Selam millet :D Geç kaldığımın farkındayım fakat çok sevdiği erkek arkadaşımın (Mert bunu okursan seni şey yaparım.. şey.. Aradığınız kişiye şu anda ulaşılamıyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyiniz.) ikiz kardeşlerinin doğum günu dündü ve 18. yaşlarına girdiler. Benim de onlara 18. yaş günleri için sözüm vardı. Ben de tuttum.
Geç kalış sebebimi de açıkladığıma göre iyi okumalar :D
*
Fazladan yenen bir elma, ahırda geçirilen fazladan bir gece demekti. Sevgili domuzun Elisa beni buralarda görmeye alışıktı. Yere, onun yanına oturup, "Selam Elisa." dedim. "Bugün nasılsın eski dostum?"
Hafiften bir kişneme sesi çıkarıp yanlışlıkla böldüğüm uykusuna geri döndü. Ahır, soğuk ve bomboştu. Kenarıya koydukları samanların üstüne uzanıp Aviella'yı beklemeye başladım. Aviella, annemin eski dostlarındandı. Annemin ve 'cici babamın' yeni evlerinde hizmetçi olarak işe girmişti. Ben ahıra kapatıldığım geceler, gelip beni alır ve odasına götürürdü. Orada yere fazladan bir yatak açar, beni orada uyuturdu.
Aslında bunu Aviella'dan annem istemişti. Yeni babamla birbirlerine aşıktılar fakat babam beni istemiyordu. Çünkü onun kanından değildim. Ama eğer onun kanından bir çocukları olursa onu başının tacı edeceğini söylüyordu.
Annem ise hala onun kızı olduğumu düşünüp bana yardım etme çabasına giriyordu. Ama bunu cici babamdan gizli tutmak zorundaydılar çünkü başları belaya girebilirdi. Annem okulumda hizmetçilik yaptığı sıralar çok yoksulduk ama bu zengin adam geldiğinde annem sıcak bir yuvaya kavuşmuştu. Benim için aynı şeyin geçerli olmadığı barizdi.
O lanet adam geldiğinde beni okuldan aldırmıştı. Boşuna para saçmanın gereksiz olduğunu düşünüyordu. Herşey çok hızlı gelişti ve annem kısa sürede hamile kaldı. Neredeyse 4 aylık olduğunu biliyordum ama hiç ümitli değildim. Annem beni sevmiyordu. Kendi rahatı için "Senin için ölürüm ben." diyerek sevdiği kızını ahırda uyutan bir adama aşık olmuştu.
Herşey değişmişti.
Kapı gıcırdayarak açıldığında Aviella olarak tahmin ettiğim kişinin bacaklarına sarıldım. Ancak ben Aviella'ya sarıldığımda neredeyse onun boyuna ulaşırdım. Şimdi ise beline kadar bile yetişemiyordum. O kişinin Aviella olmadığını anlayıp geri çekildiğim sırada önde cici babam, arkasında ise elinde mendille ağlayan annemi gördüm.
"Anne?"
Bir hıçkırık daha atıp yüzünü mendille kapattı. Ve o acı kelimeler cici babamın ağzından çıkmıştı.
"Geneleve gidiyorsun!"
*
Gözlerimi yatağı sallayarak açtım. Yıllardır görmediğim o adamın yüzünü bana rüyalarım gösteriyordu.
Ondan nefret ediyordum. O benim tüm güzel anılarımı 'Kurunun yanında yaş da yanar.' felsefesiyle mahvetmişti.
Cennetin güzellik kraliçesi seçildiğinden emin olduğum annem, cici babama âşık olarak beterin beterini yapmıştı.
Telefonumun sesiyle düşüncelerimi bir kenara atıp kim olduğuna bakmadan cevap verdim. "Alo?"
"Selly? İyi misin? Sesin berbat geliyor."
"Ah Nick. İyiyim. Sen?"
"Ben de iyiyim ama sana bir sürprizim daha olacaktı. Ama Los Angeles'dan uzaklaşmamız gerekiyor."
"Yeni sürprizler için vaktim yok Nickie."
"Lütfen çok eğlenceli olacak?"
"İşimiz kaç saat sürecek?"
"Orada 2 gece kalacağız."
"Ne!?" diye bağırdım. Bu kadarı fazla ama.
"Hadi ama Selena. Lütfen."
"Nereye gideceğiz?" dedim. Ses tonumu sıkıldığımı ima edercesine kullandım.
"Sahil kasabalarından birinde kamp yapacağız. Çok güzel olacak."
"Tiffany ve Usher da gelirse olur."
"Onlar kim ki?"
"Doğru ya. Sana söylemeyi unuttum. Tiffany ve Usher. Eski iki dost sadece."
"Tamam. Saat 13.20'a kadar vaktiniz var. Ormana gideceğiz.
"ORMANDA NE İŞİMİZ VAR?!!!"
"Se--"
"Ben ormanda kalamam Nick. Gelmiyorum."
"Lütfen Sell... Çok eğlenceli olacak."
"Söz ver."
"Söz. Hadi şu arkadaşlarını ara da hazırlanıp gidelim."
"Tamam. Görüşürüz."
"Görüşürüz."
Tiffany'yi aramam gerektiğini hatırlayıp telefonumun rehber kısmından 'Tiff' yazan yeri bulup arama tuşuna bastım.
"Tiff. İki valize eşya hazırlayın. Nick bizi kampa götürüyor. Ormanda kalacakmışız. Mal herif ne diye ormanı seçtiyse. Ya hayır anlamıyorum ki niye orma--"
"Selena nefes al!"
Birkaç derin nefes alıp verdim ve "Her neyse. Usher'ı da al. Saat 13.20'ye kadar benim evde olun." deyip telefonu suratına kapadım.
*
"Selam! Nick sen olmalısın!" diyen Tiffany Nick'e doğru cıyakladı. "Sakin ol Tiff. Sakin." Bu sırada da Nick sürücü koltuğundan inip bagajın önüne bıraktığımız valizleri yerleştirmişti.
"Evet." diyen Nick ve Tiff el sıkıştılar. Usher yanımıza gelip "Ben öne otururum." dediğinde "Olmaz canım. Yaşın tutmaz senin ön koltuğa." deyip arabanın sürücü koltuğunun yanındaki koltuğa uçtum.
"Pekala. Sen otur."
*
"Usher susar mısın?!!" diye çığlık atan Tiffany'e baktım. O çığlığı konuşurken bile sesini duymadığım Tiffany mi atmıştı?
"Hayır. Ona diğer balık yeminden almasını söyledim. Ama o inatçı bir boynuzlu keçi."
"O balık yeminden alsaydım oltanın ucundan kaçıp giderlerdi tamam mı?"
"Hayır. Ben hep onu kullanıyoru:m yem olarak."
"Ben kullanmıyorum i--"
"KAPA ÇENENİ NİCKELODEON BOZUNTUSU!"
Bu sahnede de Usher ve Nick bana bakmıştı.
"Nick önüne bak çarpma arabayı oraya bu--"
O sırada küt diye bir sesle hepimiz arabanın içinde savrulduk. İyi ki kimseye bir şey olmamıştı.
Arkadan "Çarptık." diye boğuk bir ses duyuldu.
"Harika." deyip kollarını kavuşturan Usher'a baktım. Nick'e taktığı yetmişti artık.
"Usher. Sen Nick'i kıskanıyorsun değil mi? O sana kötü davranıp imalı konuşmuyor. Seni sözle dövmüyor. Se--"
Yanımdaki koltuktan başını uzaktan Nick "Kimse beni dövemez." dedi. "Sen hala burada mısın? Arabayı sen çarptın sen ittireceksin. Ceza sana." dediğimde Nick'in çıkardığı mırıltıları duymalıydınız.
Nick arabadan inip arka tarafa geçince Usher ona el salladı. "Sen de onun yanına." dedim ciddiyetle. Bunu haketmişti. Uzun bir "Yaaaaaa!" çektikten sonra Nick'in yanına gitti.
Birkaç dakika sonra yine bir küt sesi daha duyuldu. Bu defa araba parçalanmıştı. Ikinci defa arabayı bariyelerde çarpmışlardı ve sanırm önümüzdeki 5 km. yolu yürümek zorundaydık...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Slow Down [Selena Gomez Fan Fic.]
FanfictionBir insan; Size kızıyorsa, dünyanın en iyi insanı dahi olsanız da bir neden bulabilir. Aynı şekilde bir insan; Sizi affetmek istiyorsa, dünyanın en kötü insanı bile olsanız bir mazaret bulabilir. Aradaki fark; Sizin iyiliğinizle ya da kötülüğünüzle...