Umarım duyguları yansıtabilmişimdir burası pek içime sinmedi zaten büyük ihitmallede değiştiririm :) Ama sizi bekletmek istemedim. Müzikle dinleyin etkili olabilir :D
+15 yeni bölüm sınırı :)
Henüz toparlamama fırsat kalmadan dumanın yan taraftan çarpmasıyla araba takla atmaya başladı. Gözlerimi yumup, ellerimle direksiyonu daha sıkı kavrarken çığlık atmama engel olamamıştım. Büyük sarsıntı sonrası araba hareketsiz kaldığında inleyerek gözlerimi açtım. Her yerim et kesiği olmuştu bu da yetmezmiş gibi aracın içinde savrulurken başımı yan tarafa vurmuştum. Onun dışında iyiydim sanırım yâda daha beter şeyleri hissetmiyordum. Uzuvlarımı kontrol edip kemerimi çözdüm. Aracın çatısına düşerken dudaklarımdan inleme çıkmıştı. Bütün eklem yerlerim ağrıyordu. Arabadan nasıl çıkacağımı düşünürken kapı hızla açıldı.
Heyecanla, "Adrian!" diye atılırken o da "Tanrım, Alysa!" korkuyla büyümüş gözleri beni bulduğunda seri bir şekilde beni ters dönmüş arabadan çıkardı. Omuzlarımı kavrayıp kol mesafesinden hasar kontrolü yaptıktan sonra sıkıca sarıldı. Bunu beklemiyordum, kesinlikle beklemiyordum. Şaşkınlıktan bir an tepkisiz kaldıktan sonra kollarımı bende onun beline sarıp yüzümü göğsüne gömdüm. Birkaç saniye sadece derin nefesler alıp ona sıkıca ona sarıldım. Kokusunu içime çektikçe rahatladığımı hissediyordum.
Sırtımı sıvazlayıp, "İyisin güzelim, iyisin ben buradayım," diye mırıldandı.
Yüzümü göğsünden kaldırmadan, "Özür dilerim, hepsi benim suçum. Aptalın tekiyim!" fısıldadım. Sesim sona doğru titrerken beni duyduğunu biliyordum.
"Hayır, hayır, lütfen böyle düşünme onun şeytanlıkları onusun da en ufak bir tecrüben bile yok. Yanından ayrılmamalıydım."
Elinden kaçırmak istemezmiş gibi daha sıkı sarıldı. Yavaşça geri çekilirken yüzümü ellerinin arasına alıp, "Arkamda kal," dedi ve alnıma ufak bir öpücük kondurdu. Benden biraz uzaklaşırken arkadan gelen iblisleri fark edebilmiştim.
Adrian boynundaki kolyeden yüzüğünü çıkarıp parmağına taktığında tıpkı bir ölüm makinesine benziyordu. Onu daha önce aylar önce, beni kurtarmaya geldiğinde böyle görmüştüm. Çatık kaşları ve ifadesiz bir yüzü vardı, az önceki halinden eser yoktu. İblisler yaklaşık on metre kadar durduklarında, Adrian başını sağa sola esnetip, rüzgârı yararcasına kanatlarını çıkardı. Bembeyaz kanatlarıyla o kadar kudretli görünüyordu ki kalp atışımı hızlandırmaya yetmişti. İblislere döndüğümde yutkunup kararsızca birbirlerine baktıklarını gördüm. Lucifer onları ölüme göndermişti.
Adrian'nın elinde devasa kılıcı belirdiğinde, sanırım iblislerde tereddüt edemeyeceklerinin farkına varmışlardı. Bize doğru koştururlarken Adrian da yavaşça onlara doğru yürümeye başladı.
Adrian'nın gözlerinden;
Gözlerimin önünde Alysa'nın arabası takla atarken, yaşam enerjimin bütün vücudumdan çekildiğini hissettim adeta. Arabayı hızla durdurup, ters dönmüş arabaya doğru koştum. Aracın kapısını bir hışımla açtım. Göreceğim manzaradan o kadar korkuyordum ki.
"Adrian!"
Bana doğru atılan Alysa'yı görünce tutuğumun farkında olmadığım soluğu verirken, "Tanrım, Alysa!" diye mırıldandım. Dikkatlice araçtan çıkarıp bir hasar olup olmadığını kontrol ettikten sonra sıkıca sarıldım ona. Kokusunu içime çekerken huzurun içime dolduğunu hissetmiştim. Ama biliyordum henüz bu gece bitmemişti. Düşüncelerimi kanıtlar nitelikte az ötede iki iblis belirmişti. Açıkçası biraz kırılmıştım. Ben ki orduları tek başıma yenen, bu iki iblis sadece iki dakikamı alırdı. Tuzak mıydı yoksa benimle dalga mı geçiyorlardı? Kanatlarımı ve kılıcımı çıkarırken Alysa'nın hayranlıkla iç çektiğini duydum. Ah, güzelim bunlar daha hiçbir şey.
İblislerin korkularını dilimin ucunda hissediyordum. Korkmaları iyiydi. Saldırmak yerine kaçıyorlardı. Her seferinde saldıracak gibi yapıp kıvrak hareketlerle kurtuluyorlardı elimden.
"Adrian!"
Alysa'nın sesini duyduğumda hızla ona döndüm. Siyah duman geri dönmüştü. Ona doğru yönelmiştim ki iblisler önümü kesti. Artık sinirlenmeye başlamıştım. Onlar çevikse ben daha çeviktim. Alysa'nın çığlığını duyduğumda son iblisi henüz öldürmüştüm. Duman Alysa'nın içinden geçerken, gözlerim şokla açılmıştı. "Hayır!" diye bağırırken ona doğru koşmaya başlamıştım bile. Henüz yere düşmeden yakalamıştım onu yavaşta kavrayıp yere çöktüm. Saçlarını yüzünden çekip yüzünü okşadım yavaşça.
"Hadi güzelim aç gözlerini, yumma o mavilerini bana,"
"Geç kaldın kardeşim..." Lucifer'ın sinsi fısıltısı kulaklarıma dolarken inanmakta zorlanıyordum.
"Hayır! Hayır! Seni aşağılık pislik!"
Hiddetle haykırırken kendime engel olamamıştım.
"Haydi, prenses yapma bana bunu haydi," mırıldanırken aynı zamanda bütün şifa gücümü çağırmış yanaklarına, gözlerine ve dudaklarına hafif öpücükler konduruyordum. Dudaklarım dudaklarına değdiğinde o güzel yanakları kızarmıyordu. Sanki ruhu çekilmiş gibiydi. Biliyordum oradaydı. Sadece uyanması gerekiyordu. Aksi takdirde Clover çoktan gelmiş olurdu. Alysa'nın cansız gibi duran bedenini kucağıma alıp arabaya taşıdım. Hızla eve doğru sürerken önce Galena'ya eve gelmesi için sonra ise Uriel'a ortalığı toparladıktan sonra beni bulması için haber yolladım. İnsanların bu doğaüstü şeylerden haberleri olmamalıydı. Birde yeryüzünde çıkabilecek bir kaosla uğraşamazdım.
Alysa'nın ruhu oradaydı biliyordum ama hissedemiyordum. Sanki bedeninin en derinlerine saklanmış gibiydi. Orada olduğunu bilmek ne yazık ki beni rahatlatmıyordu. Aynadan her arkaya baktığımda, onun soğuk bedenini hissettiğimde, kalbim çürüyormuş gibi hissediyordum. İç organlarımın hepsi tek tek iflas ediyordu sanki. Şu son birkaç ayda hayatım boyunca hissetmediğim, olmadığım kadar çaresizdim. Belki kendime itiraf etmek zor olmuştu ama biliyordum ki onun o boncuk gözlerine ilk baktığım an aşık olmuştum, bağlanmıştım. Bunların farkına varmamla birlikte şimdiye kadar aldığım kararları yerine getirdiğim görevleri sorgular olmuştum. Hayatı boyunca sınanan tek canlı insanlar değildi. Bizde sınanıyorduk.
Babamız nasıl ki Havva ile Âdem'iilk insanı bir nurdan yarattıysa belki bizimde bir eşimiz vardı. Alysa'nın hergözlerine baktığımda ruh eşi kavramına inancım daha da artıyordu. Bu yüzdendesorgusuz sualsiz cennetten kovduğum kardeşlerimi düşünüyordum. Belki birçoğuhak etmemişti, birçoğu da hak etmişti. Düşünmekten kafayı yiyecektim. Hâlbukişu zamana kadar neler atlatmış ne kararlar almıştım. Beni değiştiren o olmuştu, boncuk gözlü prenses. Kalbim onun ellerindeydi.
Eve vardığımda, arabadan inip arka koltuktan Alysa'yı kucakladım. Eve doğru yönelirken diğerleri de kapıya çıkmıştı. Hepsi üzgün ve meraklı gözlerle bize bakıyordu. Nina elleriyle ağzını kapatmış ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Alysa'nın cansız bedenini gördüğünde "Aman Tanrım!" diye fısıldayarak dudaklarından hıçkırığın kaçmasına engel olamamıştı. Pit ise hemen ona sarılıp kulağına "O iyi, o iyi lütfen sakin ol," diye fısıldamıştı. Söylediğine kendisi inanıyor muydu? Tanrı bilir. Evde yoğun bir yas havası vardı.
Bahçe kapısından henüz girmiştim ki Eric hızla evden fırlayıp Alysa'yı kucağımdan aldı. Kollarımdaki boşluk bir kez daha içimi acıtırken Eric yere çökmüş kızının yüzünü okşuyordu.
"Güzelim bak babacığın burada aç gözlerini. Sana kesinlikle ceza vermeyeceğim. Hadi tatlım. Seni de kaybedemem bunu bana yaşatma benim güzel Alysa'm. Onu neden hissedemiyorum? Neden ruhunu bulamıyorum Adrian?" sesi sona doğru titreyip kısalırken yaşlı gözlerini bana çevirmişti.
Ona verecek cevabım yoktu. Kendime bile verecekcevabım yoktu ki. Gözlerimi kapayıp başımı çevirdim. Yüzüne bakacak gücüm yoktu,onu koruyamamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kovulan Meleklerin Sessizliği -1-2 İlk Kurban
FantasiBirbirinden habersiz ikiz kardesler, Biri cennet digeri cehennemin anahtarı... Bütün dünyanızın yalandan ibaret oldugunu ögrenseydiniz ne yapardınız? Bu hikayede serimizin ilk kitabı Saklı İkiz in ilk 6-7 bölümü bulunmaktadır. Tanıtım amaçlı. Kala...