Bara geldiğimizde herkesin bakışları bize dönmüştü Londra'ya geldim geleli buraya 1 kere uğramıştım, ondada duramayıp geri çıkmıştım. Tad'in odasının olduğu yere baktım. Her şey eskisi gibiydi. Kapısında korumalar duruyordu.
"Stephen! Misafirlerimizi bizim yere götür, isteklerini al ve hazırla bende geliyorum birazdan bana da bir viski koy şişeyi masada bırak. Sek içeceğim" Dedim barın dışında duran Stephen'a. Daha sonra Luke ve Lilly'e döndüm.
"Çocuklar siz geçin benim bir işim var" İkisi de kafasını sallayıp önlerinde duran Stephen'a döndüler ve ilerlemeye başladılar. Bende onların tam tersi yöne dönüp Tad'in odasına ilerledim.
Kapıyı açıp içeri girdim, geri dönüp kapıyı kapattım. Sırtımı kapıya yaslayıp odaya göz gezdirdim. Bütün eşyalar hatırladığım yerdeydi. Odanın içerisinde yavaşça ilerledim. Masanın yanına geldiğimde parmaklarımı masaya değdirerek pencerenin önüne doğru yürüdüm. Kollarımı birbirine geçirip pencereden dışarı baktım. Şehirde bir sürü dedikodu dolaşıyordu. Çete'nin çöktüğünü düşünen vardı, işlerin başına benim geçeceğimi düşünen vardı. Cidden ben işlerin başına geçecek miydim? Başarabilir miydim? Kendime bu konuda hiç ama hiç güvenmiyordum.
Yorgun hissediyordum. Kendi köşeme çekilip olayları uzaktan izlemek istiyordum sadece. Bu işlere yeniden bulaşmak istemiyordum. Tad giderken beni çok büyük ve çok karmaşık bir bulmacanın içerisinde bırakmıştı. Ve ne yazık ki ne yapacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu.
Her ne kadar çocuklarla yan yana olsak da eskisi gibi birbirimize bağlı değildik. Aradaki buzlar gözle görülür derecede büyüktü. Kolay değil 3 yıldır birbirimizi görmüyorduk. Evet hepsinden haber alıyordum ama işte, kopmuştuk.
Elim istemsiz bir şekilde karnıma kaydı. Kafamı eğip karnıma baktım. Onu orada hissetmeyi özlemiştim.
-3 Yıl Önce-
"Zayn!" Heyecanla eve girmiştim. Anahtarı kapıdan çıkartıp aceleyle kapıyı kapattım. Uzun plastik çizmelerimi ayağımdan çıkarttım. Ayakkabıları bir tarafa fırlattıktan sonra ceketimi çıkartarak içeri geçtim. Salonda değildi.
"Zayn! Neredesin?" Ceketimi merdivenin askılarına asıp yukarı çıktım. Hadi ama! Neredeydi bu çocuk? Önemli bir şey olduğunda hemen ortadan kaybol zaten!
Bütün odalara baktım. Yoktu. Son olarak aklıma bir yer gelmişti ama bu günlerde oraya gitmesi saçma gelmişti. Çatı katına çıktım istemsizce. Buraya morali bozukken gelir çizim yapardı. Fakat neden morali bozuk olsun ki? Kapıyı açarken içeride olmaması için dua ediyordum.
Dualarım her zamanki gibi kabul olmamıştı. Oradaydı. Odanın ortasında sandalyesine oturmuş önündeki tuvale değişik şekiller çiziyordu.
"Zayn" Geldiğimi anca fark etmişti.
"Duymadım geldiğini" Deyip geri önüne döndü. Derin bir nefes alıp verdim. Yanına ilerledim. Tuvali yerinden kaldırıp yana bıraktım. Eli havada kalmıştı. Parmakları arasındaki fırçayı ve yandaki boyaları alıp yerlerine yerleştirdim.
"Napıyorsun Allison?"
"Konuşmamız gerek" Dedikten sonra ilerde ki sandalyeyi alıp önüne getirdim ve oturdum. Merakla gözlerime bakıyordu.
"Önce sen anlatacaksın. Her baktığımda bir yerlere dalıp gidiyorsun. Geceleri kalkıp gidiyorsun ve saatlerce gelmiyorsun. Benden, çocuklardan, herkesten kaçıyorsun. Bir derdin var ama kimseye anlatmıyorsun. Zayn sen iyi değilsin. Anlatacak mısın artık?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete 2 || Küllerinden Doğuş
Fiksi PenggemarLondra'dan çok uzun bir zaman uzaklaşmış bir genç kız. Bir zamanlar şehir efsanesi olan bu genç kızı, en sevdiği şehirden ne uzaklaştırır? Aklınıza direk bu soru geldiyse eğer dostlarım, üzgünüm doğru soru bu değildi. Bir zamanlar şehir efsanesi ola...