# Richard Marx -
I Will Be Right Here Waiting For You #*******
"Dün akşam Defne'yle konuştum."
Andaç güneşli bir öğleden sonrayı yaşayan İstanbul'da, bir hastane yoluna girdiklerinde Bade'nin omzuna elini koydu. "Bizim bakkalın orada bekledim, hakkı yarım saatmiş, o kadar konuşabildik."
Bade hüzünlü bakışlarını Andaç'a çevirdi. "Keşke ben de konuşabilseydim," dedi. "Haftalar oldu sesini duymayalı, çok özledim, iyi miymiş?"
"İyi," dedi Andaç. "Yakında gelme ihtimali var. Kadem'in hastaneye götürüldüğünü söylemedim ama... üzülür diye. O gelene kadar iyileşir zaten."
Bade başını salladı. "Hastalığı iyileşir de..." dedi. "Diğer durumu da iyileşir değil mi?"
Andaç başını umutla salladı, ona cevap vereceği sırada ise girdikleri hastane bahçesindeki polis arabalarının çokluğu nedeniyle duraksadı ve etrafa bakındı. "Ne oldu ki?" Dedi adımlarını hızlandırırken. "Niye böyle bugün burası?"
Bade anlamazken kaşlarını çattı, ilerlediklerinde merdivenin bitiminde, polis arabasının birinin yanında duran sevgilisi Gürsoy'u ve onun babasını, savcı Ali İhsan Koza'yı gördü. O tarafa doğru çevirdi adımlarını. "Gürsoy!"
Andaç ise ona bakmadan, içine düşen sıkıntı ile telsiz seslerinin ve üniformalı insanların arasından geçti. Hastane girişinde bazı insanların hüzünle konuştuğunu duydu ancak cümleleri net anlayamadı. İçi daha da büyük bir sıkıntıyla kaplanırken adımlarını hızlandırdı.
Merdivenlere ulaştığında ikişer ikişer basamakları tüketti. Kadem'in yanına, ikinci kattaki odaya doğru olabildiğince hızlı bir şekilde ilerledi. Tanımlayamadığı bir korku içine kök salmıştı. İçinin soğuduğunu hissetti.
Odanın bulunduğu koridora çekilen sarı şeritleri gördüğünde ise "Kardeşim..." dedi fısıltıyla. Görevlilere aldırmadan şeridin altından geçti. Sesi titredi. "Kadem..."
"Buraya girmek yasak genç adam."
Karşıdan ona seslenen ve kendisine doğru yaklaşan adamı umursamadan koşar adımlarla Kadem'in kaldığı odaya gitti. O anda aklındaki şüphenin yanlış olduğunu kendisine kanıtlamaktan başka bir derdi yoktu. Umudunu kaybetmekten korkuyordu.
"Dur!"
Açık duran kapıdan girdi kendisini engellemeye çabalayan görevliye rağmen ve girdiği anda kendisini yakalayıp tutan adam yüzünden değil; karşısında gördüğü manzara yüzünden olduğu yerde durdu. Gözleri büyürken bedeni hiç olmadığı kadar ve hiçbir zaman olmayacağı kadar çok titredi. Dudakları kurudu, damarlarından kanın çekildiğini hissetti. Zihni bulandı.
Çünkü gördüğü manzara oydu; hastane odasındaki yatağın hemen bitiminde, tavandaki demirlerden birine bağlanmış çarşafın ucunda belli belirsiz sallanan Kadem'in cılız bedeni. Üzerinde hastane kıyafeti vardı. Çıplak, kirli ayakları yere basmıyordu, havada öylece asılı duruyordu. Başı yana doğru eğilmişti, gözleri açıktı ve yanağından süzülmüş parlayan bir damla olduğu yerde donakalmıştı. Tıpkı Kadem gibi... hareketsizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kayıp
General Fiction"Bazen, geçen sadece zamandır, bazı acılar bâki kalır. Bazı sözler bedenlere, bazı aşklar kalplere, bazı dostluklar da anılara saklanır..." Yetimhanede büyümüş dört arkadaşın kayıp zamanlarının, yok oluşların, katlanılamaz acılara rağmen hayata ye...