Bölüm 9

593 65 14
                                    

Yeni bölüm bekleyenler ve desteğini üzerimden eksik etmeyen hem okurlar hem arkadaşlarım hepinize çok teşekkür ederim. Sizin için bol kahkahalı bir bölüm düzenledim inşallah beğenirsiniz🎈  yorumlarınızı düşüncelerinizi bilmek isterim.
Aşkla kalın yoksa da bulun bırakmayın✋❤️

sabah olmuştu. kemal üstünde kırmızı renk ateş eden bir bornozla ıslak saçlarıyla üzerime doğru yürüyordu. o yürüdükçe başında konfetiler patlıyor gibiydi. ağır çekimde bana doğru saçlarını parmaklarıyla tarayarak geliyordu. bende yattığım koltuktan onu o şekilde görünce darman duman olup gördüklerime emin olmak için gözlüklerimi arayıp bir türlü bulamıyordum. Gözlerimi  her açıp kapattığımda  baştan çıkarıcı büklüm büklüm baklavalarıyla, silueti hala karşımda duruyordu. parmak uçlarını kendi dudaklarına götürüp minik öpücükler koyup o öpücükleri bana gönderiyordu. bir yandan da adını bilmediğim kulak tırmalayan bir müzik aynı ritmde devam ediyordu. daha sonra müziğin ritmi yerini davullara bıraktı. sanırım zeybek oynayacaktı. aman ne olur  ne olmaz gözlerimi kapatayım. bornozda yanlışlıkla açılan yerlerini görüpte  kazaya kurban gitmeyeyim. Sanki yüksek bir yerden boşluğa süzülüyor gibiydim. ani bir sıçramayla uyandım. göz bandını gözümden çıkardığımda; koltuktan yere düşmüş vaziyetteydim. karşımda ne kemal vardı ne de ateş eden bornozu. ama davul sesi devam ediyordu. bir dakika bu ses davul sesi değil kapının yumruklanma sesiydi. alelacele yerimden kalkarken,  başımı dün gece taş gibi diye iltifatlar ettiğim gramofona çarptım. sendeleye sendeleye kapıya kadar gidip, dürbünden baktığımda Ayça ve Mert'i gördüm. Kapının önünde dikiliyorlardı. olduğum yerde baldırlarıma vura vura dönmeye başladım. korkudan ne yapacağımı şaşırmıştım.

"eyvah kemal kemal "
diye yatak odasına parmak uçlarımda  koştum.siyah boxterı dışında üstünde birşey yoktu.  İşte asıl şimdi Ateş ediyordu. Dün gece adamı ben yarı sarhoş kafayla iyi soymuşum. tek eliyle belden aşağısını kapatırken tahrik olunası yerlerimi sıkı sıkı tembihliyordum .

"Zaman'ı değil Zaman'ı değil"...
onu uyandırmaya çalıştım.
"kemal kemal kalk kemal"
kalkmıyordu. zil her seferinde daha ısrarla çalıyordu. sonunda tek gözünü açtı. beni panik halinde görünce oda telaşlandı. Dizlerimi döve döve
"Ayça ve Mert kapıda" dedim.

"Tamam telaş yapma kapıyı açmazsın olur biter" dedi.
"Ayça da anahtarım var. Biraz daha açmazsam o açıp içeri girer" dedim.

"nee" diye yataktan fırlayıp hızlıca gömleğini giyip bir kaç düğmesini kapattı. çoraplarını giyerken ayaklarına baktğımda çorabının topuk kısmını üste giymişti hala sarhoştu. pantolonunu yukarı doğru sıyırırken bir el kapıyı açtı.
"sonunda girdik. Mert sen bi kapıda dur ben
önce bakayım ne alemde "dediğini duydum.

şimdi şapa mı oturdum kazığa mı oturdum. oturmak istedğim şey bu değildi allahım ne olur bari yağlı kazık olsun. kemal bir yandan odanını içinde turluyor
"ne yapacağım" diye soruyordu.
"camdan atla" dedim.
aşağıya bakıp geri döndü.  Sol elinin işaret ve orta parmağını iki gözüne doğru dayayıp;
"kör müsün bu yüksekliği görmüyorsun galiba"dedi.
Gecenin köründe evime sarhoş gelip beni zor durumda bırakan da kendisiydi. Hakaret edende kendisi. O orta parmağını büklüm büklüm edip tövbe tövbe.. hayır anlamıyorum bu adam bana kör demekten neden bu kadar hoşlanıyordu. en sonunda sesin yatak odama doğru yükseldiğini farkettik ikimizde.  o pantolununu giymeye çalışırken onu yere eğdim ve yatağın altına sokmaya çalıştım. yarıda kalan açık kıçını da  ite kaka sığdırdım.

"nefes alamıyorum duru" ayaklarımdan aldığım destekle kıçını iyice yatağın altına sıkıştırıp yatağa yattım. uyku numarası yapmam gerekiyordu..   Şunun şurasında neredeyse 30 olmuştum. Hala eve gönül rahatlığıyla bir Ada'm atamıyordum. ayça odama sonunda girdi. başıma kadar çektiğim çarşafı kıçıma kadar indirdi.

başladı söylenmeye; "kalk hadi kalk apışaran kokmuş yatak. saatten haberin var mı. bu saatte uyku mu olur boşuna evde kalmadın zaten bu üşengeçlikle bir bok yiyemezsin sen"..

Beni saniyelik dilimle terkedip odamdan Mert'e sesleniyordu.
"Mert gir içeri!! oturma odasına geç duru uyuyormuş"..
"Sabah sabah rüyanda mı gördün Ayça kocanla fantezi yapacağına benim evimde bu saatte ne işin var Allah aşkına"..
"Aşk olsun duru neredeyse kovacaksın. Bütün gece uyku tutmadı sana anlatacaklarım var Kemal'le ilgili"dedi..
Kemal yatağın altında sıkışmış can vermek üzereyken;
Gözlerimi çevirdim hiç oralı olamayan bir üslupla ayağa kalktım. Hem duyacaklarımdan korkuyordum hemde Kemal konuşulan herşeyi zaten duyuyordu.
"İlgilenmiyorum Ayça . Kemal hiç bir şeyim olmuyor. Evleneceğini biliyorum başka bir şey duymak istemiyorum. Zaten sana olmayacağını söylemiştim. Mert ve sen kendinizi biraz kaptırdınız bu saçmalığa"dedim. Neredeyse söylerken ben bile inanmıştım.
Ayça söylediklerimi duymamış gibi başladı.
"O iş öyle değilmiş Kemal Mert'e anlatmış. Şimdi şöyle oluyor Kemal bu kı......"
"Öhöhöhö"
"Kim öksürüyor duru"?
"Kimse dışarıdan geldi".
"Ha tamam devam ediyorum şimdi kulaklarını iyi aç"
Vücudumdan bildiğin ter boşalıyordu.
Hem söyleyecekleri beni ilgilendiriyordu hemde Kemal'im yatağın altında gizleniyor olması büyük dehşetti.
Susturmak için tekrarladım cümlemi
"İlgilenmiyorum Ayça bir şey söyleme"...
"Ne demek ilgilenmiyorum gayette  ilgileniyorsun. gizli gizli bakışlarını görmedim sanma. Ayrıca örümcek bağladın artık yalnızlıktan koktun. Bence Kemalinki de küçük değil he yılların birikimini çıka...."
Bir kahkaha patlattığı anda Kemal tekrardan öksürdü. Bu konuşmaya şahitlik etmek istemiyordu. Ayça tekrar aynı sesi duyunca telaşlı bir şekilde odanın içinde gezinmeye başladı. Dolapların kapaklarını açıp bakıyordu.
Onu durdurmaya çalışıyordum.
"O ses buradan geliyor" deyip, deli dana gibi her yere bakıyordu. En son yatağın altına eğildi. Bir süre öyle kaldı. Bende onunla birlikte eğildiğimde, Kemal ile göz göze geldik. Hem ayçaya bakıyordu hem bana. Sihirli bir değnek gelsin bana dokunsun bu anı geri sarmak istiyorum şuan. Kemal yatağın altından çıkmaya çalışırken Ayça doğrulup, Kemal'e bakmak için eğildiğim kıçıma koca bir şaplak attı. Kıçımın yanakları bile, iki salıncak gibi birbirinden bağımsız hareket ediyordu.
"Hassiiktir" dediğini duydum. Doğrulup ona baktığımda o da benim gibi kırmızı kesildi. İkimizimde gözleri yuvalarının içinde dönüyor birbirimizin yüzüne Ateş ediyorduk.
Kemal yatağın altından çıkıp tam önümüze dikildi. Ayça ayaklarından başlayıp onu süzüyordu. Çoraplarının topuk kısmı üstte pantolonun fermuarı ve düğmeleri açık gömleğinin  düğmeleri yanlış iliklenmişti. Aynı anda Kemal'in bütün vücudunu süzüyorduk. En son başımızı kafasına kaldırdığımızda gördüğümüz manzara karşısında, ağzımızda ki biriken bütün tükürükleri Kemal'in yüzüne kahkahayla püskürtmüş olduk. Kemal'in saçlarına yapışan örümcek ağları ve tozlar ona ayrı bir hava katmıştı. Mert kahkahalarımızı duyunca kapıyı çalıp içeri girdi. Karşısında Kemal'i o vaziyette görünce eliyle anlını döve döve gülüyordu. Bu durumdan mutsuz olan tek kişi Kemaldi.
"Özür dilerim" deyip , kapıya yöneldi ve Mert'e omuzuyla vurarak evden çıktı. Mert'te peşinden gitti.
Ayça olayın sadece örümcek ağı kısmında kalmıştı.
"Ben o örümcek ağlarını orada sanıyordum" dedi. Bunu derken kadınlığımı gözleriyle işaret ediyordu. Ellerimle açıktaymış gibi kapatıp;
"Saçmalama Ayça hiç komik değil"dedim.
"Meğer sen örümcek ağlarından kurtulmuşsun"dedi.
O hiç susmuyorken; ben camın önüne gidip aşağıya baktım. Kılık kıyafetini düzenlemeye çalışıp Mert'le konuşuyorlardı. Yüzü asıktı.
Ayça da camın önüne geldi. Benimle aynı yere bakıyordu.
Ellerini omuzlarıma koyup beni silkti.
"Durum düşündüğün gibi değil ama evleniyor" dedi. Gözlerimden dökülen yaşlara daha fazla müdahale etmeden akışına bıraktım. Ayçaya rica minnet evden çıkardım. Ona seni arayacağım sözü verince ikna olup gitti. Duşun altına girip kaskatı kesilen kaslarımı gevşetene kadar çıkmadım. En son banyonun her yeri buhar olunca önümü görememe korkusuyla banyoyu terkettim. Üzerime rahat askılı bir elbise giyip evden çıktım hala ağlıyordum. Arabama binip bir şarkı açtım. Ve yol boyunca bunu tekrarlatacaktım. Böyle huylarım vardı nedense takıldığım her ne ise bozulana kadar bırakmazdım. Zaten hep bu yüzden kaybetmiştim belki de, zamanın su gibi geçtiğini unutarak yaşıyordum. Önce geçmişime takılmıştım yıllarca sonra şarkılara sonra yazılarıma ve yalnızlığıma. Şimdi de Kemal'e takılmıştım nedensizce. Aslında benim için yaptığı bir şey yoktu ama takılmak istemiştim bir kere. Ve o evlenene kadar da böyle olacaktım. Boşuna imkansız diye söylememiştim ayçaya. İçime doğmuştu işte. Yadigar tosbağımda bilmediğim tüm yollara doğru ağlayarak gitmeye başladım. Ağlamak bile haramdı. Gözlüklerim buğulandıkça, bana yüklerimi hatırlatıyordu. Şu gözlükten bile kurtulamıyordum.

Aşk olsunHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin