Annem küçükken bana bir masal anlatırdı.Her akşam yatmadan önce anlattırırdım ona bu masalı.Hiç sıkılmazdı benden.Bırakmam seni derdi ama bıraktı.15 yıl önceki kazada babamda annemde beni bırakıp gittiler.Ama ben onları bu masalla hatırlıyorum."Tüm karanlığın içindeki ilkbaharın pembesi..."ni anlatıyordu masal:
"Eskiden dünya çok daha güzelmiş.Her yer toz pembeymiş ve insanlar şimdi olduğundan çok daha anlayışlıymışlar.Güneş bir başka doğar,kuşlar bir başka ötermiş.Böyle güzel bir hayatta tek bir kötülük olması bile bir ihtimalmiş.Küçük bir siyahlık ihtimali,ufak bir karanlık ihtimali yokmuş.Herkes gözleri kapalı bir mutluluğa inanırlarmış,sanki hayat o kadar kolaymış gibi.Sonra bir gün çiçekçi kızlar dere kenarına gitmişler.Hem soluklanmak,hemde çiçek toplamak için.Biri su içmek için dereye uzanmış ve birden bağırmış.
"Buraya gelin,şuna bakmanız gerekiyor."Diğer kızlarda dereye inmişler.Bir de ne görsünler.Aslında yansımaları olması gereken suda bir karaltı var.Hem de o karaltı bütün dereyi sarıyor.Korkak bakışlarla şöyle demişler."Bu da neyin nesi şimdi?"En akıllıları cevaplamış."Dedem anlatırdı,bu dereye hapsolmuş 100 yıllık bir kötülük var.Adı bilinmiyor sadece kötülük.Demek 100 yılı dolmuş,yine söylenenlere göre kötülük serbest kalırsa her yer sonsuz karanlığa boğulurmuş."Kızlar çığlık çığlığa köye haber salmışlar.Köylüler çaresiz evlerine kapanmışlar.O karaltı yayılmış yayılmış.Dağların en ucuna,denizin en dibine kadar her yeri siyaha boyamış.Köylüler evlerinden 600 yıl boyunca çıkamamışlar.Peki bu karanlık nasıl mı sona ermiş?Kimse bu kadar siyahlığı ufacık bir pembenin yok edeceğini düşünmezmiş.Karanlığın atladığı bir yer varmış,ufacık neredeyse görünmeyen pembe bir nokta...O pembe nokta gün geçtikçe büyümüş,büyümüş ve büyümüş.En sonunda karanlıkla savaşabilecek hale gelmiş.Karanlık kibir yapmış,küçümsemiş.Ama pembe onu kolayca yenmiş.Çünkü pembe hep varmış.Eskiden bu topraklara hakim olan pembe siyahın sildiklerini tekrar geri getirmiş.Siyahsa sonsuza kadar o dereye haps olmuş.Güneş eski haline,insanlar eski yaşantısına dönmüş.Öyle ki o gün bu gündür ilkbahar dediğimiz mevsim canlılıkla hatta pembeyle anımsanır.İlkbahar pembenin yeniden doğuşudur bu yüzden ona öyle denir.O hep masum gördüğümüz,mükemmel gördüğümüz ilkbahar aslında ne badireler atlamış ta haberimiz yok.Kime anlatsan şaşar kalır."
Annemin sesi sona doğru hüzünlenirdi.Onu çok sevdiğimi hep bu masalla hatırlarım.Ve şimdi daha iyi anlıyorum.Meğer bu masal benim hayatımın bir parçasıymış.Hayatım ilkbahar gibiymiş.Bu kitap benim hayatım.İlkbaharın hüznü ve benim hüznüm...Aynıyız biz.Aynı kaderi paylaşıyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HAYAT "ilkbahar"/Watty_Destek
Fiksi Remaja"Bana masal anlatır mısın?" "Annenin'tüm karanlığın içindeki ilkbahar pembesi'masalını değil mi?Tamam başlayayım.Eskiden..." "Hayır bu değil.Bizi anlat.Sen ve beni." "Bizim bir masalımız yok ki." "Var.Hem de aslında o ezbere bildiğin masal var ya.O...