YENİ BÖLÜM SİZLERLE ARKADAŞLAR, İYİ OKUMALAR, HEPİNİZE TEŞEKKÜRLER GÖZLERİNİZE SAĞLIK.
Üstte seveceğinizi düşündüğüm SILA'NIN ''Yıkılmadan Duvar'' adlı şarkısı var, okumanıza eşlik edebilir diye düşündüm.
- Şu kitaplarıda koyayım, hmm şu anahtarlık evet, Ceren'im hediye etmişti onuda koydummu tamamdır.
Valizlerim hazırdı, evdeki herşeyi olmasa bile önemli ihtiyaçlarımı götürmek zorundayım. Tabiki konuştuk Sezer ile ve kabul ettiğimi kendisine bildirdim. Kolay olmadı tabi. 1 Haftamı aldı bu. Hakan ile görüşmem gerekiyordu, sonra Kenan ile bu konuyu konuşmadan gitsem haksızlık olurdu. Gerçi biliyormuş o bu teklifi edeceğini. Sonra Ceren ve Ferhat ile görüştüm ve onlardan akıl aldım. Desteklediler beni ikiside, sonuçta uzaya çıkmıyordum. Aynı şehirde olacaktık ve her zaman görüşebilecektik. İşte bu yüzden içim rahat bir şekilde onayladım Sezer'in teklifini.
Aracı gelecekti biraz sonra. Benim valizlerim hazırdı ve alıştığım şu meretten bir dal daha içmeye koyuldum aracı beklerken. Çok sürmeden kapım çalındı, Mehmet gelmişti Sezer'in şoförü. Valizlerimi teslim ettim ve bu kocaman eve veda ettim kısaca göz atarak. ''Dursun bakalım bu ev, hayatta ne yaşayacağımız belli mi? Birgün lazım olur belki'' diye geçirdim içimden. Ve araca bindim.
Sezer ile konuşmuştuk önceden, aslında o almaya gelecekti. Ben de ''Hiç yorma kendini,gelince uzun uzun konuşuruz'' deyip geri çevirdim onu. Ne gerek vardı, nasılsa artık hep birlikte olacaktık aynı evde. Şeyyy pardon malikhanede. Acaba büyük mü bu malikhane dedikleri? Gittiğimizde görecektim ve gerçekten heyecan içindeydim. Kısa bir süre sonra küçük dilimi yutmama neden olan, ilçenin yüksek kesimlerinde ki ormanların dibinde, devasa bir evin kapısına geldik. Küçük dilimi yutmuş, büyüğünü de yutmaya çalışıyordum o an. O nasıl bir bahçe, ev desen ufak bir saray gibi. Tek yaşayan adamın bahçesinde, alelacele parkedilmiş birkaç lüks araba. Belki çalışanlar kullandığı için buradadır.
''Ihım'' diye hafiften öksürdüm ve napıyorum ben dercesine silkelendim ve kendime geldim. Napıyordum ki gerçekten öyle? Ama napayım ben hiç böyle ev görmemiştim ki. İç kapının önünde durdu araç ve Mehmet inip kapımı açmaya çalıştı. Ben alışık değildim böyle şeylere ki Mehmet'in benden ne eksiki nede fazlası vardı. O da bir insan sonuçta.
- Yooo,yo Mehmet öyle kapımı açmana gerçekten gerek yok, rica ediyorum.
- Peki Efendim.
- Ayrıca Sezer bey ile öyle konuş ama, bana efendim demene de gerek yok olurmu? Murat de bana ve beni bir arkadaş gibi gör.
- Nasıl olur ki?
- Valla baya güzel olur Mehmet, şuraya geldim zaten hiç arkadaşım yok, bari sen ol işte.
- Peki, Mu..Murat.
- Mumu değil Mehmet Murat, rahat ol lütfen ya.
Bunu derken hafiften gülüştük istemsiz. İçeriye doğru ilerlerken evin zengin ve yakışıklı erkeği kapıda göründü. Direk sıkıca sarıldı bana ve bende şaşkın hissetsem de karşılık verdim.
- Hoşgeldin evine, Murat. Öyle mutluyum ki .
- Hoşbulduk Sezer teşekkür ederim. Ne büyük bir ev bu böyle. Yalnız hissetmekte haklısın yani bu kocaman yerde. Neyse ki artık birbirimize yoldaşız. Hem Mehmet'e dedim beni arkadaş olarak gör, bana da efendim deme diye. Etti ikinci bir arkadaş.
Gülüştük, kolumdan zarifçe tutarak;
- Dinlenmek istersen, odan hazır. Eğer iyiyim dersen gel seni bizim emektarlar yani benim tek ailem ile tanıştırayım.
- Aaaa, evet bahsetmiştin. Onları öylesine merak ediyorum ki. Uyku muyku bilmem hadi gidelim.
Evin içine girdiğimizde artık yutmaya uğraştığım büyük dilimide yutmuştum. Öyle lüks ve öyle şahşahlı bir ev ki anlatamam. Zevkle döşenmiş, günümüz modernliği ile geçmişin tozlu zamanları arasından çıkan o harika eşyalar, zenginliğe zenginlik katmıştı.
Etrafa saf saf bakarak odaları geçerken, kendimizi devasa bir mutfakta buluverdik. İçeride harıl harıl çalışan iki genç kız ve bir teyze vardı. Sezer hemen söze girdi;
- Mutfak ahalisi, nasılsınız yahu.
- Ahh, Misafirin geldi mi? İyiyiz Sezer oğlum iş güç işte ne olsun. Zeynep ile Nur'da yardım ediyorlar.
- Aaaa, kızlar sizin okullar ne alemde, yok mu bugün okul.
- Sezer abi, okullar devam ediyorda haftasonu bugün ondan yani.
Hafifçe gülümsedik birbirimize, üçüde öyle sıcak ve tatlı insanlar ki.
- Bakın, size bahsettiğim Murat geldi işte. Benim için çok önemlidir ve çok değerlidir. Bu ev artık benim kadar onun ve benden hiçbir konuda farklı yanı yoktur.
- Ahhh Sezer Oğlum ahhhh, meraaaak etmeee. Biz biliriz işimizi evladım niye anlatıyorsun.
- Peki, Tamaaam.
Teyze bana doğru gelip;
- Muratcığım, hoşgeldin evladım. Biz bu evin işlerinden sorumluyuz, herhangi bir ihtiyacın olursa Zeynep, Nur gerekirse Süleyman amcan var mutlaka çekinmeden söyle yavrum olur mu? Ahhh bende Pakize bu arada.
- Öpeyim Pakize Anneciğim.
- Oy oyy, ne sıcakkanlı bir gençsin, sarılıverdin bak, kanımız kaynadı heralde birden.
Kanımız kaynamıştı o ayrı konu ancak, ben uzun süredir de annesizdim. Onu göremiyor haber alamıyor, gidip haber almaya yüzüm yok diye düşünüyordum. Neden yoktu ki yüzüm? Benim suçum muydu olanlar? Ne yaptım ki, sokakta gelin bana tecavüz edin der gibi mi davrandım ben. Yoksa gidip kendim mi yattım o pisliklerin altına? Neydi benim yaptığım da utanıyordum hala?
Yoooook, aslında utanmak değil benim ki, benim ki büyük kararlar almak, büyümek ve sonra karşılarına çıkmaktı. O anne özlemini bir anda Pakize teyze ile giderdim. Sarılıverdim sımsıkı, içime sokasım geldi o anda tanımadığım bu kadını. Ama oda samimi sıcakkanlı biriydi belli her halinden. Zeynep ve Nur ile de el sıkışırken, sıcak samimi birer gülüş attık birbirimize. Derken tok sesiyle öksürerek gelen Süleyman Amca girdi mutfağa:
- Oooohohoh büyük misafirimiz gelmiş yahu. Evladım hoşgeldin evine. Sezer senden çok bahsetti bize. İyiki gelmişsin eve renk, hareket, güzellik gelecek yahu.
- Hoşbulduk Süleyman amcacım, öpeyim.
- Berhudar ol evladım, el öpenlerin çok olsun.
Süleyman amca da katı görünümlü o babacan tiplerden biri. Ne mutlu bak nasılda emek harcıyor, ailesine bakmak için çalışıyor işte, kızları da gözlerinin içine bakarken gülerek severek bakıyorlar. Ben babam olacak öküzle böyle bir ilişki içinde olabilseydim, belki bugün burda değil de, ailemi gururlandıracak bir üniversite de falan olurdum.
- Neyse ben Murat'ı odasına götüreyim Pakize abla, yemek saatine çok var. Dinlensin biraz belki duş falan alır, uyur.
- Gidiiiiin, gidin. Ben akşam yemeğinde hepinizin kapısını bireeer bireeeer çalacağım.
- Hay yaşa sen Pakize Sultan. Benim Sultanım bir başkadır yahu.
Odama doğru ilerledik, merdivenlerden çıkınca üst kattaydı. Birçok kapıda mevcuttu üst katta, odadır heralde buralar. Süleyman amca ile Pakize teyzeye bayıldım gerçekten. Kızlarıda pek bir tatlı insanlar. Birisi 17 yaşlarındaymış liseyi bitirecekmiş bu sene. Zeynep'de benim hayalimi gerçekleştiriyormuş. Başarılı bir üniversite öğrencisiymiş. Sevindim doğrusu Mehmet, Zeynep, Nur'da arkadaşım olur yaşı önemli değil ya. İlk günümün ilk saatleri böyle keyifli bir ortamda, Aile denilen olayı hissederek geçti. Uzuuuuun zaman sonra, Aile'nin ne olduğunu hatırlattığın için sana teşekkür ederim Sezer. Umarım bunu yüzüne de söyleme fırsatını bulacağım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ERKEK ADAM
أدب المراهقينHikaye Tamamen Kurgu Üzerine Yazılıyor, Elimden geldiğince sık aralıklarla paylaşmaya çalışacağım. Okuduğunuzda ''ERKEK ADAM Yetiştirmek hevesiyle hatalı Anne Baba olmanın bir çocuğu nasıl yollara ittiğini öğreneceksiniz.'' Hikaye gerektiği bölümler...