Karşısına oturmuş gözlerine bakarak hayal kuruyordum. "Keşke" dedim içimden. Keşke daha sıkı sarsaydım kollarımı ona. Daha sıkı tutsaydım minik ellerini. Küçükken baktığı gibi masum bakamıyordu, belliydi bir şeye deli gibi üzgün olduğu.
Karşımda hararetle bir şeyler anlatırken benim bunları düşünerek ondan çekip gitmem bencilce idi. Bir anda sustu. Ve kahkaha attı. Düzgün dişleri bile değişmemişti. Gülünce gözlerinin Kenarlarından çıkan kırışıklık ona ayrı bir hava katmıştı. Eskiden kahkaha atsa iki kere göz kırpardı. Fark etmezdi asla bunu yaptığını. O böyle yapınca gülerdim hemen. Ona güldüğümü sanırdı. Bunları düşünmek için erkendi. Daha neden burada olduğunu bile bilmiyordum. Ve daha da önemlisi beni nasıl bulmuştu?
"Asel" dedi bıkkınlık akan sesiyle. Ona çevirdim yine bakışlarımı. Gözlerine bakamadım. Biliyordum, yine kendimi anılara kaptıracaktım.
"Aklını bana vermiyorsun." dedi ve devam etti. "Aynı küçükken olduğu gibi." diye mırıldandı. Sesinde özlem vardı biraz. Şuan belkide delicesine sarılıp öpmek istiyordu beni. Asla yapmazdı. Siktiğmini gururu!
"Beni nasıl buldun?" dedim. Gözlerime baktı. Bana kırgındı. Lanet olsun, onu sevmiştim ben!
"Sevcan." dedi gülerek. Ruhsuz bir gülüştü. "Artık bittin." demek istermiş gibi güldü. Tek kaşımı kaldırdım. Gözlerimle "devam et" dedim ona. Her zaman ki gibi anlamıştı beni. Devam etti.
"Her zaman Sevcan Koleji'nin hayalini kurardın. Senin gidebileceğin kadar iyi olan koleji sadece bu lanet şehirde vardı. Bende vakit kaybetmeden uğraştım ve seni buldum küçük prenses." dedi. Söyledikleri karnımdaki siyah ve ömürsüz kelebekleri harekete geçirdi fakat ağzım bir karış açık ona bakmama engel olmadı. Benim için uğraşmıştı yani?
"Benim için uğraştın yani?" dedim halimden memnun bir şekilde. Suratına taktığı muzip sırıtış beni benden aldı. Gelen diğer sesle irkildim.
"Asel iki saattir seni arıyorum. Batı parmağını kahve makinesine sıkıştırdı."diyen kahramanıma döndüm. Birkaç adım ötede durup bana merakla baktı.
"Tamam Doğu ben birazdan gelicem." deyip onu daha da çok meraklandırdım. Tanrım! Şimdi asla gitmeyecekti. Koşar adımlarla yanıma geldi. Kolunu omzuma atıp Buğra'ya döndü. Buğra, gözlerinden ateş fışkırırcasına Doğu'ya, Doğu'nun koluna ve bana bakıyordu. Keşke şuan yer yarılsa da içine girsem!
"Asel, benimle yukarı çıkacaksın. Eğer çok acilse bende burada kalacağım." dedi Doğu, Buğra'ya bakarak. Buğra bir adım geri çekildi.
Yüzünde her ifadeden vardı. Korku, üzüntü, haya kırıklığı, bir de buruk bir sevgi... Acıdı. İçim acıdı. İçim bile Buğra'ya acımıştı.
"Gerek yok." dedi yutkunarak. "Benim işim burada bitti zaten" dedi Buğra. Yanıma doğru hareketlendi. Tam yanımda durdu. Parfümünü değiştirmişti. Eskiden orkide gibi kokardı. Ama şimdi... Şimdi bal gibi kokuyordu. Ve de sigara...
"Burada işim bitti ama seninle işim bitmedi küçük prenses." dedi fısıldayarak. Hızlı adımlarla uzaklaşırken dört odacıklı yumruğum kadar olan lanet organı durduramıyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KÜÇÜK PRENSES
JugendliteraturBen beş yaşında ilk aşkını başka bir kadının kollarında gören kızım. Ben yedi yaşında hayatının aşkını yalan bir sözle kaybeden kızım. Ben on beş yaşında saçma sapan bir oyunda sevdiği Adam'ı kaybeden kızım. Ben on yedi yaşındayım. Hiçbir şeye sa...