Bölüm: I
Kaçanlara Dair
Ateş kırmızısı kapı küt diye açıldığında salonda bulunanlar birden kapının açıldığı yöne baktılar. Açılan kapıdan giren nöbetçi, "Kaçtılar." dedi. Bu söz üzerine salonda bulunan koruyucu ruhlar ansızın sustular. Kimse kimin kaçtığını soramadı. Kaçan yeraltı dünyasına hapsedilmiş olan Erlik'den başkası değildi. Onun kaçması insanlık için bir yıkım getirecekti. Hepsi susmuş ne söyleyeceklerini bilemiyorlar, birbirlerinin gözlerine bakıyorlardı. Bilge Ruh, sendeleyerek yuvarlak masanın kendine ayrılmış bölümünde yer alan koltuğuna zorla oturdu. Oturmasa düşecekti. Bu nasıl olabilirdi? Onca engellemeye rağmen, cehennemin en kaçılmaz yerinde bulunan Erlik, nasıl olur da kaçardı? Bu kaçışın hesabını kim nasıl verecekti? Daha önemlisi insanlığı, bekleyen bu yıkımdan en az zararla nasıl kurtaracaklardı?
Bilge Ruh biraz nefes aldıktan sonra nöbetçiye, "Nasıl kaçtılar?" sorusunu yöneltince nöbetçi, "Bizde bilmiyoruz. Araştırıyoruz." dedi. Araştırmak. Araştırılsa da ne olacaktı ki. Aksakalını sıvazlayan Bilge Ruh, "Yalnız mı kaçtı?" diye sordu onun yalnız kaçmış olmasını umarak. Ancak nöbetçi onun umudunu çabuk söndürdü. "Hayır, Bilge Ruh. Hayır, yalnız kaçmadı. Kaçarken yanında Abra, Abası, Bukrek, Garuda, Karakoncolos, Karakura, Meran ve Merküt de vardı" dedi. Bu sözler üzerine Bilge Ruh'un gözlerindeki fer söndü. Bu kaçanları düşününce insanlığı bekleyen yıkımın daha kötü olacağını anladı.
Çaresizlik ruhlar âlemini sardı. Erlik komutasında kaçan bu olağanüstü gücü durdurmak neredeyse imkânsızdı. Çünkü bunların kaçması ile başıboş gezen diğer kötü güçler de hareketlenecek, mıknatısın demiri çekmesi gibi her biri bağlı bulunduğu gücün çevresinde toplandıktan sonra Erlik'in komutasında toplanacaklardı. Kehanete göre bu toplanma hemen olmayacak her biri kendi gücünü insanlığın yıkımına sunduktan sonra Erlik'in komutuyla son savaş başlayacaktı.
İnsanlığın sonunu getirecek olan yıkım başlamadan önce Abra, Abası, Bukrek, Garuda, Karakoncolos, Karakura, Meran ve Merküt'ün dünyayı bir kaos ortamına sürüklemesi, insanlara korku salınması, şiddetin ve savaşların artması gerekiyordu. Her bir kötü ruh görevini tamamladıktan sonra Erlik'in komutasında son saldırı gerçekleşecekti. Son saldırının gerçekleşmesi demek insanlığın ortadan kalkması demekti.
Yüce yaratıcının kendi suretinde yarattığı insanlığın bu şekilde yok edilmesi asla kabul edilemezdi. Her şey kötüye gitmişti ama henüz hiçbir şey de bitmemişti. Her karanlığın bir aydınlığı mutlaka vardı. İyi ile kötünün arasında olacak savaşa koruyucu ruhlar asla müdahale edemezlerdi. Onlar ancak kehanette belirtilen iyinin gücünü ortaya çıkarmak için yardımcı olabilirlerdi. Derhal çözüm bulunmalı iyi ile kötünün savaşında kazanan iyi olmalıydı.
Bilge Ruh derin düşünceler içinde yerinden kalktı. Beline asılı bulunan anahtarı asılı bulunduğu yerden aldı. Ağır, yorgun ama kendinden emin adımlarla kara kapının önüne geldi. Bir kapıya bir de kendine bakan ruhlara baktı. Sonra anahtarı kilide taktı bir kere çevirdi. İlk çevrilmenin etkisiyle kara kapı kırmızıya döndü. İkinci kez çevirdi. Bu sefer kapının rengi maviye döndü. Üçüncü kez çevirdiğinde kapının rengi beyaz oldu. Eliyle kapıyı itti ve odaya girdi. Onun peşinden de koruyucu ruhlar odaya girdiler. Oda da nahoş bir hava vardı. Her yan sanki boşluğun içindeymiş gibiydi. Yüreklerinde Tanrının ulvi varlığını hissettiler.
Kısa bir an geçen dalgınlıktan sonra fazla zamanları olmadığı için Bilge Ruh, masanın üstünde duran altın kaplama kitabın üstündeki tozları sildi. Avuç içini kitabın ortasına koydu ve sertçe bastı. Elini basınca kitap ışıklar saçarak açıldı. Açılan kitabın üstünde yer alan sayfaları çevirdi. Kötü ruhları yok etme maddesine gelince durdu.
Kehanet maddesini okudu. Biraz düşündükten sonra oda da bulunan ruhlara hitaben;
"Bu sayfayı açtıysanız Erlik, karanlık zindanından kaçtı ve insanlığı büyük bir felaket beklemektedir. Bu nedenle tez elden tedbirler alınmalıdır. Yokoluş kehanetini ortadan kaldırmak sanıldığı kadar kolay değil ama imkânsızda değildir. Yerinden kaçıp dünyaya ulaşan bu ruhlar Erlik'in başkanlığında toplanmadan önce tek tek yok edilmeli ve en sonunda güçsüz kalan Erlik tekrar bulunduğu karanlığa hapsedilmelidir.
Kitap size seçilmiş kişiyi söyleyecek ancak onu bulmak üçüncü dolunaya kadar sizlerin görevidir. Üçüncü dolunay oluştuktan sonra bu kişi henüz bulunmamışsa kehanet gerçekleşecek ve yeryüzünde yaşam yok olacaktır. Seçilmişin sol omzunda bir hilal damgası bulunacaktır. Sizle karşılaştığında bu damganın rengi kül rengine dönecektir. O zaman aradığınız kişiyi bulmuş olacaksınız. Seçilmiş olan Anadolu'da yaşayan ve Amazon soyundan gelen bir savaşçıdır. Silahı ise kitabı kapattığınız anda açılacak kapıdaki oda da yer almaktadır. Bu silah kadim bir kılıçtır ve seçilmiş hariç hiçbir canlı tutamaz. Seçilmişi bulduktan sonra iblisle yapılan mücadele için en önemli silahınız Kayra Han'ın asası ve kalkanıdır. Onu sadece siz aramıyor olacaksınız. İblis de onu arayacak. Eğer sizden önce onu bulursa mücadele edemeyeceksiniz. " yazısını okudu ve kitabı kapattı. Kitabı kapatır kapatmaz masanın tam karşısındaki kapı açıldı ve kitapta yazılı olduğu gibi bir kılıç göründü. Bilge Ruh kılıca doğru hamle yapıp onu bulunduğu yerden çıkardı.
Kılıç yerinden çıkınca;
Ruhlar âleminde derin bir uğultu duyuldu.
Ezanları okuyan imamların sesi daha gür çıktı.
Erlik'in gözleri alev alev oldu.
İtil daldığı koltuğundan ürpererek uyandı.
Gökyüzü bulutlandı, ince bir yağmur Ankara'nın üstüne yağmaya başladı.
�