chapter 54

109 10 8
                                    



Üç makine çamaşır, güzel bir öğle yemeği ve tozdan kaynaklanan uzun bir öksürük krizinin ardından yorgunca merdivenleri çıktım. Ancak yukarıda dinlenebileceğimi ,ödevler ve habersiz test yapan öğretmenlerin bulunduğu okul denilen işkence merkezi yüzünden, sanmıyordum.yorgunca kendimi çalışma masamın sandalyesine bırakıp ,fizik ödevimi inceledim. Neyse ki çok da zor değildi.sonra yapmak zorunda olduğum almanca ödevim için hareket edecek halim kalmamıştı. Öğretmen de gitmiş en sıkıcı konuyu seçmişti!

Yaklaşık bir saat sonra almanca ödevimi bitirmiş,matematik problemlerini çözmüş ve bugünlük işkenceme son vermiştim. İç çekip ayağa kalktım ve gerindim. Kendimi uyumak üzere yatağıma attım.ancak ne zaman gözlerimi yumsam gözümün önüne partide dyan ve benim yakın olduğumuz o sahne gözümün önüne geliyordu. Acaba sadece sarhoş olduğu için mi öyle davranmıştı? Emin değildi çünkü gece evinde gayet ayık görünüyordu. Aslında kafasının iyi olması yada ayık olmasının hiçbir önemi yoktu. Asıl önemli olan kollarının arasında kendimi neden bu kadar güvende hissediyor olmamdı? Yada bana her dokunduğunda tenimin karıncalanıyor oluşuydu?

Acaba ciara haklı mıydı? Dyan ile aramda bir şeyler olabilir miydi? Tam bu konunun üzerine gitmeye karar vermişken aşağıdan bir araba sesi duydum. Birden olduğum yerden sıçradım. Babamı tamamen unutmuştum! Merdivenleri ikişer ikişer aşağı koşturup ,kalbim boğazımda atarken hole varabildim. Tam o sırada kapının kilidinde anahtarın sesi duyuldu. Ellerimi sıkıp açarken ne ile karşılaşacağımdan emin değildim. Takım elbiseli, elinde evrak çantası alnı düşünceli bir şekilde kırışmış ve küçükken hep babacığım diye seslendiğim bir iş adamı mı mı yoksa her akşam karşılaştığım sarhoş adam mı. İçten içe az sonra içeri girecek kişinin kim olduğunu bilsem de bu son hafta da her şey bu kadar değişmişken bir anda tekrar eskiye mi dönecekti?

Kapı hızla açılırken babam içeri adımladı. Babamın üzerinde gri bir takım elbise,siyah cilalı ayakkabıları ve siyah,lacivert,gri bir kravat vardı. Elinde de siyah evrak çantasını tutuyordu. Ancak önümdeki resimdeki ufak ayrıntılar iş adamı görüntüsünü bozuyordu. Sabah arkaya doğru düzgünce taranmış olduğuna emin olduğum saçları bin bir farklı yöne bakıyordu ve kravatı bollaştırılmış boynunda yamuk bir şekilde asılıydı. Beyaz gömleğinin üzerinde de içki lekeleri belli oluyordu. Babam anahtarını mermer zemine düşürene kadar beni fark etmemişti. Ancak o zaman ona doğru bir adım atmaya cesaret edebilmiştim. Oysa bacaklarım sanki çamura batmış gibi hissediyordum adım atmak o kadar zordu benim için o an.

Birkaç küfür savurup anahtarını almak üzere eğildi ancak o kadar çok yalpalıyordu ki bir an o da düşecek sandım. Ama düşmeden anahtarını kaldırıp doğruldu ve doğruca bana baktı. Ufak adımlarla neredeyse yanına varmıştım ancak bana attığı sinir dolu bakışları beni metrelerce geri fırlatıyormuş gibi hissediyordum.

''tessa,tessa,tessa.'' diye mırıldandı sessizce ve bana doğru yalpaladı. ''babanın eğilmesine müsaade edip ona yardım etmiyorsun demek. Biz seni böyle yetiştirmedik ama.'' Biz dediğinde birden kala kaldım. Annemi kast ettiğini biliyordum. ''oysa ki seni terbiye etmek için o kadar uğraştık, sana her zaman büyüklerine karşı nasıl davranman gerektiğini gösterdi değil mi?'' önümde iki adım kala durdu ve başını yan yatırıp beni izlemeye başladı. Boğazım o kadar kurumuştu ki cevap vermeyi düşünmek dahi absürt bir fikirdi. Ellerimi tekrar yumruk yapıp içten içe kendi kendine konuşmasını ve cevap vermemi gerektirecek bir durum olmamasını diledim. Ancak saniyeler sonra cevabım gelmeyince birden '' DEĞİL Mİ?!'' diye bağırdı.

Korkuyla sıçrarken ,gözlerimi yumup başımı eğdim ve onu onayladım. Beynimin içinde bir teyip gibi tekrar eden ve kızına firmanın yemeklerinde ne yapması gerektiğini söyleyen yumuşak sese odaklanmaktan başka bir şey yapamıyordum. Sadece hepsine gülümse ve seni beğenecekler demişti o zamanlar ve yumuşak bir eda ile saçlarımı okşamıştı. Gözlerimi açtığımda yaşlardan görüşüm bulanıklaştı. Bu güzel anının üzerinden kim bilir ne kadar geçmişti.

behind the screen (türkçe çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin