Sabah olduğunda uyanmalarına neden olan cıvıldayan kuşlar ya da içlerini ısıtan güneş değildi. Jimin'in durmadan çalan cep telefonuydu.
Dori ellerinin altındaki düzenli tak sesine gözlerini açmıştı. Dün gece geç saate kadar Jimin'le film izlemişlerdi. Hafta sonu olmasını sonuna kadar kullanmışlardı. Bugün okula dönmeleri gereken gündü. Herkesin nefret ettiği, pazartesi günü.
Dori Jimin'in göğsünde kendini yükselterek sesin kaynağına dikkatini verdi. Yerde ters duran gümüş renkli telefonu eline aldı. Jimin sesin yaklaşması üzerine homurdanıp kollarını üstünde duran kızın beline sardı. Dori tekrar Jimin'in üstüne düşerken gelen aramayı cevapladı.
"Koca kıçını kaldırabildiğin için hepimiz şükür duası ediyoruz Jimin." Dori Namjoon'un sesini duyduğunda kıkırdamadan edemedi. "Namjoon Oppa, benim Dori." Dori mışıl mışıl uyuyan Jimin'i uyandırmamak için Namjoon'un aksine fısıldamıştı. Gözleri genç adamın hafif aralık dolgun dudaklarına kayınca utanıp kafasını yere doğru çevirdi.
"Ah, özür dilerim Dori. Az önce söylediğimi unutabilir misin?" Dori tekrar gülümsedi. "Benim her gün söylediğim şeylerden birini söyledin oppa. Unutmamı gerektirecek bir durum yok." Namjoon hattın diğer ucunda kıkırdadı. "Haklısın. Uzun zamandır arkadaşsınız. Hatta daha fazlası. Acaba Jimin'in koca poposu aranızdaki ilişkide söz sahibi mi merak ediyorum. Özerlik isteyecek kadar büyük bence." Dori kahkaha atmamak için kendini sıkarken elindeki telefon Jimin tarafından çekildi. Dori onun uyandığını fark etmemişti.
"Kıçım hakkında teoriler üretmeyi bırak Hyung." Jimin telefonu kapatacağı sırada Namjoon konuştu. "Her neyse, arama nedenim koca kıçın değildi zaten." Dori içinden "ne kadar da kıç konulu bir konuşma." Diye geçirmeden edemedi.
"Bugün okul yok. Fırtına bekleniyor. Evden çıkma küçük." Jimin hala Dori'nin belinde duran elini çekip yüzünden aşağı kaydırdı. "Evde sevgilimle yatmak varken dışarıyı ne yapayım hyung?" Diyerek telefonu kulağından uzaklaştırdı. Namjoon ve diğerleri bağırarak sevgili kelimesine baskı yaptılar. Dori bahsedilen sevgilinin kendisi olmadığını umut etti. Yoksa, kendisini mi kast ediyordu. "Yok canım." Dedi içinden. "Bizim aramızda bir şey yok ki. Belki öpüşmüş olabiliriz ve bu benim hoşuma gitmiş olabilir. Yine de aramızda bir şey olduğu yok. Ayrıca önce teklif etmesi gerekmez mi? Bok kafalı Jimin. Niye herkesin kafasını karıştırıyorsan sanki?"
Jimin telefondaki sesleri umursamayıp aramayı sonlandırdı. Eli koltuktan sarkarken, telefon parmaklarından kayıp yere düştü. Dori ellerini Jimin'in göğsüne koyup onu izledi. Herhangi bir açıklama yapmasını bekliyordu. Bu kadar basit olmayacaktı.
Jimin'in eli tekrar kızın belini bulduğunda onu kendine çekti. Dori dengesini kaybeder gibi oldu ama genç adamın baskına ters kuvvet uygulayıp, göğsüne yatmamak için direndi. Jimin tekrar homurdandığında Dori onun uykuya geri döndüğünü anladı. Dizlerini Jimin'in bacaklarının iki yanına koyup kalkma pozisyonuna geçerken elleriyle Jimin'in meme uçlarını sıktırıp döndürdü. Jimin haykırarak doğrulduğunda Dori de otomatikman dizlerinin üstünde duruyor olmuş oldu.
Jimin elleriyle göğüs uçlarını ovarak acıyı dağıtmaya çalıştı. Gözleri Dori'yi bulduğunda sinirle ona baktı. Ellerini kızın beline koyup bacaklarına oturmasını sağladı. Zaten bacaklarının yanında olan dizleri yüzünden oturtması kolaylaşmıştı.
Jimin alnını kızın alnına dayarken sakinleşmeye çalıştı. Göğüs uçlarının sıkılması, uyanmak için güzel bir yöntem değildi. Jungkook'a yaptıkları işkencenin farkına şimdi varmıştı.
Dori, Jimin'in ani yakınlığına bir neden bulmaya çalışıyordu aklında. Fakat hiçbir açıklama, şuan bulundukları durumu desteklemiyordu.
"Dori-ah." Jimin bulundukları salonun sessizliğine tezatlık oluşturmamak için fısıldadı. Dori içinde bir şeylerin hareketlendiğini hissediyordu. Hasta mı olacaktı? Belki de ishal olmuştu?
Genç adam ellerinden birini kızın boynuna çıkartıp, uzun siyah saçlarını sırtına attı. Chidori'nin beyaz teni kayık yaka kazağından göründüğünde Jimin dolgun dudaklarını, kızın köprücük kemiğinin üstüne bastırdı. Dori'nin gözleri kocaman olurken iki yanında duran ellerini kaldırıp Jimin'i omuzlarından ittirdi. Jimin kızın dokunuşlarına uyup ondan ayrılırken sarhoş gibi hissediyordu. Beyaz teni beyaz bir şarap gibi, Jimin'i sarhoş ediyordu. Yıldızları içiyor gibi hissediyordu.
"Jimin ne oluyor sana. Sapık mısın?" Dori kaşlarını çatıp bağırdı. Jimin şaşkınlıkla sordu. "Sevgilimi öpmem, sapıklık mı oluyor?" Bu sefer şaşıran taraf Dori olmuştu. Elini genç adamın başına koydu. Ateşi olup olmadığını öğrenmek ister gibi. "Jimin sen iyi misin? Ateşin de yok. Gece bir şey de içmedin." Jimin alnındaki eli alıp avcuna hapsetti. "Sana sevgi göstermem hasta olduğum anlamına gelmiyor Dori-ah. Sevgililer hep böyle şeyler yaparlar." Dori elini kurtardı Jimin'in tombul eli arasından. Ellerini Jimin'in yanaklarına koyup dudağının bir balık gibi büzülmesine neden oldu. Gözlerini hizalayıp yüzüne 'çok önemli bir şey söyleyeceğim' ifadesini yerleştirdi. Kız genç adamın gözlerinin derinlerine baktı. "Biz sevgili değiliz Jimin. Hiç olmadık." Bu sefer kaşları çatılan taraf Jimin olmuştu.
Ne demek hiç sevgili olmamışlardı. Oysaki daha geçen gün yağmurun altında, ona hislerini açıklamamış mıydı? Jungkook'u tehtid edip Dori'den uzaklaştırmamış mıydı? Lunaparkta ilk randevularına çıkmamışlar mıydı?
Jimin'in bilinci yavaş yavaş gelirken Dori'in elleri arasından yüzünü kurtardı. Doğru söylüyordu. Bunlar olmamıştı. Dün birlikte film izlemişlerdi. Dori ona yemek getirmişti çünkü annesi dedesinin yanına gitmişti. Dori hala tutuktu. Hala kendisinden kaçıyordu.
Gözleri kızla tekrar buluştuğunda, siyah kürelere dikkatlice baktı. İçlerinde kendisinden bir tiksinme, uzaklaşma isteği, nefret, öfke aradı. Kendisini çekmesini gerektiren bir duygu. Yoktu. Dori'in gözlerinden okuduğu tek şey şaşkınlık, yanaklarından okuduğu ise utançtı.
Jimin'in eli saçına giderken 10 dakika öncesini hatırladı. Namjoon'a da sevgilisi olduğunu söylemişti. Bu yüzden telefondan bağırışlar geliyordu. Kendisini gördüğü rüyaya inandırmış olmalıydı. Fakat o kadar gerçekçiydi ki, inanmaması imkansızdı. Tenine değen damlaları bile hatırlıyordu. Eğer bir rüyaysa nasıl onları hissetmişti?
Dori Jimin'in bacaklarının üstünden kalkmaya yeltendiğinde Jimin onu engelledi. Bir şeyler söylemesi gerekiyordu. Ah, gerçekten bir çıkmaza girmişti. Ne söylerse söylesin, kendi zararınaydı.
"Şey, ben. Dori, sanırım. Bilmiyorum. Yani..." Dori beklenti dolu gözlerle ona bakarken kapı çalmıştı. Jimin'in başı direk sese dönerken Dori'yi kucağından kaldırdı. Küçük olması Jimin'e onu bir oyuncak bebek gibi taşımasına ayrıcalık tanıyordu. Jimin eşoftmanını yukarı çekerek kapıya koştu. O kapıya yetişene kadar birkaç kez daha çalmıştı zil.
Jimin sonunda kapıyı açabildiğinde 6 erkek içeriye doluşmuştu. Jimin'i içeriye ittirirken Jin kapıyı kapatmıştı. "Bize hemen ne ara sevgili yaptığını, neden haber vermediği, kızın kim olduğunu ve nerede olduğunu söyle!" Yoongi bağırarak konuştuğunda herkes onu onaylar şekilde başını salladı. Jimin'in gözleri, arkadaşlarının arkasında kalan Dori'yi bulduğunda yutkundu. Dori karışmış siyah uzun saçlarını tek omzuna toplamış, büyük gelen kazağının gösterdiği beyaz teniyle, koltuğun üzerinde, dizlerinin üstünde, büyük gözlerle onları izliyordu. Hoseok onun gözlerini takip edip arkasına baktığında görmeyi beklediği kişi kesinlikle Dori değildi. Hiçbirinin görmeyi beklediği kişi Dori değildi.
"Hyung?" Jungkook tekrar Jimin'e döndüğünde ses sonundaki soru işareti barizdi. Jimin ise şuanda içinden tek bir şey geçiriyordu. "İşte şimdi sıçtım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
꿈~kkum~ Park Jimin
FanfictionBazen her şey beynimizin bize küçük bir oyunuyla başlar. Biz bu oyuna "rüya" diyoruz.