda bir şeyler var gibi." dedi Nina sırıtarak. Tanrım! Bu sırıtışın anlamı da neydi? Hiçbir şey söylemedim. Sadece gülümsedim. Neden gülümsediğimi ya da neden hayır demediğimi bilmiyordum. Ne yapacağımı bilememiştim.
Onunla eskisi gibi olmak istiyordum. Ama sevgili olarak değil. David'i seviyordum ama o beni seviyor muydu ki? Beni sevmeyen bir insanı sevip acı çekmektense neden beni seven birini sevmeyim? Ah! Ne kadar saçma düşünüyordum! Aklıma felsefe öğretmeninin bana sorduğu Aşk nedir? sorusu geldi. O zaman dediğim şeyleri aklıma akın etmeye başladı.
...
" Aşk istemekle olan bir şey değildir. Birine aşık olmayı isteyip aşık olamazsınız. İstemsiz olur bu. Ne kadar doğru ya da yanlış olsun insan hissettiklerini değiştiremez. Bize umut verir aşk. Ve eğer gerçekten aşıksak önümüzde hiçbir engel yoktur."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gizemli Kasaba
VampireJenna Collins Gizemli Kasaba'ya taşındığında olacaklardan habersizdir. Birçok yeni insan tanıyacaktır. Peki ya tanıdığını sandığı insanlar gerçekte öyle değilse? NOT: HİKAYENİN KİTAP OLMASI SÖZ KONUSU DEĞİLDİR/ OLAMAZ. Başlarda acemi olduğumu biliyo...