Multimedya: Portakal bahçemiz (temsili, kesinlikle ve kesinlikle temsili)
Hafta sonunun esnekliğine sığınarak öğleden sonra uyanmıştım. Pozitif bir gün olacak gibi duruyordu. Çünkü ilkbaharın selamıyla birlikte güneş de bizi tüm sevecenliğiyle karşılamıştı.
Üzerimdeki pijamalarla birlikte kafamın arkasını kaşıyarak merdivenlerden senkronize bir şekilde indim. Oturma salonuna geldiğimde annemi evlendirme programı izlerken buldum. Ben de onun karşısındaki koltuğa oturarak "Günaydın." dedim.
Annem korku filmi edasıyla kafasını yavaş yavaş bana çevirdi. Sert bakışlarından irkilerek kendimi koltukta geri ittirdim. Annem yavaşça yerinden kalktı ve mutfağa doğru ilerledi. Bağırışlarına maruz kalmadığımdan dolayı bir oh çektim.
Televizyondaki program beni de içine çektiğinden kendimi yorum yaparken buldum. "Ulan güzel kızsın bide. Ne diye sürünüyosun bu programlarda? Dışarı çıksan peşine en az elli tane Francisco Lachowski takılır. Sizin bu programa katılmanızdaki amacı bir çözemedim gitti."
Derinlerden kopup gelen bir ses işitildi bir anda.
"Böyle öğleden sonralara kadar uyumaya devam edersen, yemek yapmasını öğrenemezsen, eline iki bez alıp da ortalığı temizlemezsen yakında anlarsın onların amacını meraklanma sen." diyerek odaya giren anneme çevirdim kafamı.
"Hiiiiç işim olmaz. Hem ben niye evde kalayım? Güzel kızım evellallah. Belki zengin olcam ilerde. Ne biliyosun? Ya da hiç olmazsa sen bana zengin bi' koca bulursun." derken programı izlemeye devam ediyordum. Yine mi talibine hayır dedin Münire teyze? Bu kadın da geldi seksen yaşına, bir evlenemedi gitti. Dedemi mi talip çıkarsak buna?
Annem güçlü bir kahkaha patlattı. "Zengin olacakmış! Sen bu hayallerle yaşamaya devam edersen çok üzülürsün Gülce. Zaten sana zengin koca şart. Bu gidişle seni ancak para kurtarır. Dua et de karşına varlıklı biri çıksın."
Kafamı sağa yatırarak sırıttım. "Hayırlısı yaa."
"Şu program bitsin de hazırlanalım." dedi ve telaşlı telaşlı kaşlarını kaldırıp ellerini savurdu.
"Neye hazırlanıyoruz? Partiye falan mı gidicez?" Heyecanla yerimde zıpladım. "Ay kız, baştan söylesene şunu. Ben ne zaman hazırlanıcam şimdi? Hem ne giyicem ya?" dedikten sonra elimi kafamın üzerine koydum.
Bıkkınlıkla nefesini dışarı bıraktı. "Ne partisi Gülce? Dedene gidicez."
Suratımı düşürdüm ve kaşlarımı Küçük Emrah moduna soktum. Ne hayallerim vardı benim. Şu sıkıcı dünyama bir güneş doğmayacak mıydı ya'rabbim!
"Neden yaa? Niye gidiyoruz dedeme? Bir hafta sonumu evde pinekleyerek geçiremeyecek miyim ben ya?"
Kaşlarını çattı. "Allah Allah! Az önce partiye gideceğini sanıp deli Hüsniye gibi sevinen bendim sanki?"
"Aa! Hüsniye ne zaman delirdi? Vah vah! Çok geçmiş olsun." dedim bir elimin tersini diğerinin avuç içine vururken.
Kaşları gevşeyen annem "Hüsniye kim kız?" dedi. Sonra tekrar kaşlarını çatarak devam etti. "Sen konuyu mu saptırmaya çalışıyosun?"
"Ne münasebet canım! Sırf merakımdan şey ettim. Yoksa konuyu saptırmak falan bize ters şeyler. Çok ayıp çok." deyip ardından cıkladım.
Televizyondaki programın bitiş müziği çalınca annem ayaklandı. "Ayy! Yine haftaya erteletmişler Neriman'la Tolga'nın kararını."
"Tüh yazıklar olmasın. Nasıl yaparlar böyle bir şeyi? Hiç yakıştıramadım hiç." diyerek dalgaya vurdum.
Abartarak konuşmak kanımda var. Ne yapayım?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Pembeleşinceye Kadar
HumorHikaye, ana karakterimiz Gülce'nin etrafında dönüyor. Gülce eğlenceli ve genellikle mutlu biri. Bazen sıkılabiliyor. Ama sıkıldığı zaman "Bu da hayatın tuzu, biberi," deyip tekrar mutlu hayatına geri dönüyor. Kızımızın hayatı tabi ki her daim neşeli...