5. BÖLÜM

3K 53 2
                                    


Geniş ahırın bir köşesinde yeni yığılmış olan kuru otlar yükseliyordu. Yığının üstünde kasnağından asılı dört çatallı Jackson marka yolda, havada gibi duruyordu. Ot yığını, ahırın diğer ucuna doğru, bir dağ yamacı gibi alçalarak uzanıyordu. Bir diğer taraf, yeni yığınlar izin boş tutuluyordu. Her iki yanda da yemlikler göze çarpıyordu ve tahta bölmelerin aralarından otların kafaları seçiliyordu. Bir pazar öğleden sonrasıydı. Dinlenmekte olan atlar geri kalan son otkırpıntılarını topluyor, eşiniyor, yemliklerin tahtasını ısırıyor, zincirlerini şmgırdatıyorlardı. İkindi güneşi duvar aralıklarından sızıyor, otların üstünde ışıktan memerişler oluşturuyordu. Uçuşan sineklerin vızıltısı, ikindi vaktinin tembel vızıltısı havayı dolduruyordu. Dışarda demir çubuğa çarpan nalların gürültüsü ile oynayan, birbirini teşvik eden, alaya alan adamların sesleri duyuluyordu. Ama ahırın sıcaklığı içinde mislim bir dalgınlık hüküm sürmekteydi. Ahırda Lennie'den başka kimse yoktu. Lennie de ahırın henüz otla dolu olmıyan kısmında bir yemliğin altında dura ambalaj sandığının yanında, otların üstünde oturmuştu. Lennie otların üstüne oturmuş, önünde cansız yatan bir köpek yavrusuna bakıyordu. Uzun uzun ona baktı, sonra kocaman elini alarak onu okşadı, burnundan kuyruğunun ucuna kadar okşadı.

Lennie: "Ne diye ölürsün sanki? Fare kadar küçük de değilsin. Seni fazla hoplatmamıştım da..." diyordu yavaşça. Köpek yavrusunun başını kaldırdı, yüzüne bakarak mırıldandı: "Senin öldürdüğümü bir öğrenirse George, tavşanlara bakmama izin vermez artık."

Otların içinde küçük bir çukur açarak köpeği oraya koydu, saklamak için üstünü otla örttü. Ama bu tümsekten gözlerini bir türlü ayıramıyordu. Söylendi: "Belki de George hiç umursamaz böyle eniklerden hiç de hoşlanmaz zaten."

Köpek yavrusunu meydana çıkararak muayene etti, kulaklarından kuyruğuna kadar okşadı. Mahzun mahzun söylenmesine devam etti: "Ama nasıl öğrenecek. George her zaman her şeyi bilir. "Sen yaptın bunu," diyecek, "Bana yutturamazsın." Sonra da diyecek ki: "İşte bunun için tavşanlara bakmıyacaksın," diyecek. "Birdenbire üzüntüsü öfkeye dönüştü: "Ölüverecek ne vardı, sanki? Fare kadar da küçük değilsin." Köpek yavrusunu alıp uzağa fırlattı. Arkasını döndü. Oturup dizlerini kaldırdı, söylendi: "Artık tavşanlara bakmıyacağım ben. Artık tavşanlara bakmama izin vermiyecek, George." Üzüntüsünden ileri-geri sallanıyordu.

Dışarda, nallar çelik çubuğa çarptı, hafif bir bağrışma yükseldi. Lennie ayağa kalktı, gidip köpek yavrusunu aldı, otların üstüne koydu, tekrar oturdu, yemden okşamağa başladı hayvanı.

"Daha büyümemiştin" dedi. "Kaç defa söylediler, daha büyümedi o, dediler. Ama böyle çabucak öleceğini bilmiyordum."

Parmağını köpeğin pörsük kulağına değdirdi. Tam o anda kapıda Curley'in karısı göründü. O kadar yavaşça yaklaştı ki, Lennie farkına varmadı. Üstünde çiğ renkte pamuklu elbisesi, ayağında kırmızı devekuşu tüyleriyle süslü pabuçları vardı. Her zamanki gibi sürüp sürüştürmüştü. Lennie başını kaldırarak onu gördüğü zaman ta yanıbaşına gelmişti.

Dehşete düşerek, köpek yavrusunun üstüne bir tutam ot attı. Asık suratla ona baktı.

Kadın: "Ne saklıyorsun sen orada bulayım?" dedi.

Lennie ona ters ters baktı: "George senden uzak durmamı söylüyor."

Kadın bir kahkaha patlattı: "Ne yapıp ne yapmıyacağmı hep George mu söylüyor sana?"

Lennie gözlerini ot yığınına doğru kaçırarak. "Seninle konuşur monuşursam, tavşanlara baktırmıyacak bana."

Kadın, yavaşça dedi ki: "Curley kızar diye korkuyor da ondan. Ama şimdi Curley'in kolu sargıda. Curley sana kafa tutacak olursa öteki elini de benzetirsin. Makina falan hep palavra."

Fareler ve InsanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin