"Kural 3: Bana her zaman Benim Küçük Karıcığım diyeceksin."
Ha??
***
Dediği şeye gözlerimi kırpıştırarak bakarken ne kadar tezat olduğunu düşünüyordum. Hem ondan uzak durmamı hem de ona karıcığım dememi istiyordu. Bu kadar tezatlık daha önce hiç bir arada görülmemiştir,herhalde. Bu maddeyi öylece kabul edemezdim. Eğer edersem gururumu ayaklar altına almış olurdum.
"Hayır. Sana asla Binim Kiçik Kiriciğim diye hitap etmem. Hem Baekhyun, sana uzak olup aynı zamanda nasıl yakın olabilirim. Bak ben soğuk bir adamım. Eski tanıdığın Park Chanyeol yok karşında. Artık belli başlı kişiler dışında herkese soğuğum. Ve biz seninle geçmişte yakındık diye sana yakın davranacağımı sanma, velet. Her ne kadar baskın bir kişiliğin olsa da ben senden on iki yaş büyük bir adamım ve-"
Sandalyesini geri itmesiyle sözüm yarıda kesilmişti. Çünkü üzerimde doğru gelip dibime kadar girmişti. Yüzü yüzümle aynı hizadaydı ve hafif nitokin kokan naneli nefesi yüzümü yalayıp geçiyordu. Bu yutkunmama sebep olmuştu. Kırmızı küçük dolgun dudakları hafifçe aralanıp nefesini yüzüme vurmasına neden olmuştu. Gözlerimiz buluştuğunda yutkunmuş ve gözlerini dudaklarıma kenetlemişti. Az sonra yaptığı şey ise hayatımın şokunu yaşatmıştı bana.
Gözlerim kocaman olurken, yumuşak dudakları yavaşça üst dudağımı kavrayıp emmeye başladığında resmen yuvalarından fırlamışlardı. Bu öpücüğün hoşuma giden tarafları vardı belki ama onun beni öpmeye başlaması ile aklıma onun dudaklarının başka kadınların dudaklarına ve mahrem yerlerine değmiş olabileceğini düşününce tüm büyü bozulmuştu.
Onu hışımla itip banyoya koştum. Midemi bulandırıyordu. Başkasının öptüğü o iğrenç dudakları öpmekten nasıl hoşlanabilirdim ki? Nasıl başta bu kadar hoşuma gidebilirdi ki? Nefeslerinin yüzüme vurması nasıl karnımdaki ayılara dans ettirtip break dance yaptırabilirdi? Nasıl beni hala ilk günkü gibi etkileyebilirdi? Ama sorun şuydu ki etkilemesi midemin bulanmadığı anlamına gelmiyordu. Yine de alt tarafımı kaldıramıyordu.
"Chan-hyung?" Kendimi tuvalete kitleyeli iki saat olmuştu sanırım. Bugün yaşadığım tacizler bana fazla gelmişti ve en son ki o öpme şeysi de bozulan psikolojimi sikmişti. İyi değildim. Baekhyun gidesiye kadar da iyi olmayacaktım.
"Channie?"
"Baekhyun," kendi sesimi bile zor duyduğum bir şekilde fısıldadım kapıya doğru."Git, lütfen."
Ellerimi yüzüme kapattım ve dizlerimi kendime çekip hıçkırıklarımı salmamak için dudaklarımı dişledim. Baekhyun'un yanında ağlamak istemiyordum. Bunun başka bir açıklaması olamazdı.
"Chanyeol hyung-"
"Chanyeol? Ne oldu? Nedem yine kendini kapattın tuvalete?" Soo'nun sert sesi Baekhyun'un sözünü keserken hiçbir şey demedim. Sadece, susup boş boş duvara bakmak istiyor ve sessiz çığlıklarımla duvarları inletmek istiyordum. Evet, kesinlikle tek yapmak istediğim şey buydu.
Gözlerimi kapatıp derin nefesler alarak beni sakinleştiren tek şekilde sayıları saymaya başladım.
"Ena, dyo, tria, tessera, pente, eksi, epta, okto, ennia, fedon."
Bunları içimden ve dışımdan defalarce kez tekrar ettim. Bilmem kaçıncı kez söylediğimde kendime biraz da olsa gelebilmiştim. En azından şu sikik tuvaletten çıkacak kadar...
Ayağa kalkıp tuvaletten çıktığımda aşağıdan bağrışma sesleri geliyordu. İki kişi de çok şiddetli bir şekilde bağırışyordu. Biri Soo'nun diğeri ise bizim cırtlak Baekhyun'un sesi olduğuna adım gibi emindim. Hızlıca yanlarına indiğimde ikisinin de öfkeden kızardığını gördüğümde içimden eyvahlar çekmeye başlamıştım bile. Sinirli bir penguenle en az onun kadar sinirli olan bir köpeğin ortasında kalmış masum kedi gibi hissediyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
After The Male Snipster |chanbaek|(#1)✅
FanfictionNot: Serinin ilk kitabı olup diğer kitaplarla bir bağlantısı yoktur. *** Evde kalmış, otuzlu yaşlarının başında ve asosyal bir Park Chanyeol düşünün. Şimdi de onun tam tersi olan yirmili yaşlarının baharında oldukça sosyal bir Byun Baekhyun. Ve bu...