Karanlık bir Mayıs gecesi ormanda ağaçların ardında bir adam belirdi. Genç yaşlarda siyah giyimli yüzü kan içinde ve ağır yaralıydı.
Üstündeki cübbesinin altında kırmızı, gül işlemeli bir kaftan, elinde yeterince büyük bir yüzük ve ayaklarında altın sarısı bir pabuç vardı. Ormandaki sık ağaçların arasından sürekli arkasına bakarak koşuyordu. Arada kaftanının altındaki yaraya da bakmadan edemiyordu. Yine arkasına bakacağı sırada yüzünü bir ok sıyırdı ve önündeki ağacı parçalayacakmışcasına saplandı. Oğlan iyice hızlanarak koşmaya devam etti. Arkasından oku atan kişinin diğer iki kişiye 'yakalayın onu hemen canlı istiyorum' dediğini duydu ve önüne dönüp koşmaya devam etti. Çok geçmeden yanındaki ağaçlardan birine bir ok daha saplandı. Oğlan tam arkasına bakacağı sırada yerdeki bir ağaç köküne takıldı ve küçük bir bayırdan aşağı yuvarlandı. Kafasını doğrulttuğunda arkasındakilerin iyice yaklaştığını anladı. Artık koşması tüm dikkati üzerine çekerdi ve yakalanırdı. Hemen kenarındaki çalılıkların içine saklandı. Peşindeki üç kişi ayrı ayrı arıyorlardı onu ve bu onun için büyük bir fırsattı.
Adamlardan biri oğlanın saklandığı çalılıklara iyice yaklaşmıştı. Adam etrafına bakınarak gidiyordu ama birden arkasından boğazına soğuk bir metal değdiğini hissetti. Elini boğazına götürdü ama artık çok geçti. Eline baktığında tüm elinin kan olduğunu gördü ve birden her yer karardı ve adam yere yığıldı. Genç oğlan peşindeki adamlardan birini halletmişti bile.
Oğlan az önce öldürdüğü askerin kılıcını ve yayını almış ağaçların arkasından saklanarak diğer iki askeri izliyordu. Garip bir şekilde askerlerden biri yerinde duramıyordu. Çok geçmeden askerin koşarak bir çalılığın arkasına gittiğini gördü ve diğer askerinde onu korumak için yakınlarda durduğunu gördü.
Ayaktaki asker diğerine bağırdı 'Tüm gece burada seni bekleyemem işini çabuk bitir seni bok yığını' dedi ve etrafı kolaçan etmeye devam etti. Sonra birden arkasından bir ses duydu ve tam arkasına bakacakken boğazına bir ok saplandı ve oracıkta yere yığıldı. Diğer asker bağırmaya başladı 'Hey! Kim var orada, Koca domuz senmisin.' tam o sırada yaklaşık 20 metre karşısında kolaylıkla önündeki ağacın tepesine çıkan birini gördü ve hemen ayağa kalktı ama artık onun içinde çok geçti. O daha donunu çekemeden kalbinin iki parmak üstüne deri zırhını delip bir ok saplanmıştı. Adam kendi pisliğinin üstüne düştü ve oracıkta can verdi.
Genç adam ağaçtan bir çırpıda indi. Etrafın güvenli olduğunu anladıktan sonra yaralarına baktı. Çok kan kaybediyordu. Bir an önce hekim bulması gerekiyordu ama nereden bulacaktı. Etrafındaki şehirlerden birine gitmesi demek yakalanması ve oracıkta öldürülmesi anlamına geliyordu. Adam ağaçların etrafından düşünceler içinde tekrar yürümeye başladı ve çok geçmeden ortalıktan kayboldu.
Merhaba okuyucum, uzun bir süreden sonra 'Saltanat' serime yeni bir hikayeyle devam ediyorum. Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SALTANAT #Başlangıç
Historical FictionSaltanat kavgasının zirvede olduğu dönemden başlıyoruz hikayemize. Genç bir delikanlının düzeni tekrar sağlamasının ve aşkına, sevdiği kadına kavuşmasının hikayesi sizlerle. İyi okumalar...