Merhaba ^_^
Buralarda oldukça yeniyim en azından paylaşım yapmak acısından... Bu hikayemi 2012 yılında tek bölüm olacak şekilde yazmıştım ama artık devamı gelmeli diye düşünerek mini bir hikaye oluşturmaya karar verdim. Ve bu hayale sizi de ortak etmek istiyorum ki eğer bu hayali benimle birlikte yaşarsanız tahmin edemeyeceğinizden çok mutlu olurum.Keyifli okumalar... Her türlü eleştiriye olumlu/olumsuz açığım, tabi ki saygı çerçevesinde... Vote ve yorumlarınızı bekliyorum...
Görsel için HaticeKurtaran'a ve her daim yanımda olduğu için teşekkürler...
Ve son olarak bu bölümü doğum günü kızı mermarid'e ithaf ediyorum. Doğum günün kutlu olsun gül güzeli <3
1.Bölüm
Mevsimlerden ilkbahar, aylardan mayıs.
Tomurcuklar yeni yeni filizlenmeye başladığı zaman her şeyin bir dönüm noktası olduğunu öğrendi. Ne kadar şanslıymış bu hayatta. Ne kadar mutlu, ne kadar huzurlu. Felaket diye adlandırdıkları aslında yolda ayağına takılan çakıl taşlarıymış. O an fark etti; altın kafeste bir bülbül değil, doğada serbestçe dolaşan bir serçe olduğunu.
Güneşin yeni günü haberdar eden ilk ışıkları odanın güzelliklerini ortaya çıkarırken yüzüne yansıyan ışık, karanlık bir gece de denize düşen yakamoz gibi parlıyordu. Yeni bir güne çakmak gibi parlayan gözleriyle merhaba demişti o sabah.
Gözlerini açtıktan sonra kafasını kapalı perdesine inat odaya girmeye çalışan güneş ışıklarına çevirdi. Işıkların güneş perdesinin renginden dolayı nasıl kırıldığını fark etti. Kırılan bir şeyin bu kadar mükemmel görünmesinin mümkün olduğunu içten içe anlamış yine de farkına varamamıştı. Tekrar gözlerini kapatmaya hazırlanırken penceresine değen ağaç dalları çıtırtısıyla vazgeçti. Yerinden yavaşça kalkıp pencereye yöneldi. Perdeyi yavaşça pencerenin önünden çekmesiyle güneş ışıkları odaya dolarken odanın aydınlanması ile birlikte renkler sevinç nidaları atarcasına canlandılar. Genç kızın çalışma masasının yanında duran rengârenk menekşeler güneş ışıkları ile daha bir güzel görünmeye başladılar. Sanki odaya o güne kadar güneş ışığı hiç girmemişti.
Ela balkon kapısını açarak kendini ilkbahar rüzgarına bıraktı. Rüzgar, bir annenin evladını severken gösterdiği incelikte Ela'nın saçlarını okşarcasına saçları arasından geçerek yol alıyordu. Saçları bazen rüzgarın ters esintisi yüzünden yüzüne dökülse de parmaklarının yardımıyla saçlarını kulağının arkasına saklıyor ama saçları yine de rüzgar yardımıyla özgürlüğünü ilan ederken Ela her seferinde biraz daha mutlu, biraz daha heyecanlı olarak aynı hareketi tekrarlıyordu. Adeta rüzgarın şakalaşmasına bir nevi karşılık veriyordu. Rüzgar ile Ela arasında geçen şakalaşmaya uzaktan seyirci olan güneş daha fazla duyarsız kalamadı ve zerrelerini Ela'nın gözlerine yöneltti. Gözleri, güneş ışıklarının gelmesiyle daha çok parladı. Bu sefer ellerini gözlerine siper etmeye çalıştı. Bir eliyle saçlarını rüzgar karşısında sabitlemeye çalışırken diğer eliyle gözlerine siper yapıyordu güneş ışıklarına karşılık.Giysi dolabının kapısını açacağı sırada kapı çaldı ve içeri yardımcısı girerek ona bir paket uzattı. Ela soran gözlerle bakmasına karşılık bir cevap alamamıştı. Zaten fazla da merak etmemişti o an. Sanki cevabı biliyordu içinde bir yerlerde. Paketi eline aldı ve yatağın üzerine koydu. Kendisi de yanına oturdu ve yavaşça açtı sanki içinde kırılacak bir şey vardı. Paketi tamamen açtığında bir elbise, elbiseye uygun bir çift ayakkabı, elbise üzerinde bir zarf ve zarfa tutturulmuş bir not. Kız elbiseyi eline aldı ayağa kalkarak üzerine tuttu. Kendine baktı pek bir fark yoktu ta ki aynada ki yansımasına bakana kadar. Aynadaki yansımada güneş ışıklarının elbiseye değdiği yerlerin rengi değişmeye başladığını gördü. Çok sade diye adlandırdığı elbisenin aslında sade olmadığını fark etti. Bununla birlikte hiçbir şeyi dış görünüşü ile yargılamaması gerektiğini bir kez daha anladı. Üzerini giymeden banyoya gidip duşunu aldı. Duştan çıkınca adeta bir denizkızına benziyordu. Beyaz tenine, ıslaklıktan dolayı bir renk koyu görünen hafif dalgalı saçları dağılıyordu. Aynadaki yansımasına baktı o an. Sanki aynadaki yansıma ona ait değildi. Her bir detayı incelemek istercesine süzdü yansımayı. Belki bu süzüş saatlerce sürebilirdi. Ama penceresinden içeri giren rüzgar onu uyarmak istercesine sert esti ve kızın bir an ürpermesine neden oldu.Ela, o an çok oyalandığını fark etti ve daha fazla oyalanmadan üstünü giymek için dolaba yöneldiğinde bu sabah gelen paket geldi aklına. Ona baktı. Belki onu daha özel bir günde giymeliyim, diye düşünürken odaya bir kelebek girip de unuttuğu zarfın üzerine kondu. Genç kız bir süre kelebeği izledi. Daha sonra kelebek görevini tamamlamış gibi odanın penceresinden uçup gitti. Kız yatağa oturarak zarfı eline aldı. Zarfın üstündeki not dikkatini çekti;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rüzgara Sarılmak...
RomanceMevsimlerden ilkbahar, aylardan mayıs. Tomurcuklar yeni yeni filizlenmeye başladığı zaman her şeyin bir dönüm noktası olduğunu öğrendi. Ne kadar şanslıymış bu hayatta. Ne kadar mutlu, ne kadar huzurlu. Felaket diye adlandırdıkları aslında yolda ayağ...