Giriş

6.2K 268 27
                                    

Kraliyet askerlerinden kaçmayı başarsam da, ormanın derinliklerinde kaybolmuştum. En azından hayatta olduğuma şükrediyordum. Hava kararmıştı, ağacın dibine çöküp derin bir nefes aldım. Şimdi ne yapacaktım? Ailem, bütün halkın gözleri önünde öldürülmüştü. Buna uzaktan tanık olmuştum. Nereye kadar kaçacaktım ki? Elbette ki yakalanacaktım.

Elimi, alnımın sağ tarafına götürdüğümde bir şeyin aktığını hissetmiştim. Evet, kanıyordu. Bir süre sonra zaten bilincimi kaybettiğimden gözlerim kapanmıştı.

Gözlerimi açtığımda kendimi yumuşacık bir yatağın içinde bulmuştum. Neresiydi burası? Bütün bedenim acıyla kıvransa da, yavaşça kalkmaya çalıştım. Baş ucumda bir sürü merhem ve ilacın bulunduğunu gördüm. Nerede olduğumu bilmesem de, biraz olsun güvende hissetmiştim.

Odanın kapısını hafifçe araladığımda, savunma askerlerinin antreman yaptığını görmüştüm. Aman Allahım! İşte şimdi bitmiştim, kesin kraliyet askerlerine teslim edilecektim! Korkudan ayaklarım geriye doğru basmaya başlamıştı. En sonunda yere düşünce korkudan ağlamaya başlamıştım.

Kapının açılmasıyla farkında olmadan gözlerimi kapatmıştım. Korkuyordum. Henüz 10 yaşında bir çocuktum. Korkudan titriyordum. Başımı okşayan nazik bir eli hissetmemle birlikte gözlerimi yavaşça açmıştım.

"Korkma, artık benim korumam altındasın."

O zamanlar kim olduğunu bilmediğim bu adam, Binbaşı Shin Baek Soon'du. Hafifçe beni göğsüne bastırarak sarılmıştı.

"Sen artık bir prenses değilsin. Bundan sonra Binbaşı Shin'in kızı Shin Yoora olarak yaşayacaksın."

İşte o gün, Lee Min Young öldü. Shin Yoora doğdu.

Joseon: İntikamHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin