Koridorda topuklu ayakkabımın sesi yankılanırken kalbimde ona uymaya çalışırcasına atıyordu. kapının önüne geldiğimde parıltılı yazı gözümü kamaştırdı. kapıya doğru bir adım daha yaklaştım. belli bir ritim ile kapıyı çalarken loş ışıta gözlerimden akan göz yaşlarının görülmemesini umut ettim. eski büyük kapı o içleri acıtan sesle açılırken içerisi yavaş yavaş belirmeye başladı. kapıda duran kırk yaşlarındaki kokoş kadın elimden tutarak içeri aldı.suratındaki gülümsemeyi önemsemeden resimi aradım. o tarihi eseri. yüzyıllar önce çizilmiş kendi resmimi... kokoş kadın eliyle sol tarafımı göstererek "orada" dedi. ince tonlu sesi ve loş ışık hiçde iyi şeyler çağrıştırmıyordu içimde. soluma yavaşça döndüm. gördüğümde ise göz yaşlarım kendini daha da bıraktı. hayır olamazdı bunlar gerçek değildi. yanlıştı. oradaki resimde gözleri sert bir şekilde bakan savaşçı görünümlü kız ben değildim. en azından öyle umut ediyordum. yavaşça yaklaştım. sanki birden önüme atlayıp beni öldüreceklermiş gibi temkinliydim. bunları unutmuş olamazdım... arkamdaki kadına döndüm. bana acıdığı kesindi."Ne yapmam gerikiyor?" sesim sanki daha da batıyormuş gibi çıkmıştı. sağ elimin arkasıyla gözümdeki yaşlardan kurtulmaya çalıştım. suratımın kıp kırmızı olması umrumda değildi. sadece şu lanet işi bitirmek istiyordum. öfkem yaşadıklarımla birleşmiş içimi kemiriyordu. ne olduğumu bilmezken artık her şey fazla geliyyordu. belkide kurtulmam gerekiyordur bu acıtan dünyadan. ama bu kadere mahkumken pek kolay olmaz sanırsam. hayat beni sevmediğini bir kere daha göstermişti nasılsa acı çektiriyordu adeta. kadının ela gözlerinde hiç bir parıltı yoktu. ondan cevap beklediğimi biliyordu. ağzını yavaşça açtı."bizim yapabileceğimiz hiç bir şey yok bunları senin bulman lazım" ince sesi bana herşeyi tekrar tekrar hatırlattı. olanları, yaşadıklarımı...gözlerimi ondan ayırmadan "daha ne olduğumu bile bilmeden nasıl yapmamı bekliyorsunuz?" kadın içini çekti burada olmak istemediği kesindi. aramızda iki adım kalana kadar yaklaştı. elini sol omuzuma koydu. elleri soğuktu. yüzündeki makyaj onu güzelden başka herşey yapıyordu.birde gözleri var tabi. buz gibi donuklardı."biz görevimizi yaptık sen ancak kendi başına bu resmi çözebilirsin. ancak sen resmin sana anlatmaya çalıştığı mantığı kavrayıp Laneti çözebilirsin." sözleri bittiğinde elini omuzumdan çekti ve topuklarında dönüp arkasında kendini bile unutan beni bıraktı ve uzaklaştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LANETLİ ÖPÜCÜK
Romancelanet... kendi türü yani vampir türünde istisna olan rainy....o diğer vampirlerden farklıydı ama nathan'a olan aşkı yüzünden lanetleniyor ve şimdi o gene bir insan... peki aşkına kavuşmak için laneti çözebilecek miydi? işte bu biraz zor olacak çünkü...