01/06/2006
Maria geçmiş yıllarda Phoenix ile geçirdikleri zamanları hatırlarken, o zamandan geriye hiçbir şey kalmamış olan arkadaşına hüzünle bakıyordu. İçinde o kadar çok duygu barındırıyordu ki... Yine de en çok uğraşmak zorunda kaldığı duygu suçluluktu. Ona yargısız infaz yapmanın ağırlığı, hayatından bir anda kesip atışının verdiği o iğrenç his.. Bununla baş etmek ona zor gelmişti.
Arkadaşı gece boyunca sakin bir biçimde uyurken, Maria da sabaha karşı ancak uyuyabilmişti. Yine de tedirginliği onu daha fazla uyumaktan alıkoymuştu. Victor bunca yıl böyle mi yaşamıştı? Her an bir şey olacak korkusuyla, sürekli diken üstünde kalarak mı yaşamaya çalışmıştı? Kapının sesiyle düşüncelerinden sıyrıldı Maria. Kısık gözlerle baktığında Victor'ın içeri girdiğini görmüştü.
Anlayışlı bir şekilde gülümseyerek ona bakmıştı şimdi. Yine dayanamamış, Phoenix'in iyi olduğunu gözleriyle görmek istemişti. Onların arasında kendisinin asla anlayamadığı türden bir bağı vardı. Bu bağı anlayamayacağını Maria uzun yıllar önce kabullenmişti. Phoenix'i uyandırmamaya çalışarak yavaşça yataktan kalktı. Victor ona kısa ve çekingen bir bakış attıktan sonra kalktığı yatağın yanına oturup Phoenix'e baktı.
Ona bu kadar kötü davrandığı için kendisine kızıyordu. Ama bunu onun için yapmıştı. Buraya geliş amacını gerçekleştirmeden gidemezdi. Charlie Weasley'in lafları yüzünden çekip gidemezdi. Artık düşünemezdi. Yaptıklarının arkasında durup, arkadaşına, kardeşine destek olmaya devam etmeliydi. Bu düşünce Victor'ı rahatlatmıştı.
Phoenix ise gözlerini hafifçe kırpıştırarak uyanmaya çalışmıştı. Bedeninin yorgun olduğunu hissetse de daha fazla uyuyamayacağını biliyordu. Huysuz bir şekilde gözlerini ovalamaya çalışırken yatağında oturan Victor'ı fark etmişti. O anda dünkü kavgaları üşüşmüştü beynine. Huzursuzca başını tutarken kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu.
Victor'ın bunu onun iyiliği için yaptığını bilse de duramayacağını biliyordu. Charlie'nin varlığı onu cehenneme götürebiliyorsa, Phoenix daha fazlasına dayanamazdı. Victor ise yüzünde buruk bir gülümsemeyle onu izliyordu.
"Günaydın." diye fısıldadı. Victor'ın çabasını fark etmişti. Bu yüzden zor da olsa gülümsemeyi başardı.
"Günaydın." diye fısıldadı o da Victor gibi.
"Her şey yoluna girecek Phoenix.." dedi sakin bir şekilde. Phoenix ise dolan gözlerini saklamak için çarşafına bakınmaya başlamıştı. Victor yanılıyordu. Onun için hiçbir şey yoluna girmeyecekti. Victor onun yılgın bir şekilde çarşafa baktığını görünce derin bir nefes aldı. Onu en son ne zaman umutlu görmüştü? O kadar uzun zaman geçmişti ki Victor hatırlayamıyordu bile.
"Nefes alıyoruz Phoenix, yaşıyoruz."
"Madem bir yere gidemiyorum, o halde bakanlığa gitmek istiyorum." demişti Phoenix. Madem gidemiyordu, o zaman ortalıkta kara cahil gibi dolaşamazdı. Aklındakini bugün gerçekleştirmek zorundaydı. Victor ise kaşlarını çatarak ona bakıyordu.
"Neden?" dedi en sonunda.
"O gün... Dokuz yıl önce kimlerin öldüğünü bilmek istiyorum. Herkes... Savaştan sonra ne yaptı? Bilmem gerek."
"Bunu neden bilmek istiyorsun?"
"Çünkü bir kişinin ölümünü daha tesadüfi bir şekilde duymaya dayanamam." dedi Phoenix Victor'ın gözlerine bakarak. Victor ise onu tartmaya çalışarak bakıyordu kızın yüzüne. Yapabilecek miydi? İzin vermeli miydi? Kıza bakarken, onun beklentili bir şekilde Maria'ya baktığını görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Anka'nın Dönüşü
FanfictionOlduğu kişiden oldum olası nefret etmişti zaten. Safkanlıklarıyla övünen bir ailenin umursamaz evladı olarak doğmuştu. Hiçbir şekilde onlara ait olmamıştı. Ne görünüşüyle, ne fikirleriyle, ne gittiği okulla, ne de sevdiği insanlarla...