Baharın yaklaştığı günlerdi, kışın çetinliğinden kurtulmuş olan oba baharın neşesi içindeydi. Süleyman Şah oğulları Gündoğdu, Ertuğrul ve SungurTekin bir kervanın korunmasını üstlenerek Urfaya doğru yola çıkmışlardı. En küçük oğlu daha 5 yaşında otağın bi köşesinden diğer köşesine koşturan Dündardı. Kayı obası beyi Süleyman Şah bir hayli düşünceli idi lakin baharı unutmamış her sene olduğu gibi baharın şerefine, nevruzun şerefine bir ziyafet vermeyi unutmamıştı. O gün günlerden cumaydı. Cuma namazı sonrası beyler Süleyman Şah'ın verdiği ziyafete eksiksiz teşrif ettmişlerdi. Süleyman Şah "Bismillahirrahmanirrahim" diyerek sofraya oturdu. Süleyman Şahın yoldaşlarından Akça Koca söz istedi. Süleyman Şah elleri ile işaret ederek "Söz senindir." dedi. Akça Koca kelâmlarına şöyle başladı: Beyim, seni bir kaç gündür düşünür görürüz bir sebebi var mıdır? diye sorunca Süleyman Şah sanki bu soruyu beklermiş gibi Akça Kocanın kelamlarına cevap verdi: Bir derdim, kederim yoktur Allaha şükür, lakin beylerim, obamın asırlık çınarları bahar geldi. Biz ise göç edicek ne bir yurt, ne bir toprak bulabildik. Öte yandan moğol zulmünden kaçarak geldiğimiz bu topraklarda tehlike altındadır. Cengiz Han'ın şifa durumu pek âlâ değil. Yakında Ögeday tahta çıkacaktır. Bu ne demek olur bilir misiniz beylerim? Çin, Hindistan gibi nice topraklardan sonra, sıra bizim bulunduğumuz topraklara geleceğinin ispatıdır. Bunlardan bahsetmek için daha sabahın seher vakti kadar erkendir. 3 Gün sonra ki toy da göç konusunu konuşmak isterim sizler ne dersiniz? Bu hitabetin ardından beylerde bir korku oluşmuştur, herkesin "Moğollar buraya mı gelecekmiş?" gibi kelamlar çıktıktan sonra Abdurrahman Alp'in babası Gündüş Bey: Beyim dediklerin bizi de düşündürür lakin şu an en mühim meselemiz göçdür. Bende senin gibi 3 gün sonra ki toyda bu konuyu istişare etmek isterim. -Herkes bu konuda hem fikirdi- Bir süre sonra güneş dağların arasında kaybolup akşam vakti olmuştu. O sırada Süleyman Şah oğulları Urfadan yola koyulmuş, Ahlat'a doğru yola çıkmışlardı. Gecenin karanlığında bir köşede ateş yakarak soluklanmak istemişlerdi. Ateşin etrafına Gündoğdu Bey, SungurTekin Bey ve Ertuğrul beyin yanı sıra Turgut Alp, Samsa Çavuş ve Abdurrahman Alp de oturmuştu. Ertuğrul bey ve SungurTekin bey Gündoğdu beye göre daha savaşcı kişiliğe ve yapıya sahipti. Gündoğdu bey daha çok ticarete ve siyasete uygun bir beydi ve Süleyman Şah da bunun farkındaydı. Bir süre soluklandıktan sonra gün ağarırken yola koyulmak için toparlandılar. O sırada menzilini şaşıran bir ok SungurTekin Beyin alplerinden birine saplandı. Gündoğdu Bey "Pusuu!" diye bağırdı. O Sıra da Ertuğrul Bey ve alpleri ortalıktan kayboldu. Gündoğdu bey biraz şaşkın hafif ürkerek bu tarz bir ile kimin kalkışacağını düşünüyordu. O sırada "Teslim olun Türkler size bir şey yapmayacağız." diye bir ses duyuldu. Ertuğrul'un ortalıkta görünmemesi Gündoğdu'yu sinirlendirmişti. Alplere "Saldırın!" diye emir verdikten sonra göklerde "Haktır Allah, Haydır Allah!" sesleriyle düşmanın üzerine saldıraya geçtiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Orta Asya'dan Anadolu'ya...
Historical FictionTek bir gerçek vardı, Anadolu'ya hakim olan, dünyaya hakim olacaktı.