Ölüm Fermanı

1K 105 11
                                    

Kulaklarımda olan uğultuyla beraber gözlerimi araladım. Bir yerde yatıyordum. En son hatırladığım şey.. Yürüyordum...Nerdeyim ben? Yattığım yerden destek alarak doğruldum. Başıma saplanan ağrıyla boşta kalan elimi başıma götürerek ovuşturdum.

Nerdeydim ben? Kahverengi bir koltukta oturuyordum. Oturma odasına benziyordu ve oldukça güzel bir odaydı. Ayağa kalkmak için koltuktan destek aldım. Başım biraz dönsede alışkın olduğum için çabuk toparlanarak kapalı olan kapıya yaklaştım. Kapı kolunu aşağıya indirerek kapıyı açtım. Uzun bir koridor vardı karşımda. Odadan çıkarak koridorda ilerlemeye başladım. Merdivenler görüş alanıma girince biraz tereddüt etsemde merdivenlerden aşağıya indim.

Televizyon açıktı. Televizyonun önündeki büyük koltukta uzanmış bir çocuk vardı! Bu kimdi?! Aklıma kötü şeyler geliyordu..Yoksa ben kaçırılmış mıydım? Ya da daha kötüsü!

Koşarak çocuğun üstüne atladım.

"Ne yaptın bana?! Kimsin sen?! Kaçırdın mı beni?!.." Diyerek sorularımı sıralamaya devam ederken eliyle ağzımı kapatınca ister istemez susmak zorunda kaldım. Kaşlarımı çatarak karşımdaki çocuğa  baktım.

"Sakin ol! Teşekkür etmen gerekirdi...Ahhh!" Elini ısırdım dudaklarımdan çekmesi için. Çığlığı bütün salonu doldururken üzerinden kalkarak işaret parmağını yüzüne doğru tuttum

"Bana ne yaptın bilmiyorum ama sana teşekkür edeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun!" diye bağırdım. Gözlerini devirdikten sonra ayağa kalktı.

"Bana bak! Sana hiçbirşey yapmadım. Evime geliyordum aniden önüme çıktın. Duramadım. Seni orda bırakabilirdim..Ama alıp evime getirdim. İlk birşeyin var sandım çünkü bütün gece uyudun ama şu an bakıyorum da..baya iyisin. " dedi. Parça parça olanlar aklıma gelirken yüzümün kızardığını hissetim. Bir dakika bütün gece mi demişti o?

"Saat kaç?" diyerek sordum. Kolundaki siyah saate bakarak

"10 olmak üzere. Nerdeyese 14 saatir uyuyorsun." Elimi alnıma çarptım. Allahım! Ne yapacaktım ben? Gece eve gitmemiştim. Evdekiler beni merak etmişlerdir.

"Benim gitmem gerekiyor.." derken hapşurdum.

"Çok yaşa.." Diyerek kıkırdadı. Dün sırıl sıklam olmuştum. Bir dakika...Üstüme bakınca kendi kıyafetlerim olmadığını fark ettim. Bunlar kimin kıyafetiydi? Şu an kesin olarak çıldırmak üzereydim. Tanımadığı bir çocuğun evindeydim ve üzerde kendi Kıyafetlerim yoktu!

"Kıyafetlerim nerede?!" Diye bağırdım. Elleriyle kulaklarını kapatarak

"Askıda." Diyip devam etti "Ne cırtlak sesin var öyle?" üstümü kim değiştirmişti? Yoksa...bana dokunmuş olabilir miydi?

"Sen..sen.." Devamını getirmeme izin vermeden konuştu

"Hayır hayır..Üstünü ben değiştirmedim..Yardımcımız değiştirdi." Bana dokunmadığı gerçeği ile derin bir nefes vermiştim ki verdiğim nefesi hızlıca geri aldım. Eve gitmem gerekiyordu. Hemde hemen. Biraz daha geç kalırsam kesin olarak annem tarafından öldürülecektim.

Çocuğa teşekkür borçlu muydum? Belki..Biraz evet. Sonuçta beni orda bırakabilirdi. Ama yapmamıştı. Başımı önüme eğerek ellerimle oynamaya başladım.

"Herşey için teşekkür ederim." Dedim utana sıkıla. Utanmıştım. Hemde baya utanmıştım. Başımı yerden yavaşça kaldırırken devam ettim "Gitsem iyi olur."

"Tamam taksi çağırayım sende o zamana kadar kendi kıyafetlerini giy." Kafamı sallayarak onayladım onu. Merdivenleri çıkarken usul usul takip ettim arkasından çocuğu. Bir insanın adını bilmemek ne tuhaftı öyle adını sorsam yanlış anlar mıydı ki? Bana yardım etmişti adını bilmeliydim en azından öğle değil mi?. "Bu odada giyinebilirsin." Dedi bir anda hafifçe yerimden sıçradım. İsmine o kadar takılmıştım ki fark etmemiştim bile odaya geldiğimizi.

Kızıl CadıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin