14.BÖLÜM
Koca bir boşluğa düşmüş gibi hissediyordum. Hayati fonksiyonlarımı kaybetmiş ve yaşadığımı belirten tek şey nefes almakmış gibi. Sanki dünyanın üzerinde insanların arasındaydım ama aynı zamanda başka bir yerdeydim. Çevremde olanları duyuyor, görüyordum. Ama bir türlü anlamlandıramıyordum. Bütün bu olayların içinde her seferinde bana anlamlı gelen tek bir şeyde takılıp kalıyordum. Bir çift yeşil göz, açık kahverengi kıvırcık saçlar ve derin gamzeler...
Cumartesi günü sabahı da farklı hissetmedim. Asansörde olanların üzerinden 3 gün geçmiş olmasına rağmen hala her saniyesini beynimde canlandırabiliyordum. Harry'nin bakışlarını, beni öpüşünü, ukala gülüşünü ve sessizliğini... Eğer gerçekten hissettiği şey aşksa o iki kelimeyi söylemek ne kadar zor olabilirdi ki? Gidip onu sevdiğimi yüzüne haykırmamak için kendimi zorlukla zapt ediyordum. Çünkü ben ilk adımı ondan bekliyordum. Çünkü ona güvenemiyordum.
Peki, neden o gerçeği biliyorsun dan daha iyisini yapamıyordu? Televizyonda çıkıp onca insana söyledikleri umurumda değildi. Kimse beni sevdiğini bilmek zorunda da değildi. Sadece ben bilmeliydim. İçimde kalan küçücük umutta paramparça olmadan önce Harry'nin ağzından duymalıydım.
"Mutlu yıllar ikiz!" diye bağırarak odama giren kız kardeşim beni düşüncelerden çekip çıkardı. Tabi ya. Bir de o mesele vardı. 18. Yaş günü. Harry Styles beni öyle bir hale sokmuştu ki doğum günümü bile unutmuştum.
"Sana da." Diye mırıldandım kız kardeşim gelip yatağımın ucuna otururken. Başını yana yatırıp sevecen bir ifadeyle gülümsedi. "Günlerdir bununla uğraşıyorum ve sonunda başardım!" dedi heyecanla ve arkasında tuttuğu elini çıkarıp bana bir davetiye uzattı.
"Bu ne?" diye sordum bir yandan da kartı incelerken. Julia cevap vermek yerine benim anlamamı bekledi.
Clarie Natalia Watson ve Julia Elise Watson'ın doğum günü partisine davetlisiniz...
En üste yazan yazıyı okuduktan sonra şaşkınlıkla kız kardeşime baktım. Ah, hayır. Bu bir şaka olmalıydı. Bir parti istediğimi de nereden çıkarmıştı ki? Of. Ben kendimi odaya kapatmayı planlıyordum oysa.
"Dalga geçtiğini söyle." Dedim. Sesim korkulu çıkmıştı çünkü bu davranış tamda ondan beklenecek şeydi. Ne yazık ki ciddi olduğundan emindim. Julia masum bir ifadeyle omuz silkti. "Babam okulun orda ki pastaneyi bizim için ayarladı. Okulda ki herkesi davet ettim. Mükemmel olacak!" ellerini birbirine çarptı. Günlerdir arkamdan neler çeviriyorlardı böyle? En azından babamın bana söylemesi gerekirdi! Resmen beni oyuna getirmişlerdi. Lanet olsun!
"Ben katılmak zorunda mıyım?" diye sordum son bir umut. Ama Julia'nın bana aptal mısın diye sorar gibi bakması o umudu da söndürdü. Sanki yeteri kadar sorunum yokmuş gibi bir de kendi doğum günü partime gitmek zorundaydım. Bir kere ben partilerden nefret ederdim! Ayrıca okulda ki arkadaşlarımın sayısı 2yi geçmiyorken ben orada ne yapacaktım ki?
Kız kardeşimin ne kadar istekli göründüğüne baktım. Normalde doğum günümüz aynı gün olduğu için her sene sorun çıkarırdı. İlk defa benimle birlikte kutlamak istiyordu. En azından bunun hatırına eğleniyormuş gibi yapmalıydım sanırım. Madem benim için uğraşıyordu. Karşılığını almalıydı.
"İyi. Ama önce gidip bana giyecek bir şeyler bulalım."
--
"Vay canına!" karşıdan bana doğru gelen Tess'i görünce gülümsemeye çalıştım. Hemen arkasında da Stella vardı. Ah, Julia! Onu çağırmasa olmaz mıydı sanki? Şimdiden bütün yaşam enerjimi kaybetmiş gibi hissediyordum. Üstelik parti henüz başlamış bile sayılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Cheeky Prince (Harry Styles Fanfiction)
FanfictionTanıştığımız andan itibaren emin olduğum bir şey vardı. Harry Styles karşıkoyulmaz bir erkekti. Benim gibi tek ve gerçek aşkını bekleyen bir kız için bile.. Kitap tamamlanmıştır.