Adolfo derin bir iç çektikten sonra uzun bir hikaye olacak bayan Flavia diyerek başlar anlatmaya.
Yıl 1908 henüz daha on yaşındayım.
Bir pazar sabahı pencereden odama sızan güneş ışıkları gözlerimi açmamı zorlaştırıyor. Annemin ısrarlı seslenişleri hala kulaklarımda çınlıyor.
-Adolfo... Kahvaltıya gelmiyor musun?
-Geliyorum anne.
Yatağıma veda ettim ve tahta zeminin gıcırtılı sesi eşliğinde banyoya yüzümü yıkamak için gittim.
Aynaya baktığımda gördüğüm o ürkek çocuk Adolfo hiç gözümün önünden gitmez. Banyodan çıktım ve kahvaltı yapmak için masaya oturdum. Babamla göz göze geldik.
-Günaydın baba.
-Günaydın evlat.
Annem lafa girdi.
-Hadi ama yumurtalarınızı soğutacaksınız.
Hepimizin yüzünde küçük bir gülümseme belirdi ve başladık kahvaltımızı yapmaya.Neyse bayan Flavia sizi fazla detaya boğmak istemem diyerek devam etti sözlerine Adolfo.
25 nisan pazartesi.
Yine sıradan bir güne uyanmıştık ancak bu günün tek farkı okula gitmeyecek olmam.
Babam sert bir ses tonuyla.
-Evlat... Madem okula gitmeyeceksin o halde derhal hazırlan bizimle dükkana geleceksin.
-Peki baba.
Başladım hazırlanmaya.
Evden çıkıp Napoli şehrinin dar sokaklarına merhaba demiştik ve başladık hızlı adımlarla dükkana yürümeye.
Sonunda üç sokak yukarıdaki dükkanımıza gelmiştik. Bayan Flavia size ne dükkanı olduğundan bahsetmemiştim değil mi? Evet bir terzi dükkanı.
Dükkanı açıp işe koyulalı birkaç saat oldu ve içeriye siyah giyimli fötr şapkalı üç adam girdi içlerinden en iri olan kaba ses tonuyla.
-Bay Lorenzo tam dört haftadır ödemen gereken haracı ödemedin unutma 34.caddenin güvenliğini biz sağlıyoruz ve paranı ödemediğin durumda başına olmayacak işler gelebilir dikkatli ol Lorenzo. Her zamankinden daha dikkatli.
Annem ve ben fazlasıyla korkmuştuk.
Babam ürkek bir ses tonuyla.
-Peki bay Paolo elimden geleni yapacağım.
Paolo daha sert bir tonla.
-Elinden geleni değil Lorenzo daha iyisi Her zaman daha iyisini istiyorum sen uslu bir adamsın. Akşam param elime gelmiş olacak yoksa...
Babam lafı kesti.
-Peki bay Paolo paranı akşam getireceğim.Akşam saatleri geldi ancak biz hala parayı bulamamıştık babam korkmaya başlamıştı ve annemle bana artık gitmemiz gerektiğini söyledi.
Annem meraklı gözlerle.
-Peki sen ne olacaksın Lorenzo.
Babam korktuğunu belli etmemeye çalışır bir tavırla.
-Ben mi siz beni düşünmeyin başımın çaresine bakarım.
Annem ve ben eve gitmek için hazırlanmıştık. Tam gidecekken sert bir fren sesi kulaklarımızı tırmaladı.
Biz daha ne olduğunu anlamadan içeriye doğru Ateş açmaya başladılar annem hemen üzerime kapandı.
Bir süre Ateş devam etti ve bittiği de ben hala Şok'u atlatamamıştım kendime geldiğimde anneme seslendim.
-Anne...
-Anneeee...
Ama ne yazıkki cevap alamadım.
Gözümden yaşlar süzülmeye başlamıştı ve güçlükle annemin altından kalkmıştım. Ayağa kalktığımda ise ortalık adeta kan gölüne dönmüştü öylece dizlerimin üzerine düştüm ve sebepsizce beklemeye başladım ne beklediğimi bende bilmiyordum ama orda öylece kapıya bakıyordum göz yaşları eşliğinde.
Çok geçmeden uzaktan gelen siren seslerini duymaya başladım. Ne olduğunu anlamadan birkaç Ada'm içeriye girip beni hemen oradan çıkarıp bir arabaya bindirmişlerdi. Evet sanırım onlar polisti.
Polisler soru sormak için beni sakinleştirmeye ve Şok'u atlatmamı bekliyorlardı. İçlerinden bir polis geldi ve gözü yaşlı bir şekilde bana sarıldı ve sessizce kulağıma bir şeyler mırıldandı.
-Evlat seninde kaderin tıpkı benimkine benziyor. Zor bir hayat seni bekliyor evlat. Umarım kendine doğru bir yol çizersin.
Kendime geldiğimde polisler sorular sormaya başladılar.
-Nasıl oldu evlat.
-Bunu size kim yaptı.
-Kimdi onlar.
-Neden geldiler.
Verdiğim tek cevap ise.
-Siyah... Siyah giyen adamlar. Siyah ve karanlık adamlar....
ŞİMDİ OKUDUĞUN
VERONA
Short StoryVerona'da kimse size Özgürlüğü veremez. Kimse size eşitlik, adalet yada başka birşey veremez. Erkekseniz gidin ve kendiniz alın...