Akşam olmak üzereydi. Beni uzun zamandır tanıyan, lokantada çalışan Harun abi, zorla çevirmiş lokantanın önündeki masalara oturtmuştu. Önce sıcak bir çorba getirdi.
- İç bakalım Murat, afiyet olsun.
- Allah razı olsun, Harun abi.
- İç iç, lafı olmaz.
Çorba biterken kalkmaya yeltenmiştim, ancak "hooop nereye" diye seslenen Harun abinin elinde bir tepsi ile bana doğru geldiğini gördüm. Tepsideki tabakları önüme koymaya başladı. Pilav, cacık, sulu köfte getirmişti. Sevincinden gözlerim dolmuştu,yüzüne bakıp gülümsedim.
- Allah senden razı olsun abi.
- Bak Murat, çekinme sık sık gel birşeyler ye, Öyle git, Bazen bayağı gelmiyorsun, kızıyorum oğlum sana bak.
- Tamam abi, Artık daha sık gelirim madem.
İnanamıyordum ki böyle iyi insanların, hayatta var olduğuna. Gördükçe gözlerim doluyordu ister istemez. Çünkü mahallede de ordan ayrılınca da güvenimi sarsan, yaşıma göre çok ağır şeyler yaşadım ben. Yaşamaya da devam edeceğim biliyorum. Çünkü nefes alan kötüler, işlerden daha fazla.Yemeğimi bitirmiştim, kapıdan başımı uzatıp teşekkür ettikten sonra, yürümeye başladım. Bugün hava çok güzeldi, sahilde kanepelerde yatarım diye geçirdim içimden. İlerlemeye başladım, Aklıma Kıraathaneci Salih amca geldi. Gidip bir halini hatırını sorayım dedim. Çok uzak değildi mekanı, Kısa sürede varmıştım.
- Salih amca, kolay gelsin.
- Oooo ohooo Murat'ım gel buyur, hoşgeldin evladım.
- Hoşbulduk Salih amca, bayadır gelemiyordum, görmeye geldim seni.
- İyi ettin oğlum, bak hava mis gibi, Dur sana çay koyayım da, kapının önünde hava alalım. Hem konuşuruz, dertleşiriz yahu.
Ben kapının önünde taburelere oturdum, Salih amca içeriye çay koymaya gitmişti. Bu insanlardan yardım dilesem, Beni asla geri çevirmezlerdi. Ama ben evden bugüne kadar fazlasıyla utanç yaşamıştım. Karşılıklı iyilik eden pisliklere alışmıştım. Onların bu fırsatçı halleri benim utanmamı engelliyordu çünkü. Bana yer, yiyecek verdilerse bu şerefsiz insanlar, ben de bedelini elimle ödedim hep. Ama Harun abi olsun, Salih amca olsun, iyiliklerine karşılık beklemezlerdi. Ben de buna karşı duyacağım utanç ile yaşamayı kaldıramazdım, Bu yüzden yanlarına gidip hallerini sorduktan sonra dönüyordum hep.Salih amca elinde iki çayla gelmişti bile.Gülümseyerek yanıma oturdu, çaylarıda ufak masanın üzerine bıraktı.
- İç Murat'ım iç, çaydan bol birşey yok içeride.
- Allah razı olsun Salih amca, Baba adamsın sen.
- Ne demek oğlum, insanlık öldü mü? Allah senden razı olsun, gelir halimi hatırımı sorarsın, Ben mutlu oluyorum seni buralarda gördükçe.Salih amca ve Harun abi benim yaşadıklarımı bilen iki insandır. Anlattım onlara, paylaşmak zorundaydım çünkü, yüklerim ağırdı. Ama onlar dinleyip sonrasında beni, Ne ayıpladılar, nede yadırgadılar.
Salih amcanın yanında oturup sohbet ederken, birkaç bardak çay içmiştim. Geç saate kadar açıktı dükkan. Bende bayağı oturmuştum, içeriden gelen Salih amcanın neden kaç dakikadır ortada olmadığı anlaşılmıştı. Elinde ufak bir torba, içinde kağıda sarılı tost birde ayran vardı.
Bende kalkmış bulundum, Artık gitsem iyi olur diye düşündüm.- Murat, gidiyor musun oğlum?
- Gideyim Salih amca, sonra yine gelirim yanına.
- Hah, Al şunu bakayım, unutma beni hep gel görmeye.
- Tamam, Ne gerek vardı Salih amca?
- Al dedim herkesin bir başkası vardır. Aç kalma kimseye muhtaç kalma. Hep gel diyorum sana, Ama dinlemiyorsunki amcanı.
- Tamam Salih amca, sık sık gelirim söz.
- Hah şöyle, yolun açık olsun evladım.Gece olmuştu sahil kenarına vardığımda. Denizin mis gibi kokusu, dalgaların sakın sakın kıyıya vurduğunda çıkardığı şıkırtılar ile birleşip, mest ediyordu. Etraf sakindi, turistler barlarda, ilçe halkı evlerinde,ben ise sokakta bir bankta.
Şükür ediyordum yine de, kış geçmişti. Üşümüyordum, geceleri karıştırdığım çöpleri birinin kenarına, büyükçe bir poşette kıyafet bırakmışlar. İçinden eskice bir tişört, Bir pantolon bir de şort çıkmıştı, Bana olacak. Diğerleri bana göre değildi. Bende pantolonu Salih amcanın kahveye bırakmış, tişört ve şortu giymiştim. Onlarla geçiriyordum günlerimi.Bankta, sessiz sakin oturdum bir saat kadar. Napacaktım ben yaşım, yıllar ilerliyordu. Ama ben hala sokaklardaydım. Saçlarım uzamıştı, seviyordum ama böyle. İçimdeki kadınlığa yatkın tarafım uzun saçımdan hoşlanıyordu. Sokaklarda kaldıkça bir şeyleride öğrenmiştim zamanla. Zamanın birinde bana tecavüz eden Serdar'dan (tecavüz etmeden önce) hoşlanıyordum, görünce heyecan yapıyordum ya hani. Anlamını biliyorum artık. Ben o günden bugüne bir geydim. Ama hayallerim tecavüze uğramak değildi, heyecan duyduğum erkek tarafından. İki simit parası için, erkeklerin aletini yalamak zorunda kalmak değildi hayalim. Karda kışta sıcak bir yer aradığım zaman, sıcak bir gece için vücudumu teslim etmek değildi, hayallerim başkaydı benim.
Geç olmuş, Artık uyumam lazım dedim kendi kendime. Kanepeye uzandım boylu boyunca.
2 SAAT SONRA...
- Siktirin gidin lan orospunun çocukları. Sizin ananızı silerim lan, başın gidin piçin evlatları.
İrkilerek fırladım yerimden, uzaktanda olsa biri küfür savuruyordu. Uyandıracak kadar yüksek sesle hemde. Yakınımdan üç gencin koşarak uzaklaştığını gördüm, o arada bir küfür daha uçtu havada.
- Orossssspunun evlatları.
Hemen o tarafa çevirdim kafamı. Biri geliyordu, Bir kadın, sesi ise bildiğin erkek sesiydi. Yanıma yaklaşıyordu ki o nasıl bir yüz güzelliği. Anlamıştım yaklaştıkça, Bir travestiydi yanıma gelen. Siyah göğüs dekolteli önü gri pullu bluzu, mini dar kot eteği, Siyah dolgu topuk ayakkabıları ve çantası, abartılı makyajı ve gösterişli siyah saçıyla ilgi çekici bir travesti...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK ADAM
Teen FictionHikaye Tamamen Kurgu Üzerine Yazılıyor, Elimden geldiğince sık aralıklarla paylaşmaya çalışacağım. Okuduğunuzda ''ERKEK ADAM Yetiştirmek hevesiyle hatalı Anne Baba olmanın bir çocuğu nasıl yollara ittiğini öğreneceksiniz.'' Hikaye gerektiği bölümler...