MERHABA ARKADAŞLAR :) BU BENİM İLK HİKAYEM. BU YÜZDEN HATALARIM OLABİLİR MAZUR GÖRÜN. OKUMADAN UNUTMAYIN, BU BÖLÜM ÇOK FAZLA CİNSELLİK BARINDIRMASADA HİKAYENİN GENELİ +16 KİTLEYE HİTAP EDİYOR. SONRADAN BOZUŞMAK İSTEMEM.OKURKEN EĞLENMENİZ DİLEĞİYLE... YORUM VE VOTELARINIZI BEKLİYORUM
SELİN KARASU
Hayır. Olamaz. Bu aptal herif neden bahsediyor?
"Ne demeye çalışıyorsun sen?"
Caddeye bakan büyük ofiste-benim ofisimde- deri koltukların kokusunu içime çekerek bacak bacak üzerine attım. Deri kokusunu seviyordum. Yeni alınmış deri...
Elime baktım. Sinirden sıktığım için neredeyse bembeyaz olmuştu.
"Haldun Bey toplantıyı ertelemek istiyor efendim."
"Orasını anladım seni geri..." Sakinleşmek için elimi serbest bırakarak kıtlattım. Fazla tepki veriyordum. Dayımın toplantıyı ertelemesi, asistanımın suçu değildi fakat sinirimi ondan çıkaracağımı bunca yıl uğruna emek harcadığı patronunun sert tavırları sayesinde kolayca anlaması gerekiyordu.
"Nedenini söyledi mi?" Boynumu kıtlattım.
"Kolejde öğrencilere konuşma yapması gerekiyormuş hanımefendi. Sizden çok özür..."
"Kapa çeneni!" Evet, bağırmıştım. "O gerizekalı yönetim kurulunda olmayı hak etmiyor! Hiçbir halt ettiği yok, neden? Çünkü tüm yük benim omuzlarımda! Ve şimdi bu yaşlı piçe sırf kan bağım olduğu için katlanmak zorundayım!"
Asistanım tepki vermiyordu. Her zaman yaptığı gibi. Bu daha da çok sinirlenmeme neden oldu.
"Defol şuradan!"
başını sallayarak gözlüklerini çıkardı. topukları üzerinde döndü ve kapıya yöneldi. 30'lu yaşlarda, iyi bir aile babasıydı. Siyah saçları kısa kesilmiş ve özenle taranmıştı. Hafif yeşile kaçan ela gözleri, onları tamamlayan kocaman bir gülümsemesi vardı. Tabii benim yanımda pek güldüğü söylenemezdi.Yakışıklı adamdı. Sinirini her defasında ondan çıkarmama ses çıkarmayacak kadar da sabırlı. Hah, kahrolasıca, sabırlı olmayacakta ne olacaktı? Ona verdiğim parayla onlarca aile rahatça geçinebilirdi, tanrı biliyor.
Kapıdan çıkmak üzereyken,
"Bekle Koray."Dedim. Sesimdeki sinir az da olsa yatışmıştı.
"Evet efendim." Arkasını döndü.
"Madem dayım hiçbir işe burnunu sokmuyor, bizde aynısı yapalım.Uçağın yarına hazır olmasını sağla." Deri sandalyeme gömüldüm ve ayaklarımı masaya uzattım.
"Yarın mı? Yarın ki diğer toplantılarınız ne olacak? Sabancı
Holdingle yatırım ortaklığı için görüşmelere yarın başlayacağız. Ve henüz Sayar'larla girdiğimiz ihale sonuçlanmadı. Eğer yarım bırakırsak kaybetme ihtimalimiz yüksek. O arazi olmazsa fabrikanın yapımı yarım kalır. Orası tüm çalışmanın kalbi."
"Öyleyse adamlarına söyle, lanet ihaleyi alsınlar. Burada karı gibi söylenmen bir boka yaramıyor Koray."
"Elimden geleni yapacağım."
"Elinden geleni değil, dediğimi yap." Sesim elektrik yüklü bir tel kadar gergindi. Tek istediğim soğuk bir duş ve kahrolasıca viski şişesini kafama dikmekti.
"Peki ya Sabancılar?"
Ayaklarımı masadan indirdim. . Aramızda bir kaç santim mesafe kalana kadar Koray'a doğru yürüdüm. Sıcak nefesini, nemlendirici ve bakıp kremleri sıvanmış cildimde hissedebiliyordum. Sinirlerim yeterince bozuktu.
" Sabancı'lara ben İngiltere'den dönene kadar siktir olmalarını söyle."
kapıyı çarparak odadan çıktım. Hiçbiri umrumda değildi. Bu boktan şirketi yükseltebilmek için 19 yaşımdan beri ne gerekiyorsa yapmıştım. Artık bir molaya ihtiyacım vardı, yeni bir anlaşmaya değil.
*
TONY LOCKHEART
Mükemmel. Elimdeki plazanın adresi yazan aptal kağıt parçasına baktım. Gerçekten mükemmeldi. Reddedilmenin verdiği buruklukla büyük plazadan çıktım. Ellerimi sabah özenerek taradığım siyah saçlarımın arasından geçirdim ve içimden beni sindiremeyen kel herife lanet ettim. Neden bir türlü iş bulamıyordum? Bu beni deli ediyordu. Belki de bu Londra'nın göbeğinde yaşayan bir Amerikalı olmamdan kaynaklanıyordu. Irkçılık ha? Hiç hoş değil. Pardösüme daha sıkı sarınıp havaya küfrettim. Los Angeles... Buradan daha sıcak olduğu kesindi. Hızla yürürken sarışın, ince yapılı bir kadına çarptım. Kadının çantası yere düşmüştü.
"İzin verin." Dedim ve yere eğilerek çantayı aldım.
Kadın yüzümü dikkatlice inceledi.
Etkilenmişe benziyordu. Uzun süre hiçbir şey söylemeyince,
"Teşekkür etmenize gerek yok." Dedim.
"Ahh... Ben sadece... Teşekkür ederim."
"İsminiz nedir?"
"Annabeth. "
"Pekala, şimdi benim yöntemlerimi deneyeceğiz tatlım." Cebimden telefon numarasını elime yazması için kalemimi çıkardım. Tabii havamı da alabilirdim, ama bu nadir olurdu. Kalemi kıza uzatıp avucumu açtım.
"Muhtemelen telefonun vardır. Seninkini aradığıma emin olmam için bazı sayılara ihtiyacım var." Kız cilveli bir şekilde gülümseyip numarasını elime yazdı. Bittiğinde kalemi yeniden bana verdi.
"Görüşürüz Amerikalı."
Başımı salladım. Çoktan kıza olan dikkatim dağılmıştı. Bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim. Neden tüm kızlar kolay olmak zorundaydı? Biride beni reddedip , bağırıp çağıramaz mıydı? Nasıl bir psikopattım ben?
"Görüşürüz Elizabeth." Kızın yüzüne bile bakmadan hızlı adımlarla yürümeye devam ettim.
Biraz yürüdükten sonra sesler duymaya başladım.harika. Şimdi de soğuktan olmayan sesler duyuyordum. Dikkatimi toparlamaya çalıştım. Hayır bu gerçek olmayan bir ses değildi. Ahh... Elimi cebime atarak telefonumu çıkardım. Cara tam 4 kez aramıştı. Benden bir geri dönüş beklediği kesindi. Cırlayan sesini kulaklarımda duyar gibiydim. Telefon sadece bir kez çaldı.
"Sen tüm gün telefonun başında mı bekliyorsun sevgilim?" ses tonumun neşeli çıkmasına özen gösterdim.
"Tam 4 kez aradım manyak herif."
"İş görüşmesindeydim."
"Ahh evet. Unutmuşum. Ee nasıldı?"
"Eğer adamın beni öldürecekmiş gibi süzmesi ve zekamla ilgili pekte hoş sayılmayacak ithamlarda bulunduktan sonra sekreterinin beni tekrar arayacağını söylemesi bu sektörde iyiye sayılıyorsa, muhteşemdi."
"Siktir et. Benimle evlenirsen sana sonsuza kadar bakarım." İfadesi alaylıydı. Ufak bir kahkaha attım.
"Babanın parasıyla?" Cara'yla konuşurken aynı zamanda metroya doğru yürüyordum.
"Eve geliyorsun değil mi? Barışma seksini severim."
"Dargın mıyız? Neden ben bilmiyorum?"
"Seni 4 kez aradım be adam!"
"Peki, eve geliyorum. Ama biraz nakit sıkıntısı çekiyorum haberin olsun."
"Anlamadım? Konumuzla ne alakası var? "
"Diyorum ki işim bittikten sonra Visa'yla ödeyebiliyor muyum?"
Cara'nın esprime karşılık neşeli kahkahasını duymamla telefonun suratıma kapanması bir oldu.
*
SELİN KARASU
"Daha sert." İniltilerim tüm yatak odasını dolduruyordu. "Daha sert, dedim."
Yakışıklı komşumun yüzü aydınlandı ve haraketleri daha da hızlandı.
"Boğ beni." Durdu. Anlamamış bir şekilde bana bakıyordu. İşte bundan nefret ediyordum. İlk seks... Bana alışkın olmayan, vücudumu tanımayan bir erkek...
"Neden seninle düzüşürken her şeyi tekrarlamam gerekiyor?"
"Ben bunu yapamam." Sertleşmiş aletini içimden çıkardı.
"Öyleyse kalk üstümden gerizekalı. Sen yapamıyorsan yapabilecek birini çağırırım."
telefonuma uzanan elimi tuttu.
"Neden bunu istiyorsun?"
"Beni tanımıyorsun." Dedim. Bana hala bakmaya devam ettiği için açıklama yapma gereği duydum. "Orgazm olmamı kolaylaştırıyor. Şimdi yapacak mısın yoksa kıçını dönüp gidecek misin?"
"Pekala." Diyip aletini yeniden ıslanan kadınlığımın girişine yerleştirdi. Evet, uzun zamandır olmadığım kadar ıslaktım. Kendini yavaşça içime ittirirken bir eli boynumu sardı. Hareketleri gittikçe hızlanırken boğazımı daha çok sıkması için ona bağırdım. Gaza gelmesi uzun sürmedi. Boynumu kavrayan eli sıkılaştı. Erkekliği içimde daha sert bir hal almıştı. Nefes alış verişlerimiz hızlandı. Boğazımın derinliklerinden gelen kesik, şehvet dolu iniltiler duvarlara çarpıyor, geri geldiğinde bizi daha da heyecanlandırıyordu. Bunu özlemiştim. Kaç gün olmuştu? Başka bir tenin kokusunu içime çekmeyeli? Delicesine bağırarak tırnaklarımı heyecanla terlemiş başka bir bedene geçirmeyeli? Karanlık arzularımı gün ışığına çıkarmayı reddedip kaç gün kutusunda saklamayı başarabilmiştim? 5 mi? Olabilir.
"Becer beni! Lanet olsun. Evet, daha hızlı! düz beni lanet olasıca! Ahhh!" Çok yaklaşmıştım. Orgazma... Ve inleyerek mahrem yerimden gelen sıcaklığın titretici etkisiyle sarsıldım. Sol elim çarşafı daha sıkı sardı. Sağ elimi ise boğazımı sıkan yakışıklının koluna geçirmiştim. Tatmin duygusunun tatlı etkisi yavaşça geçerken gözlerimi kapadım. Adını unuttuğum yakışıklı hafif iniltiler eşliğinde içime aktı ve yanıma uzandı.Uzun zamandır böyle şehvetli bir seks yaşamamıştım. Kendime daha fazla vakit ayırmalıydım.
Nefes alış verişimi düzenlemeye çalıştım. Yatakta bana sarıldığında tiksinerek kolunu çektim. Seksten sonra birinin bana sarılması, beni okşaması yada benimle uyuması... Hepsi bende nefret uyandıran düşüncelerdi.
"Gitsen iyi olur." Dedim.
"Ama ben..." şaşırmışa benziyordu. Cümlesinin sonunu getirmesini beklemeden sözünü kestim.
"Kırıcı olmak istemiyorum." Bir an duraksadım. Nedenini düşündüğümde mantıklı bir açıklama bulamadım. "Defol." Hayır şaşırmışa benzemiyordu, gerçekten şaşırmıştı. Ayağa kalktı. Üstünü giyinmeye başladı.
sabırsızlanarak ona baktım.
"Biraz çabuk ol. Sabaha kadar seni bekleyecek değilim." Kemerini bağladıktan sonra bana son bir bakış attı. Umursamadım. Aptal. Ondan hoşlandığımı düşünmüş olamazdı değil mi? Sabahlığımı giyinip ayağa kalktım. Kısa bir süre muhteşem boğaz manzarasını izledikten sonra banyoya gittim ve cildimi kimyasal olan her şeyden arındırdım. Kafamı ellerimin arasına alarak aynada ki solgun yüzüme baktım. solaryuma gitmem gerekiyordu. Tenim yeniden beyazlaşmaya başlamıştı bile. Ellerimi tarak olarak kullanıp kumral saçlarımda gezdirdim. Gözlerime baktım. Açık yeşil... beni daha da solgun ve soğuk gösteriyordu. Hiçbir zaman neşeli bir insan olamamıştım. Fakat olsam bile, yüz hatlarımın bana izin verdiği kadar neşeli gözükürdüm, bunu biliyordum. Birden aynadaki aksime sinirlenerek sert bir yumruk indirdim. Elim kanıyordu. Hissetmedim. Yine babama sinirlenmiştim. Bana yaptığı hiçbir şeyi hak etmemiştim. Hayır... Zorla evlendirilmeyi hak etmemiştim.Peki ya kocam? Daha doğrusu eski kocam? Peki o ölmeyi hak etmiş miydi? Aynada gördüğüm o kadın her şey olabilirdi. Ama bir katil... Onu ben mi öldürmüştüm? Son zamanlarda kendime itiraf etmem daha kolay oluyordu. Sonuçta o öleli 9 sene olmuştu. Ben bir katildim. Kocamı düğün günü öldürebilecek kadar cüretkar, nasıl öldürdüğümü hatırlamayacak kadar da gerizekalı bir katildim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUHSUZ ve KALTAK (askıya alındı)
ChickLitGrinin elli tonu, Gabriel'in cehennemi, Secret... Hepsini unutun. Çünkü bu hepsinden farklı. Tek ortak noktaları, ana karakterlerin doymak bilmeyen cinsel arzuları... Bir kadın hayal edin. Her şeyi olan bir kadın... Gerçek anlamda her şeyi olan bir...