Ayağını yerlerde kopmuş yapraklara sürterek yürümeye devam etti. Hışırtıların tonundan dün gecenin neredeyse fırtınalı geçtiği anlaşılıyordu. Aklına bulutlar geldi ve başını kaldırıp baktı. Gökte tek tük bulut vardı ama sabah vakti olduğu için henüz doğu kısmındaki bulutlar güneşi engelliyordu.
Saçma bir yıl daha.
Merih yürürken tam olarak ne düşündüğünü bilemedi. İçinde anlamadığı bir sıkıntı vardı. Kötü ve saçma ne varsa gelip onu buluyordu.
Okul binasına doğru geldiğinde bir arabanın korna çaldığını duydu. Durup baktı. Emre gülerek indi ve annesine el sallayıp arabadan uzaklaştı. Gelip Merih'in önünde durdu ve ikisi bir süre birbirine baktı. Sonra Emre ona sarıldı. Yüksek sesle kahkaha attı.
"Lan koca bir yıl bitiyor!" diye de ekledi.
"Sorma."
"Eee? Ne yaptın?"
"Neyi?"
"Kızı?" Emre ayrılıp yanında yürümeye başladı. Okula yaklaştıkça öğrenci sesleri de çoğalmaya başlamıştı.
"Ondan ayrılmamış diye duydum."
"Duydun mu öğrendin mi?"
"Dün gece netten baktım. Beraberdiler."
"Lanet olsun!" Emre yüzünü ekşitti.
"Belki de böylesi daha iyidir." Merih bu dediğine kendisi de inanmak istedi ama duygularını tamamen açmak zorunda da değildi. Yine de bunu yaptığı için kendisini kötü hissetti. Emre her zaman onun yanındaydı.
"Bırak böylesini. Bu defa bu kızı alacaksın. O kadar."
"Komiksin." diye dalga geçti Merih. Zaten senenin bitmesine de ne kalmıştı ki?Bu kısa zamanda hiç şansı olmayacaktı.
O sırada okul bahçesine açılan güvenlik kapısından geçtiler. Görevliyi ilk defa görüyorlardı. İşe yeni başlamış olmalıydı. İkisi de ona el kaldırıp selam verdi ve geçti. Adam da onlara gülümsedi ve el salladı.
Güneş bir ara bulutların arasından çıkınca okulun önü bir an aydınlandı ve Merih elini alnına koyup gözlerine gelen ışıkları engellemeye çalıştı. Ve tam o sırada onu gördü.
Güneşin vurduğu parlak ve pürüzsüz bacakları kısa eteğin altında büyüleyici geldi. Saçları omuzlarından sarkmıştı ve başının üzerinde kaliteli bir güneş gözlüğü duruyordu. Yürürken sanki podyumdaydı.
"Lanet olsun!" diye iç geçirdi Emre. İkisi birlikte baktı. Merih bir şey diyemedi. Tamamen ölü halde ona baktı.
Melis yürüdü ve Volkan'a el sallayıp adını söyledi. Sesi o kadar güzeldi ki.
"Hey. Melo!"
"Melis!" diye düzeltti Melis. Yanak yanağa öpüştüler.
"Her neyse." diye umursamazlıktan geldi Volkan her zamanki gibi.
"Nasılsın?" diye sordu Melis. Neredeyse çocuğun içine girecekti. Merih elinden gelse gidip Volkan'a bir tane koyacaktı.
"İyi. Sen?"
"Ben de. Dün erken ayrıldığım için özür dilerim."
"Sorun değil."
İkisi de nasıl olduysa bir an dönüp etraflarına baktı ve Merih hızla yönünü değiştirip eğildi. Ayak bağcıklarıyla uğraştı.
"Bence yutmadılar." dedi Emre. Merih onun sesindeki titremeyi fark etti.
"Bana ne ondan ya!" Melis sitem etti ve Merih onun sesindeki sıkılganlığı algıladı. Geri zekâlı Volkan bunu hiç anlamazdı oysa. Zaten Melis'i hiç sevmiyordu. Merih bundan emindi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Terraform-Tr
Ciencia FicciónHerkes gibi onlar da sıradan lise öğrencisiydi. Ta ki bir gün dünya tümüyle değişene kadar.