Bölüm 1

2.9K 95 8
                                    

Evden çıkıp kapşonlumu başıma çektim. Genel rutinim olan sabah yürüyüşüne başladım. Londra'da olduğu gibi burada spor yapmıyordum. Kaslarımın eridiğini bir süre sonra fark edince ufak ufak alıştırmalar ile vücudumu eski haline getirmeye karar verdim. Sahile doğru yürümeye başladığım sırada yanımdan korna sesi geldi. Kulaklığımı kulağımdan çekip yana doğru döndüm. Büyük Range Rover'ın camından el sallayan Lilly'e baktım.

"Nereye gidiyorsun? Gel ben bırakayım istersen?"

"Yok hayır saol, yürüyüş yapacağım biraz"

"Ah, anladım. Kolay gelsin o zaman"

"Sağol Lilly" Lilly camı kapatıp arabasını sürmeye devam etti. Buraya 2 sene önce gelmiştim ve Lilly bana en başından beri çok yardımcı olmuştu. Buraya alışmama, insanlarla kavga dövüş olmadan kaynaşmama, bir iş bulmama çok fazla katkıda bulunmuştu. Evet ben, Allison Fleck normal bir insan gibi yaşayabiliyormuşum. Siz şimdi hepiniz Londra'dan neden gittin, nereye gittin, o çok büyük aşkına ne oldu, aileni bırakıp nasıl geldin gibi sorularla dolmuşsunuzdur. O zaman biz birazcık geriye saralım bu zamanı...

-4 Sene Önce-

"Tad ne demek batıyoruz?"

"Bayağı batıyoruz işte Allison! Siz evlendiğinizden beri gezmekten başka bir şey yapmıyorsunuz. Hadi sizi es geçiyorum. Diğerleri de dağılmaya başladı. Harry Miranda ile sürekli. Louis çok farklı işlere bulaştı. Niall desen aşçılık kurslarından kafasını kaldırmıyor. Liam ise Daniella gittiğinden beri kendine gelemedi. İşlere tek başıma yetişemiyordum. Götürürüm zannettim ama olmadı. Sizi alıp karşıma konuşmak istedim hiç biriniz el uzatmadı. Ve sonuç ortada batıyoruz!"

"Hiç mi imkan yok? Çocukları toplasam bir silkelensek kendimize gelsek, işleri ele alsak?"

"Çok geç kaldık Allison, ben bunu sana anlattım ki sen diğerlerine anlat diye. Evler ve arabalar senin üzerine olduğu için icraa onlara yansımadı şükürler olsun ki"

"Yani elimizde olan tek şey evler ve arabalar mı?"

"Aynen öyle"

"Aklım almıyor Tad, daha 2 ay önce parayla kıçımızı silebilirdik"

"Çok açıldık kızım, işler yolundayken sorun yoktu ama işler zora girdiğinde el atmasanız bile harcamalarınıza dikkat edin dedim ben size. Ama dinleyen yoktu tabii" Tad'in yüzündeki yorgunluk ve ümitsizlik beni bitiren son nokta olmuştu. Çocukluğumun geçtiği barı, ilk dövme yaptırdığım mekanı, ilk kavga ettiğim depoyu... kısacası geçmişimi kaybediyordum. Evet anılar her zaman benimleydi, ama o mekanlar bizim olduğu sürece ayakta durmam dahada sağlamlaşıyordu. Geçmişini kaybeden bir insan nasıl olur da bir gelecek kurar?

-Günümüz-

Evet her şey bununla başladı, tabi siz şimdi diyeceksiniz sen para ve geçmiş için mi onların yanındaydın? Aslında bakarsanız şehri ilk terk eden ben değildim. Hiç ummayacağınız birisiydi...

-3 Sene Önce-

"Ne demek gidiyorum Niall?"

"Gidiyorum işte gençler, kursta çok ilerledim ve İtalya'da bir iş teklifi aldım. Dediğim gibi bu benim için sıfırdan başlangıç olacak. Anlayışla karşılayın beni de"

Odadaki herkes en az benim kadar gerilmişti. Birlikte geçirdiğimiz 5 senenin ardından onlardan biriyle ayrılmak organlarımdan birini kaybetmekle eş değer seviyeye gelmişti.

"Emin misin?" Diye sorabildim. Uzun süren sessizliği bozmuş olmakla birlikte sanırım en saçma soruyu sormuştum.

"Evet eminim çocuklar lütfen, bu pisliklerden kurtulmak istiyorum"

"Çete ne olacak? Daha olayları bile düzeltemedik" Dedi Louis. Belkide hayatındaki en mantıklı şeyi söylemişti şu anda. Çete kötüye gidiyordu. Kuralları çiğniyorlardı ve dağılmaya başlamışlardı. Kendi aralarında kavga ediyorlardı ve birinin onları sıraya dizmesi gerekiyordu.

"Siz halledersiniz bana bu konuda ihtiyaç duyabileceğinizi zannetmiyorum. Allison'un dışarı çıkıp 2 gece olay yaratması yeter onların söz dinlememe sebebini hepimiz biliyoruz. Hırçın kız prensese dönüştü sonuçta yenilir yutulur bir şey değil" Son cümlesini gülerek söylemişti. Haklıydı aslında. Kimse kabullenemiyordu sakin biri haline gelmemi, evlenmemi.

-Günümüz-

Evet biliyorum hepiniz şaşkınsınız ama ilk kaybımız Niall oldu işte. O an yapabileceğimiz bir şey yoktu. Kararını vermiş, uçak biletine kadar hazırlanmıştı. Aklınızdan geçen soruyu duyar gibiyim 2.kim mi oldu? Okuyun bakalım.

-3 Sene Önce-

*8 Ay Sonra*

"Olmuyo işte olmuyo! Biz ne yaparsak yapalım Çete düzelmiyor! Bırakın bende hayatımı yaşayayım! Miranda ile planlarımız var diyorum ama siz o kadar bencil davranıyorsunuz ki! Tanrım! Delirtiyorsunuz beni!" Harry'i ilk defa böyle görüyordum açıkçası. Aile dağılıyordu ve elimden hiç bir şey gelmiyordu. Önceden birbirimizden 1 gün bile ayrı kalamıyorduk. Fakat işler değişmişti. İçeri giren ve ayakta zar zor duran Zayn'e baktım. Yine içmişti. Barlarda sabahlıyordu. Bir derdi vardı fakat bana anlatmıyordu. Defalarca sormuştum. Geçiştiriyordu sürekli.

"Ooo birimizi daha mı kaybediyoruz?" Dedikten sonra bir kahkaha patlattı.

"Zayn gel hayatım biz yukarı çıkalım" Derken ona doğru yürüyordum. Koluna girdim ve yukarı doğru götürdüm onu. Tad bu halinden hiç haz etmiyordu. Önceden olsa gençliğine verirdi fakat ben bile evlenmişliğin ağırlığını üzerimde hissedip ona göre davranıyordum, onunda bu şekilde olması gerekiyordu.

"Neredeydin gece? Evde seni bekledim fakat telefonlarıma cevap vermedin" Güldü. Dengesini kaybettiği için merdivene oturmuştu. Bende onunla birlikte oturdum. Kucağına. Göz göze gelmiştik. Sanırım 2 haftadır tek yakınlaşmamız bu olmuştu. Elimi sakalları yeni çıkan suratına koydum. Kafasını sağa, elimin üzerine doğru yatırdı.

"Neler oluyor Zayn? Yaralarını bana kapatıyorsun. Önceden olsa hemen her şeyini anlatırdın. Değişiyorsun" Son kelimemden sonra gözlerini açıp kafasını kaldırdı. Belimden tutup beni yana bıraktı ve kalkıp banyoya girdi. Derin bir nefes alıp ellerimi saçlarıma geçirdim. Gözlerimi kapatarak öylece durdum.

-Günümüz-

Telefonumun çalması ile anılarımdan çıkmıştım. Telefonu cebimden çıkartıp ekrana baktım. Annem arıyordu. Bunu günlük olarak aynı saatte yaptığı için alışkındım.

"Efendim annelerin en güzeli" Enerji dolu sesime karşılık aynı şekilde bir cevap bekliyordum fakat hıçkırık ve burun çekme sesi işittim.

"Anne? İyi misin? O adam bir şey mi yaptı sana yoksa? Bak gelir öldürürüm onu!" Tutamıyordum bazen kendimi. Bir insan yedisinde neyse yetmişinde de odur sözünün nefes alan haliydim resmen.

"Allison... Buraya gelmen gerek. Bob bir şey yapmadı. S-sadece..." Hıçkırıklara boğulmuştu yine.

"Anne birisine bir şey mi oldu? Bak beni korkutuyorsun" Bob annemin 1 ay önce evlendiği cici babamdı.

"Tad..." Kötü bir şey söylecekti. Ve ben bunu istemiyordum.

"Ne oldu ihtiyara?" Gülmeye çalışmıştım fakat gelecek olan kötü şeyi etkilemeyeceğini biliyordum.

"Öldü Allison" Beynimden kurşun yemişe dönmüştüm. Zaman durmuştu. Hayat durmuştu. Nefesim kesildi bir an. Başımdan aşağı kaynar sular dökülüyordu. Hayır, dedim. Böyle bir şey olamazdı. Bu bir şakaydı ve ben oraya gidip ikisini de bir güzel haşlayacaktım. İhtiyardı bu. Ne olursa olsun yanımda olurdu. Şimdi bana onun gittiğini söylemeleri saçmaydı. Fazla saçmaydı hemde! Ona bir şey olmazdı ki. Domuz gibidir o. Siz onu bilmezsiniz.

"Buraya gelmen gerek kızım, son görevini yapman gerekiyor"

Veee Çete yeniden karşınızda! Dayanamadım. Sizi özlemişim Çete Yandaşları! Hüzünlü bir bölümle başlamak istedim. Biliyorum bu bölüm sorularla dolu oldu. Sizden tek isteğim 2.kitabı da kütüphanelerinize ekleyip oy vermeniz. Ve lütfen yorum bırakın. Uzun zaman sonra sahalara döndüm gençler kolay değil! Fikirlerinizi merak ediyorum. Kendinize cici bakın, gülümsemeyi unutmayın!

Çete 2 || Küllerinden DoğuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin