Chiminie: Beni mutfakta yalnız bıraktığına inanamıyorum.
Çiko: Kuzenini bu kadar sevdiğini bilmiyordum Jimin. Onu yanına yollayacağım.
Chiminie: SAKIN CHIDORI! HEY! SANA SAKIN DEDİM! SENDEN NEFRET EDİYORUM!
Çiko: Gittikçe batıyorsun Chimie. Eğer bana biraz daha kötü davranırsan sadece yanına göndermekle kalmayacağım.
Chiminie: Daha ne yapacaksın zalımın kızı?
Çiko: Soon Ah'ı hatırlıyor musun?
Hani şu geçen sene sınıfa gelen sarı saçlı kız.
Chiminie: Evet?
Çiko: Ondan hoşlandığını tüm okula yayarım.
Chiminie: Ne? APTAL MISIN CHIDORI? KIZLA BİR ALAKAM OLMADIĞINI BİLİYORSUN! EĞER BUNU OKULA YAYARSAN PEŞİMİ BIRAKMAYACAĞINI DA! KAPIMDA YATMASINI MI İSTİYORSUN?
Çiko: BANA BAĞIRMA! SENSİN APTAL!Jimin avcunu yüzünden aşağı sıyırıp Tanrıdan sabır diledi. Gerçekten bu kızla uğraşması, bir yılanı evinde beslemekten daha zordu. Kendisine böyle şeyler yaptıkça içi öfkeyle doluyordu. Ona gösteremediği bu öfke uzun zamandır içinde birikiyordu. Bu yaptığıysa, kesinlikle son damlaydı. Artık onun arkasını kollamayacaktı ya da ondan bir şey istemeyecekti. Onun bu tehtidleri ve kendisini aegyo yaparak affettirmesi canını sıkıyordu artık. Buna son vereceği gün bugündü.
Jimin mutfaktan çıkarken boynuna astığı önlüğün bağlarını belinden çözdü. İnce askısını uzun boynundan geçirip çıkardı. Elinde buruşturduğu kırmızı önlük ile hızla merdivenlere yöneldi. Bir hışımla Chidori ve kuzeni Seung Hoon un bulunduğu odaya, kendi odasına, girdi. Önlüğü kızın kucağına fırlatırken öfkeden kızaran yüzünden bir haberdi.
"Ben senin kuklan değilim Chidori. Beni istediğin gibi kullanamayacağını gör artık. Sürekli tehtid etmenden bıktım. Ne kadar kabahatli olsan da alttan alanın ben olmasından bıktım." Jimin'in boynundaki damar bağırdıkça belirginleşmişti.
"Küçük özürlerinle büyük hatalarını kapatmaya çalışmandan, kapatamasan bile umursamayıp devam etmenden bıktım. Bundan sonra bana böyle davranmana izin vermeyeceğim. Ya şimdi benim istediğim gibi olursun ya da bu evden, bir daha gelmemek üzere, çıkıp gidersin."
Dori ve Seung Hoon, Jimin'e büyük gözlerle bakıyorlardı. Jimin az önce içinde birikmiş bütün öfkeyi kusmuştu. Bu iyi hissettirmeliydi ama şuan boktan farklı hissetmiyordu. Nefes almadan konuştuğu için göğsü hızla inip kalkıyordu. Ama içindeki acıyı bir tek kendisi biliyordu. Az önce gerçekten o sözleri söyleyenin kendisi olduğuna inanamıyordu. Fakat yapmıştı.
Chidori'nin gözleri yaşlanmaya başladığında kendini tuttu. Ona bu sözleri sarf eden, en yakın arkadaşından daha yakın gördüğü kişi karşısında ağlamayacaktı. Kucağında kırışmış bir halde duran kırmızı önlüğünü eline aldı ve oturduğu yataktan kalktı. Jimin'in önüne doğru yürürken başını aşağıda tutmayı seçti. Gözlerine bakarsa ağlayacağına emindi. Elindeki önlüğü çocuğun göğsüne saplarcasına çarparken kendi acısına acı katıyordu.
"Hiç burada olmak istememiştim zaten." Kısık sesiyle konuştuktan sonra odanın kapısına ilerledi. Jimin göğsünden kayıp yere düşen önlük gibi arkadaşının kendisinden kayıp gidişini seyretti. Tek bir fark vardı: Önlük kırılmıyordu ama onların ilişkileri artık paramparçaydı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
꿈~kkum~ Park Jimin
FanfictionBazen her şey beynimizin bize küçük bir oyunuyla başlar. Biz bu oyuna "rüya" diyoruz.