Karşılaşma

47 4 2
                                    

Ellerim ceplerimde, soğuk gecede yürüyorum. Karanlık, boş sokaklar sanki derdimi anlıyormuş gibi sessiz. Sabahın o uğultulu kalabalığını itina ile gizleye bilmişti. Benim gibi, oda her şeyi saklaya biliyor. Susuyoruz ama sanmayın ki bu susuşumuz sizi kazandırmış olmasın, biz suskunluğumuzla galibiz. Kader beni buralara kadar getirdi, geçmişim bir muamma bugünüm ise tam bir bilmece yarınım başka bir hece. Bu gece bana hediye. Yürürken dakikaların nasıl geçtiğini anlamadım, geç olmuştu, artık eve geri dönmeliydim. Birlikte yaşadığım ev arkadaşım bu saatte uyumuş olmalı, umarım anahtarım yanımdadır. Kapıya yaklaştığımda ceplerimi karıştırdım evet anahtarım yanımdaydı. Anahtarı deliğe yavaşça sokup kapıyı açtım. Her yer karanlıktı, haklıyım Amy uyumuş. Hiç ses çıkarmamaya özen göstererek mutfağa gidip kendime büyük boy bir kahve hazırladım, sonrada kütüphaneye doğru adımlarımı sessizce yönlendirdim. Evimiz iki katlıydı bir de bodrum var. Üst katta üç tane oda bir de terasa açılan küçük bir kapı var. Kütüphane üst kattaydı Amy'nin odası da orada bulunuyordu, birde Amy'nin çalışma odası. Girişte iki oda var salon ve benim odam. Mutfak amerikan tarzıydı ve ben pek sevmiyorum ama Amy bu durumu da iç mimarlık zekâsı ile halletti. Elimde kahvemle kütüphaneye doğru adımlarımı sessizce ve dikkatle atarak ilerledim. Kapıya yaklaşınca Amy'nin odasına bir göz attım, uyuyordu. Odaya girdim burası en çok rahat ettiğim yerdi. Masmavi rengiyle insana ayrı bir hava veriyordu. Heryerde kitap vardı, bütün oda kitaplarla doluydu. Ancak kapının karşı duvarı boydan boya camdı, ve tam karşısında beyaz bir masa ile iki sandalye mevcuttu. Masanın sağ yanında küçük mavi üç raflı bir dolap var. En üstte odaya uygun olarak deniz kabukları ve altında ise siyah, beyaz, kırmızı ve birazda mavi renklerinde defterler var. En alt rafta ise benim eserlerimin orjinal halleri. Kahvemi masaya koyup ikinci raftan bir defter alıp masaya oturdum. Masanın sağ üst köşesinde duran mavimsi kalemlikten bir kalem aldım ve defterin kaldığım sayfasını açıp, kahvemden büyük bir yudum aldım. Kalem elimde dönüp duruyor aklımda ise hiçbirşey yok. Karşımdaki cama baktım, arkasına aldığı deniz sessiz sakin bir şekilde dalgalanmakta. Karanlıkta ne kadar siyah gözüküyor deniz halbuki renk-siz. Denizi hafiften aydınlatan sokak lambaları karanlığa çalınmış birkaç renkten ibaretken benim gözlerim manzara ile sayfa arasında mekik dokuyor. Başka hiçbirşey çıkmıyordu ki kalemimden, ucu tükenmiş gibi silikti heceleri, geceler gibi sessiz duruyordu. Ama ben hala yazmanın peşindeyim, kalemimden çıkacaktı o nazlı heceler. Tekrar tekrar baktım sayfaya sonunda tam ortasına büyük harflerle "İYİ GECELER, KARALAYAMADIĞIM BOŞ SAYFAM..." Altına imza ve tarihi atarak, kalemi bıraktım. Kahvemin son yudumlarını alıp, son kez manzaraya baktım. Fincanı alıp odadan çıktım. Son kez Amy'nin odasına baktım, onu uyandırmadan aşağı kata doğru ilerledim. Fincanı mutfağa koydum. Tam salona geçip oturacakken telefonuma gelem mesaj sesi ile irkildim. Arka cebimden telefonumu çıkarıp mesaja baktım. Mesajda 'Dışarıdayım bekliyorum.' Daha oturmadan hırkamı ve sırt çantamı alarak evden ayrıldım. Gece benim için daha yeni başlıyordu.

"Hayat, sen gözlerini kapadığında da devam eder."

Telefondan yayılan alarmın sesi bütün evde yankılanıyordu. Ama Amy hâlâ uyanmamak için çok çaba harcıyordu. Lâkin alarm galip geldi ve Amy yatağından başını kaldırıp telefonun bulunduğu sehpaya doğru uzandı ve telefonu alıp alarmı kapatırken mesaj geldiğini farketti. Mesaj Amellia dan dı, mesjı açıp okudu "ben eski bir arkadaşım ile kahvaltı için dışarı çıktım eve geç gelicem. Beni bekleme kahvaltını yap. Amellia Mia." Amy yataktan kalkıp banyoya gitti, soğuk suyla yüzünü yıkadıktan sonra aynaya baktı ve dağınık sarı saçlarını topladı, atkuyruğu yaptı. Aynadaki yansımasına bakarak " Sakin ol Amy sakin, hiç evde durmuyor ki zaten. Birlikte kahvaltı yapamadık ki hiç. Yazarların hayatlarını böyle yaşadıklarını bilseydim aynı eve çıkmazdım. Acaba kaç kere birlikte kahvaltı yaptık, sayabileceğim kadar az. Aman ne güzel. Zaten hep ev işlerini bana bırakıyor. Off.. " Amy banyodan çıkıp odasına döndü ve üstünü değiştirdi. Derin bir nefes aldı ve telefonunu yanına alıp gözlüğünü taktı, sonra da odasından çıktı. Mutfağa doğru ilerledi ve kendine göre kahvaltı hazırladı. Kahvaltısı bitince salona geçip oturdu ve televizyonu açıp kanalları dolaşmaya başladı. "kanallarda da hiçbir şey yok. Sıkıldım ya. Bugün de evdeyim zaten zamanı nasıl geçiricem. Ah Amellia." Amy telefonunu eline alıp Amellia'a bir mesaj attı 'Neredesin sen' Telefonu oturduğu koltuğa bıraktı. Televizyonda haberler vardı, Amy'nin gözüne son dakika haberi takıldı. Miami'de seri katil dolaşıyor du. Ama bu konu hakkında çok az bir bilgi vermişlerdi. Sadece kadınların akşam saatlerinde tek başına dolaşmamaları hakkında yapılan uyarıydı. Sadece buydu. İçine garip bir his dolmuştu, oldukça garip. Sanki karanlığın içinde tek başına ve acının anlayamadığı kabusları gibi. Her hece kara bir leke ile kayboluyordu, tüm çıkış yolları. Amy'nin o anlık dalgınlığında telefonu çaldı, Amy o an yerinden sıçradı sonra da yavaş havaş kendine gelirken, telefonu eline alana kadar çoktan kapanmıştı. Tekrar aramasını bekledi. Ama telefonu çalmadı, bekledi, tam arayacakken beklediği telefon çaldı. Amy telefonu hiç beklemeden açtı"Alo. Amellia ordamısın heyoo" Hattın diğer ucundan ses gelmiyordu ve tam o anda kapı çaldı. Amy daha çok korktu. Telefonu kapamayı bile unutmuştu, yavaş adımlarla kapıya doğru ilerledi ve kapının sol tarafında bulunan krem renkli dolabın içinden beyzbol sopasını eline alıp, havada hazırladı. "kimsiniz." Kahvemsi kapının diğer tarafından gür bir ses duydu " benden başka birini mi bekliyordun acaba." "Amellia senmisin." "Yok hırsız ama kapıyı çalıyorum. Amy aç şu lanet olası kapıyı.". Amy beyzbol sopasını indirmeden kapı kolunu yavaşça açtı. "Ah, Amellia çok korktum, yani..." "içeri girebilirmiyim?" "ahh, özür dilerim ben şey.." "tamam ama artık eve girmek istiyorum. Amy." Amellia Amy'i kenara iterek içeri girdi. "sende kapıda bekleme ve şu sopayı bırak." Amy bu sözle dalmış olduğu düşüncelerden sıyrılıp elindeki sopayı geri yerine koyup salona doğru ilerledi. Koltuğa oturup Amellia'ya bakıp gözlerini devirdi. "neredeydin sen, çok merak ettim." Amellia konuyu değiştirmek için Amy 'ye kaçamak bir bakış attı ve "kimle konuşuyordun sen." Amy' nin yüzüne şok yerleşirken elindeki telefonu Amellia'ya uzattı. "seninle" Amellia telefonu eline alıp numaraya baktı hala açıktı "Alo." ses gelmedi. Tekrar denedi, "aaloo." ama hala ses yok. En sonunda telefona cevap geldi. Amellia sesi hemen tanıdı, "Doğan sen misin, ya telefonumu arabanda unutmuşum fazla uzakta değilsen getirir misin zahmet olmazsa." "tamam geliyorum." telefonu kapatıp Amy'e geri verdi. Amy telefonu geri alırken, "kim di o." "Türkiye'den bir arkadaşım." "o da yazar mı?." "hayır polis. Polisiye tarzında ki bi kitabımda yardım ediyor. Bir aylık iznini burada geçirmek istemiş, hemde kitabı bitirmeme yardım edecek. Hem sana ne oluyor da elinde beyzbol sopası ile kapı açıyorsun. Hayırdır." Amy mahcup bir ifadeyle Amellia'ya baktı, "şeyy haber izliyordum ve son dakika haberi..." "Amy endişelenmene gerek yok, kesin bir bilgi vermediler ki. Ben de dinledim o haberi. Sakin ol. Neyse ben duş alıcam arkadaşım gelirse.. "
" içeri almayacağım. Ayh Amellia git hadi. " " tamam. " Amellia merdivenlere doğru ilerledi ve yukarı doğru çıkarken, Amy koltuğa iyice yayıldı ve telefonunu eline alıp kurcalamaya başladı. Aradan bir kaç dakika geçtikten sonra kapı çaldı ve Amy telefonu bırakıp kapıya yöneldi. Adımları sakin ve temkinliydi endişe edilecek hiçbir şey yoktu. Kapıyı açmadan önce kapı deliğinden baktı. Sarışın ve yeşil gözlü bir genç gördü. Amy bir an duraksadı, derin bir nefes aldı ve "kim o." diye seslendi. Cevap erken gelmişti. "Amellia'nın bir arkadaşı. Telefonu getirdim." Amy kapıyı yavaşça açtı. Karşısında yakışıklı bir genç gördü. Beyaz teni güneşte yeşil gözlerini net olrak ortaya koymasada belli ediyordu. Yüzünde tatlı bir tebessüm vardı. Amy bu tebessüme büyülenmiş gibi bakıyordu, hatta içeri davet etmeyi bile unutmuştu. Öylece bakıştılar hiç ses çıkmadan ki bu sessizliği Amellia kuvvetli bir öksürük ile birlikte bozdu. "bölmüyorum umarım, yani bir içeri geçseydiniz. Kapıda kaldınız, Amy hadi ama." ıslak kahverengi saçlarıyla salona geçip koltuğa kendini bıraktı. O sıra Amy ile sarışın çocuk da salona doğru geldiler. Amy Amellia'nın yanına oturdu, sarışın çocuk diğer koltuğa oturdu. Bir kaç dakika boyunca kimse konuşmadı, bu sessizliği bozan Amy oldu "ya pardon ama ben seni esmer tenli sakallı tipsiz biri olarak hayel etmiştim. Şimdi böyle sarışın, yeşil gözlü, yakışıklı biri çıkınca şaşırdım." Amellia bu söze karşılık kahkaha attı. Amy onu ilk kez böyle görüyordu ve dah çok şaşırdı. Konuyu toparlayan sarışın çocuk olmuştu, "Ah Amellia telefonun." cebinden telefonu çıkarıp uzattı. "sağ ol Doğan ya, bu aralar çok unutkanım. Birşey içer misin?" "ben kahve hazırlayayım. Şey Doğan dı dimi" "evet, zahmet olmasın." "ne zahmeti, nasıl içersin?" "sade" "tamam 10 dakikada hazır olur." mutfağa doğru ilerlerken Amellia Doğan'a yaklaşıp "haberlerde ki şu olay. Sence.." "Amellia bunu bana sorman bence saçma. Türkiye'de bu tarz ölümlere sık rastlanılmaz. Seri katiller fazla yoktur ve ben daha acemiyim, daha bu görevde çalışalı ne kadar oldu ki." "haklısın galiba ama bu olay bana çok tanıdık geldi." "hikayeler de fazlasıyla yer alıyor zaten oradan yer edinmiş olabilir. "
" doğru, yazarım sonuçta bir yerlerden kalmıştır. Ama burası Miami burada da seri katil olayları pek yaşanmaz. " " bilmiyorum ama bu olaya karışma bence. Kesin bir bilgi de yok. " " ayh tamam, sadece uzaktan takip ederim ama." "tamam, bu arada telefonuna mesaj gelmişti bi bak istersen." "ha. Tamam" Amellia telefonuna bakacakken Amy mutfaktan çıktı, o sırada Amellia'nın telefonu çaldı ve hışımla odasına gitti. "ne oldu buna" "bilmem." Amy elindeki tepsiyi Doğan'a uzatırken kahve fincanı sarsıldı ve tam Doğan'nın üstüne döküldü, sıcağın etkisiyle ayağa kalkmaya çalışırken tepsideki diğer kahveler de döküldü ve tepsi büyük bir gürültü ile yere düştü. Kahvelerin yarısı Amy'nin üzerine, diğer yarısı da Doğan'nın üzerine dökülmüştü, Doğan ıslanmış tişörtünü çıkarmaya çalışırken "ayh dur yardım edeyim." "gerek yok." Yinede yardım etmeye çalışrken ayağı kayıp Doğan'nın üstüne düştü. Birlikte koltuğa düşmüşlerdi. Amy birkaç dakika boyunca sustu, Doğan'nın kaslı vücudunun üstüne düşmüş olması çok farklıydı. Bu sessizliği Doğan bozdu," orada rahatsın galiba. " Amy dalmış ve rahat bir halde" haaa" sonra olayın farkına varıp. Kendini toparlamaya çalışırken Amellia salona doğru hızlı bir şekilde girdiğinde dalga ile karışık, "sizi de iki dakika yalnız bırakmaya gelmiyor haa bu ne hâl." Amy çoktan kendini toparlamış başı eğik bir şekilde yere düşenleri toplamaya başladı. "Amy dur, ben hallederim. Senin de üzerine dökülmüş, şu tişörtü al yıka ve kurut sonrada üstünü değiştir kahveleri dışarıda içeriz." Amy rahat bir nefes aldı ve tişörtü alıp yukarı çıktı Amellia ise beş dakikada ortalığı topladı ve Doğan'nın karşısına oturdu. " emniyetten aradılar bana ihtiyaçları varmış." "hangi konuda." "şu seri katil olayında, uzak kalmamı söylemiştin ama o benden uzak durmuyorki. Amy ile sen ilgilenirmisin? Ben evde yokken dikkatli olsun diye, bide." "katilin profili hakkında şüphelerin mi var. Yoksa Amy ile ilgili.." "Amy ile ilgili olarak başka şüphelerim var ve bunu çözmem için polisin yakınında olmam lazım," "anlıyorum ama bunu ona söylemen lazım." "şimdi değil, hayır şimdi olmaz ben yokken burda kal ve ona iyi bak." "tamam ama ona anlatman gerek. En kısa zamanda." "bu seni ilgilendirmez, sen sadece.." Tam o sırada Amy elinde tişört ile salona girdi, üstünde mavi bol bir gömlek, altında beyaz kot pantolonu vardı. Sarı saçlarını açık bırakmıştı. Mavi gözleri gözlüklerinin ardından daha canlı görünüyordu. Doğan Amy'e baka kaldı, Amellia araya girerek "gidelim mi artık benim işim var, hadi Amy sen Doğan ile birlikte gel." "ama..." cümlesini tamamlayamadan Amellia çantasını alıp dışarı çıktı. Diğer ikisi de hemen arkasından çıktılar. "aa ne oluyoruz ya bune vurdum duymazlık, bune ya..." "Amy, tamam sus." "sana ne oluyor ya. Sana ne, aptal sarışın." "bak kızım.." "bakıyorum ne olmuş. " " gençler ne oluyor size, hadin. " arabasına binip kontağı çevirdi. Diğer ikiside birbirlerine öfke ile bakarak arabaya bindiler. Yol sessiz geçti, hiç kimse konuşmuyordu. Konuşacak hiçbir konuda yoktu;ama Amy sessizliği fazla uzatmadan konuya daldı." Amellia'nın nesi var. Ben hala anlamadım, neden böyle davranmaya başladı ki. Ben mi bişey yaptım.. " " eğer çenen hep böyle ise, belki.." "sen, ne demek istedin bi açsana sen şunu. " " sen bi sussana. " "susmayacağım, susmuyorum." Doğan, ani bir frenle durdu, Amy emniyet kemerini takmamış olsaydı kafasını bir yerlere vurabilirdi;ama sadece şiddetli bir sarsıntı yaşadı. "yavaş olsana be adam." "in arabadan" "ne! Delirdin mi sen." "sana in dedim, in ve arka tarafta geç." "ne! Ayhh tamam be." Amy arabadan inip arka koltuğa oturdu, böylelikle yola devam ettiler. Amellia yol üstünde ki bir kafede oturuyordu. İkili onun yanına doğru ilerleyip oturdular. Amellia onlara anlamsız bir bakış ile bakarken garson masaya yaklaştı ve, "hoş geldiniz efendim, ne arzu ederseniz." Amy söze katılıp "ben bir latte istiyorum." "kahve" Doğan şiparişini verdikten sonra Amellia'ya baktı. Durgun bakışların da anlamsız kelimeler dönüp dolaşıyordu. Sonra aniden ayağa kalkıp "siz kahvenizi içip eve dönün benim halletmem gereken bir konu var. Akşam görüşürüz." Kafeden hızlıca ayrılıp arabasına bindi, gözden uzaklaşana kadar baktılar sonrasında Amy "nesi var bunun, ben hala anlamış değilim. Neden böyle davranmaya başladı ki, bişey mi oldu acaba." "onu ne kadar çok tanıyorsun ki." "yani ben.." " onu hiç tanımıyorsun ve böyle konuşmaya hakkın yok. Cümlelerini bilmeden sarf ediyorsun dikkat et. " " sen kim oluyorsun da bana.. " " susmayı bilmiyorsun dimi, bari sözlerini önce kendin anlamalısın. " " sen bana öğüt veremezsin, kimsin ki bana karşı böyle konuşabiliyorsun. Ve sen de beni tanımıyorsun beyefendi. " Bu sözler üzerine masada derin bir sessizlik oldu. Bu sessizliğe karşı garson elinde iki fincanla masaya gelip, elindekini masaya koydu ve oradan uzaklaşana kadar da konuşmadılar. En sonunda Doğan Amy'e garip ama güzel görünen bir bakış ile baktı ve "sen hiç değişmemişsin." masadan kalkıp kasaya hiç dokunmadıkları kahvelerin parasını ödeyip, çıktı. Amy son söylediği sözlere takılıp kalmıştı ve hiç duraksamadan o da çıkıp arabaya doğru ilerledi. Arka koltuğa oturmuştu. O koltuğa yerleşir yerleşmez arba çalışmaya başladı. "az önce ne demek istedin." Doğan bu soru üzerine tebessümle sustu. En sonunda eve yaklaşırken "anlayacağını sanmıyorum." dedi.

Amellia'nın aklı karışıktı, düşünceleri düzensiz bir şekilde zihnine girip çıkıyordu. Aklından hiç o kafeden çıkmak yoktu;ama oradan ayrılmış tahmin bile edemediği bir yolda ilerliyordu. Direksiyonu tutan elleri gerildi ve ani bir dönüşle Miami polis merkezine doğru arabasını sürdü. Aklında ne vardı bunu kendisi bile bilmiyordu. Ama oraya gitmesi gerektiğini biliyordu. Gaza daha sert bastı, ve uzun yolculuğunu kısa sürede bitirdi. Arabadan inerken sakindi;ama sonrası ona göre tam bir muamma. İçeri girerken hiç sorun yaşamadı, sakince ilerleyip albayın odasına kadar ilerledi. Tam kapının önüde bekledi, derin bir nefes aldı ve kapıyı çaldı. İçeriden kalın bir ses"gel" dedi ve Amellia odaya girdi. Karşısındaki siyah masada oturan Albayın sert bakışları altında o da aynı bakışla karşısına geçti. "ne yaptığınızı zannediyorsunuz, ya siz niye..." "Mia, kendine gel ve kelimelerine dikkat et. Kimle konuştuğuna bi bak.. "ikisinin de sözleri ağır ve acıydı. Ama ikisi de tavırlarından taviz vermeyecekler di. Odanın dışında çalışanlar bu hengameye bi anlam vermeye çalışarak birbirlerine bakıp anlam katmaya çalışıyordu." neden böyle bağırıyorlar, olay ne acaba. " " bilmiyorum ama hiç de sıradan bir olaya benzemiyor. Kesin büyük bir olay var.. " Amellia odadan hızlıca çıkarken ona bakanları gördü ve aynı yüksek ses tonuyla" ne bakıyorsunuz be, dönün işinize. Gösteri yok burada hadi. " o öfkeyle merkezden çıkıp arabasına bindi, telefonunu alıp bir kaç numara tuşladı. Telefon çaldı çaldı ve Amellia" herzamanki yerde buluşalım sakın geç kalma." telefonu kapatıp arabayı sürdü.

Kafe sahil kenarında tenha bir yerdeydi pek kişi uğramazdı ve bugün de kimse yoktu. Amellia bir masaya geçip oturdu, kalbi öfkeyle dolup boşalıyordu ama onu görmeyide çok istiyordu. Uzun zamandır görmemişti ve onu unutmuştu. Ellerini, gözlerini hatta sesini bile. Herşeyini unutmuştu, ve en sonunda masasına biri yaklaştı. Amellia ilk garson sandı, "birini bekli.." ama gelen garson değildi ve hemen masaya oturdu. "benim Patch." "haa"

'Çoğu insan sadece gördükleriyle yetinir, ama asıl gerçek görüntünün arkasındaki kişiliktir. Görmek istediklerimiz değil, gerçekler bizi biz yapar.'

"bu hikayede yardımcı olan Büşra ÖZDAMAR' a yardımları için çok teşekkür ederim."

İki Satırda Aşk-ı CinayetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin