Erdem'den
Ne diyeceğimi bilmiyordum. Öyle boş boş yarım saat boyunca sahili izledik. Daha yeni tanıdığım bir kızdı ona ramen ona kendimi o kadar yakın hissediyordum ki. Ne saçma şeyler düşünüyordum ben böyle. Hem onun burada ne işi vardı hem de benim her akşam kafamı dinlemek, rahatmalak için geldiğim yerde..
--Senin burda ne işin var.
--Sahilde oturmak için dolaşırken burayı buldum.
--Eminim öyledir, dedim ve bir kahkaha patlattım. Kızarmıştı. Saçlarıyla örtmeye çalıştı. Çok komik gözüküyordu. İçimden gülmek gelsede bu hissimi bastırdım.
--Her neyse yerimi keşfettiğine göre , artık burası bizim yerimiz olmadı, dedim.
--Olurrr ,dedi rr leri uzatarak.
Güneş doğacaktı birazdan. 1 saat kadar bişey kalmıştı. Hava soğumaya başlamıştı. Berfin titrediğini saklamaya çalışsada bunu fark edebiliyordum. Belliki çok üşüyordu. Benim de içimde kısa kollu bol bir tişört üstümde ise sadece bir hırka vardı. Ama ona kıyamadım. Hırkamı çıkardım. İlk tereddüt etsede çok üşüdüğü için giymeyi kabul edeceğini biliyordum. Hırkamı uzatırken
--Al bunu üşüyorsun. dedim.
--Hayır olmaz. Bu sefer sen üşürsün.
--Gel yanıma, dedim. Dibime kadar girdi. Hırkayı ona giydirdim ve sarıldım. O kabul etmezse ikimizde ısınırdık o zaman. Hiç bir şey söylemedi oda sarılmaya devam etti. Cidden çok tuhaf hissediyordum. Hani derler karnımda kelebekler uçuşuyor diye. Aynı öyleydim. Bi anda heryerim karıncalanmaya başladı. Üşüdüğüm için oluyordu. Başka bir sebepten de olamazdı zaten. Tam olarak anlayamadığım, tuhaf bir durumdu. Ama bana çok iyi hissettirdiği kesindi. Şundanda emindim ki Berfin'le çok mutluydum. Berfin'e baktım. Uyuya kalmıştı. Uyurken çok güzel olduğundan size bahsetmişmiydim. Bahetmedim. Neden bahsedeyim ki.
--Uyan ''Sahah Güneşim'' diye seslendim.
Yerinden doğruldu ve gizli yerimden -yerimizden- dışarı çıkıp deniz kenarına, kumların üzerine oturdu. Yanına gittim;
--Çok güzel değil mi ? İnsanın burada sabahlayası gelmiyor mu ? Burada beni tek iyi hissettiren şey güneş sanırım. Güneş bana bazı insanlardan daha yakın ve daha sıcak geliyor.
--Evet, çok etkileyiciymiş. Ben şuana kadar hiç güneşin doğuşunu izlememiştim biliyor musun? İlk defa görüyorum. Yarında gelelim mi?
--Beğendiğine sevindim. Olur geliriz. Belki anlatmak istediğin bir şeyler vardır. dedim soru sorarcasına.
--Sırası değil, dedi ve geçiştirdi. Bende ısrar etmedim kafa salladım onun nasıl hissettiğini tahmin bile edemiyordum. Acı belkide büyük koskocaman bir boşluk. O güneşi, bense onu izliyordum. Gerçekten çok güzel saçları vardı.
--Sabah güneşim.
--Ne anlamadım. dedi ve fark ettim ki içimden söylemem gereken şeyi çok sesli söylemiştim.
--He şey saçların çok güzel de sana sabah güneşi diyebilir miyim? Sakıncası var mı ?
--Yoook tabiki diyebilirsin.
Çok şaşırmıştı belliki. Bende şaşırmıştım noluyordu bana böyle. Dünki halimden eser yoktu. Ben Erdem değildim galiba. Bugünlük kendime izin veriyorum ama sadece bugünlük diye geçirdim içimden.
Gün doğumunu izlemeye devam ettim. Bir şey parıldıyor gibi geldi. Kalktım ve o tarafa doğru ilerledim. Yerimizin bir metre yanındaydı. Ben burayı bulmadan önce biri yaşıyor gibiydi. Bir sürü tişört ve aksesuar bulmuştum. Fakat umursamamış hepsini çöpe atmıştım. Sanırım bu parıltıda o aksesuarlardan birine aitti. Baktığımda bir bileklik buldum. Bilekliği aldım ve Berfin'in yanına oturdum. Bilekliği çok beğeneceğini düşünerek kolunu uzatmasını istedim ve bilekliği ona taktım. Teşekkür etti ve bileklik ona gerçekten çok yakışmıştı. Saat 8 olmuştu.
--Hadi Berfin gidelim artık.
--Sen git Erdem ben biraz daha kalmak istiyorum.
--Hayır, benimle geliyorsun. Seni burda bırakmam
--Off , tamam geliyorum.
Kalktı ve kalkmasıyla yere yığılması bir oldu.
--Berfinnnn, Berfinnn kalk nolur! İyi misinn?!
Cevap veremiyecek kadar halsizdi. Ev anahtarı cebinden sarkıyordu. Evin anahtarını aldım. Berfini ise kucaklayıp eve taşıdım. O kadar zayıftıki incecik. Deysem kırılacak kemikleri vardı. Kapıyı açtım ve Berfin'i yatağına yatırdım. Beklemeye başladım. Onu o şekilde bırakamazdım. Ne olursa olsun uyandığında yanında olmalıydım. Annemi arayıp arkadaşlarımla kalacağımı yarın geleceğimi söyledim. Her zaman ki gibi üstelemeden kabul etti ve telefonu kapattı. Telefonu kapattım ve Berfin için mutfağa su koymaya gittim odaya geri girdiğimde uyanmıştı.
--Ya sen nasıl, nasıl evime girdin. Ne oldu? Ben sahildeydim, nasıl buraya geldim.
--Berfin öncelikle sakin ol, başına güneş geçti herhalde, bayıldın. Bende seni buraya getirdim ve iyi olana kadar da gitmeyi düşünmüyorum, dedim. Ellerimi kollarımla birleştirdim ve duvara yaslandım.
--Başka bir şey ?
--Hahaha düşündüğün şey olmadı, olmazda. Ben çok değerliyim bilmiyor musun sen baş belası? Dedim ve kahkahamı tutamadım. Yüzü kızarmıştı. Hele yanakları. Kızarınca çok tatlı oluyordu.
--Çok komiksin Erdem! Senden ne bekliyorsam zaten, dedi ve ayağa kalkmaya çalıştı.
--Hopp küçük hanım. Ayağa kalkmıyorsunuz bir süre.
--Su alıcam.
--Ben veririm sen otur dedim ve sehpaya koyduğum suyu ona verdim.
Sanki hiç su görmemiş gibi bir içişi vardı. İkimizinde canı çok sıkılmıştı, televizyonu açtık. Romantik komedi filmi vardı. Berfin'in yanına yatağa oturdum ve birlikte film izlemeye başladık. Berfin çok yorulmuş olmalı ki koluma yaslanıp uyuya kaldı. Saçlarını okşadım. Yumuşacık güneş sarısı saçlarınıı..
Yüzünün bütün detaylarını inceledim. Bende arkama yaslandım ve bende uykuya daldım. Uyandığımda televizyon kapatılmıştı. Hava bayağı karanlıktı. Gözlerimi kısıp Berfin'e baktığımda ise beni izliyor ve saçlarımı okşuyordu. Benim yaptığım gibi..
Bu anın keyfini çıkardım sadece. Uyuyormuş gibi yaptım. Berfin'inde bana karşı bişeyler hissettiğini artık kesin olarak biliyordum. Ama bildiğim bir şey daha vardı ki bende Berfin'e karşı boş değildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sabah Güneşim
RomanceBerfin'in tüm kaybolmuş sevgisinin anısına. Kara günler sonsuza dek sürmeyecek. Yolunuzu bulmanız dileğiyle..