(Multimedia: Melis Kıran)
Kapıyı açmamla gördüğüm görüntü karşısında ufak bir çığlık atmam bir oldu. Nefesim boğazıma dizilmişti. Ne yapacağımı bilemiyordum. Kanım donmuştu adeta.
Hayır, hayır! Bu gerçek olamaz!
Duyduğu ses üzerine Ekin de hemen yanıma geldi ve gördüğü görüntü karşısında direkt gözlerimi kapatarak beni geri çekti.
Lona...
Ekin ne kadar beni geri çekse de o görüntü asla gözümün önünden gitmeyecekti. Lona'yı öldürmüşlerdi. Vücudunu kapıdan aşağı doğru sarkıtmışlardı. Bağırsakları, bazı organları aşağı sarkıyordu. Aşağıda oluşan kan gölünden bahsetmiyorum bile.
Bunu nasıl yaparlardı? Nasıl masum bir hayvanın canına kıyarlardı? Bu, bu tam bir canilik!
O görüntüden sonra ne yapacağımı bilemez donmuş bir şekilde karşı duvara bakıyordum. Daha fazla duramayarak sağ elimle duvardan güç aldım ve duvara sürtünerek aşağı doğru kaydım.
Bunun da hesabını hepsine soracaktım!
Ekin sürekli bağırarak telefonda birileriyle konuşuyordu. Son kez o görüntüye baktım ve dayanamayarak yukarı çıktım. Hemen odama girerek dolabımın karşısına geçtim.
Şimdiye kadar benden aldıkları yetmezmiş gibi hala buna devam ediyorlardı. Artık buna bir son vermeliydim. Bu işi o gün bitirmeliydim.
Dolapta ilk gördüğüm siyah pantolon ve tişörtü çıkararak giydim. Ayağıma da postallarımı geçirdikten sonra tekrar dolabımın karşısına geçtim. Özel yapım kemerimi de alarak taktım.
Bu kemerin özelliği, arka bölümünde çakı koymak için özel bir bölme bulunmasıydı. O günden sonra çakımı tekrar aynı yere koyamazdım.
Olmadı elimde bulunan bütün silahları kaybedince kemerimi çıkararak silah olarak kullanabilirdim. Sonuçta o an elinde bulunan eşyaları silah olarak kullanmayı bilmelisin. Önemli olan bu.
Silahımı da yerine yerleştirdim ve deri ceketimi de elime aldıktan sonra aşağı indim. Beni gören Ekin hemen önüme geçerek soru yağmuruna tuttu.
''Nereye gidiyorsun Elisa?'' Bir soluk verdikten sonra elimdeki ceketi daha çok sıktım ve konuşmak için dudaklarımı araladım.
''Şimdiye kadar beklediğim hata. İşlerini bitirip geleceğim!'' diyerek elimle önümden çekilmesi için hafifçe ittim.
Önümden çekildi çekilmesine ama giderek kapıyı kilitledi.
Derin bir nefes vererek elimi saçıma daldırdım ve kararlı bir ses tonuyla ''Ekin çekil önümden.'' dedim.
''Hayır. Hiçbir yere gitmiyorsun. Bilerek yapıyorlar göremiyor musun?'' dediğinde derin bir nefes aldım. ''Zorluk çıkarmak istemiyorum. Çık önümden güzelce gideyim.'' Sakin çıkarmaya çalıştığım bir ses tonuyla konuşmuştum.
''İstediğin kadar dene, gidemezsin.'' dediğinde güldüm ve tek kaşımı kaldırarak ''Emin misin?'' dedim.
''Evet, seni bu evden çıkarmayacağım.'' dedi. Benimle başa baş dövüşebilen biri varsa o da Ekin'di. Bir de geçen Merter'de kısa süreli bir mağlubiyet yaşamıştım o kadar onun dışında bu spora başladığımdan beri pek bir yenilgim yoktu.
''Peki, sen bilirsin.'' diyerek elimdeki ceketi bir kenara attım ve yanına gittim.
Sol taraftan yumruk attığımda seri bir şekilde hafif geri çekilerek elimi tuttu. Sağdan denediğimde yine aynı şeyi yaptı. Bu sefer dizimi kaldırarak kasıklarına vurmaya çalıştığımda direkt eliyle engelledi. Elimi ondan kurtararak yüzüne vurmaya çalıştığımda hemen eğilerek yumruğumdan kurtuldu ve kolumu tutarak ters çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İNTİKAMIN ESERİ
Actionİntikam... Beni bu kişi olmaya zorlayan şey intikamdı işte. Basit bir sözcük ama içinde birçok duygu barındırıyor; öfke, kin, acı... Çalınan çocukluğum... O günden sonra içimdeki intikam aşkı bir gram olsun eksilmedi. İntikam ateşiyle yanıp kavrulu...