thirteen

262 41 22
                                    

"Ashton,

Sanırım mektup yollamayacağım. Sadece, sadece ben iyi olacağım ve sende kendine iyi baksan iyi edersin. Mektup yollamak istemiyorum. Canımı sıkıyor. Beni anla. Bir daha da mektup bekleme.

Calum."

Calum yazdığı satırları göz yaşlarıyla zarfın içine koydu. Bunu yapmalıydı. Lanet olsun ki yapmalıydı.

Ashton'dan uzak durup kendine ümit vermemeliydi. Ashton'dan hoşlanıyordu. Ne kadar da salakçaydı, değil mi?

Ashton'ın çok sevdiği bir kız arkadaşı varken Calum ona aşık olmuştu.

Elleriyle göz yaşlarını sildi. Zarfı kot ceketinin cebine koyup postahaneye doğru yol aldı.

Sadece Ashton'ı düşünüyordu. Onun sesini, kokusunu, dokunuşunu merak ediyordu. Nasıl öptüğünü...

Gözleri tekrar sulandığında kafasını sallayıp göz yaşlarını geri çekti.

Postahanenin kapısından içeri girdi ve zarfı cebinden çıkardı. Onu, her zamanki gibi üç nolu dolaba koyup dolabın üzerine adresi yazdı.

Bu adresi seçtiği için kendine küfürler etti ve postahaneden ayrıldı.

Belki de Ashton'ı unuturdu?

Belki olamazdı. Ashton'ı unutmalıydı.

O Ashton ve kız arkadaşının hayatında bir çıkıntı gibi hissediyordu.

Ashton kız arkadaşını arzularken, o Ashton'ı arzuluyordu.

"Keşke," dedi fısıldayarak. "Keşke bende kızlardan hoşlansaydım?"

Ama Tanrı onun bu sözünü beğenmemişti. Calum, ayağını taşa çarptı ve yere düştü.

"İşte!" dedi bağırarak. "Tanrı seni sevmiyor Calum! Tanrı seni sevmiyor!"

Göz yaşlarıyla beraber ayağa kalktı. Ona bakan gözleri umursamayarak koşmaya başladı. O bunları hak edecek ne yapmıştı? Ya da Tanrı, ona Ashton'ı gönderecek kadar sevaba sahip miydi?..

Pen Friend | CashtonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin