11. Gün

106 17 6
                                    

Büyük bir aradan sonra hikayeye devam ediyorum. Asıl bölümler şimdi başlıyor.

"Eğer insanın içinde zafer hırsı uyandıysa bir kere bırakın arkadaşını çevresindeki herşeyi yok sayacak kadar körelmiştir gözleri. Görmezden gelir herşeyi kör bir insanın Dünya'ya bakışı ve hayatını devam ettirmesi gibi. Her adımda sendeler. Fazla dayanamaz. Bir adım iki adım ve son yerde bulur kendini."

Günler o kadar yavaş geçiyordu ki burada yaşadıkları 10 gün bir ömür gibi geliyordu. Hepsi can çekişen bir böcek gibi hayatta kalma mucadelesi veriyorlardı. Bekledikleri şey birinin onların bu halini görüp üzerine basarak bu işkenceden kurtarmaktı ama böyle birşey olması mümkün değildi çünkü herkes onları ölü olarak biliyordu. Yaşayan ölüler...

Güçlü olanın kurtulacağı bu sürede belki hiçbiri kurtulamayacaktı. Belkide hepsi kurtulacaktı.

Jacob içeriye bıçakla giren Cassandrea'yı gördü. Böyle bir işe kalkışacağını düşünmüştü. Onun için uyumamıştı aslında bunu yapmasının sebebi onları çok sevmesi değilde saatçiye karşı bir zafer kazanmaktı.

Odaya girdi ve ağlayarak bıçağı boynuna dayayan Cassandrea'ya baktı. Gözgöze geldiler. Sesleri çıkmıyordu. Sadece bakışıyorlardı. Jacob sakin bir şekilde yanına yaklaştı. "Napıyorsun? değer mi hayatına? " dedi Jacob. Cassandrea "Babam öldü hemde gözümün önünde, Kaiser olduğuna zor alıştırmışken birde buna alıştırmam kendimi,yaklaşma!" diye cevap verdi. Jacob biraz daha yaklaştı. Hızlı bir hareketle elinden bıçağı aldı. Cassandrea Jacob'un onu koruduğunu zannediyordu. Yüzündeki ifade değişince anladı, ona zarar vereceğini. Birden bıçağın üzerine geldiğini farkedince sıyrılmaya çalıştı. Omuzuna denk geldi. Bu darbenin verdiği acıyla çığlık attı ve yere serildi. Jacob "Sana daha fazla acı çektirmeyeceğim" diyerek yüzünde bir nefretle bıçağı boğazına dayayıp şah damarına çizik attı birden halıya fışkırır tarzda kan aktı. Elindeki bıçağı Cassandrea'nın elini içine sıkıştırarak hemen ağlamaya başladı. Bunlar timsah gözyaşlarıydı. Çığlığı alt katta odası olan Kaiser duydu yatağından kalkarak odaya geldi. Kapıyı aralık buldu içeriye girdi ve yerde Jacob ile Cassandrea 'yı gördü. Jacob ağlıyordu. Hemen koşup Jacob'u omzundan iterek diz üstü çöktü.
Cassandrea'nın yerdeki cansız vücudunu kollarının arasına alarak "Hayır!" diye bağırdı. Herkes odaya toplandı. Kaiser'in arkasından ona bakıyor ve dokunmuyorlardı. Kaiser yerde yatan Cassandrea'nın boynunun sol tarafından kesildiğini farketti fakat bir sorun vardı. Bıçakta sol elindeydi. Odaya girdikten sonra Jacob'un hızlı bir şekilde yere çöktüğünüde görmüştü.Bu Kaiser'de iyice şüphe uyandırdı. Kaiser durdu ve arkası dönük bir şekilde "Jacob?" dedi.
-Efendim
-Senin bu odada ne işin var?
-Sesi duyunca geldim.
-Öyle mi? peki, bende sesi duyunca geldim ama senin odan yukarıda olmasına rağmen benden önce buradaydın sencede anormal değil mi?
-Benim yaptığımı mı düşünüyorsun?
Kaiser'den ses gelmeyince devam etti.
-Hadi ama saçmalıyorsun diyerek elini Kaiser'in omuzuna koydu. Kaiser Cassandrea'nın elindeki bıçağı önceden almıştı. Döndü ve Jacob'un karnına sapladı.

24 SAATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin