merabayın lan ozledım hepınızı :D arkadaslar kıtabı bestlerımıze, bestlerımızınde bestıne ve hatta annelerımızle onlarında bestıne hıkayeyı tavsıye edın lutfen.Daha basındayız bılıyosunuz ve destege ıhtıyacımızz var. sardunyalarım hepınızı cok sevıyom, vote ve yorumlarınızı eksık etmeyın aq :D hade bb :D
multıde kı temsılı karan ve elıf...Okuyunca anlıycaksınız!:D bu bolum heycanlanmaya ve gercek askınızı buldugunuzu dusunmeye baslamanıza hazırlanın. (beyler sız harıc :D)
TAVSİYE ŞARKI:SKENNYBEATZ- THEONEANDONLLY
Bugün bir değişiklik yapmak istiyordu Karan.Vazgeçemediği sigarası yerine bir puro içmek istiyordu.Gençken ne çok özenirdi puro içenlere, şimdi o kadar doğal geliyordu ki...Çok mu fazla büyümüştü?Yok canım sadece Elif'in yokl...Ah, tabi ya tüm mesele de buydu ya zaten.Elif'in yokluğu; Elif'inin yokluğu...Kahretsin, unutamıyordu işte.Hiç kimse, hatta hiç birşey, genç kızın yerini doldurmuyordu.Ne dört saniye de 300 km hıza ulaşan arabası, ki bunu ölebilmek için almıştı, ne de her gece içtiği o lanet votkalar, viskiler, rakılar...Bir sigarası vardı onu da genç kızı unutmak için değil daha fazla hatırlamak için içerdi.
Dudaklarında buruk bir tebessüm belirdi.Kendisine özenip sigara içmeye çalışmasını hatırladı aniden.O öksürük krizine girdiğinde derin bir nefes alıp kızın dudaklarına kapanmış ve Onun nefesi olmuştu.O zamanları çok özlüyordu, genç kızı çok üzüyordu ama bencillik değil miydi?İstiyordu işte.O anılarını; genç kızın sevişmelerinde verdiği beceriksiz karşılıklarını, kendisine sürekli laf sokmasını ama üzdüğünü anladığında da utangaçça gelip dudaklarına öpücük vermesini, herşeyini...'Lanet olsun!' diye homurdandı düşüncelerinde.Bu kadar çok mu sevmişti o cadıyı?Öyle çok mu benimsemişti?Böylesine, nefesi her an kesilircesine mi özlemişti?Ah, neyse...
Önceden aldığı puroyu cebinden çıkarıp dudaklarının arasına yerleştirdi.Şu an çok önemli bir toplantı da olduğunu ve bu ihaleyi kesinkes kendilerinin alması gerektiğini pek umursuyor gibi görünmüyordu.Şu an bu sikik masada oturuyor olmasının tek nedeni yurtdışından yeni gelmiş ve karısının, çocuklarının bile yanına uğramadan şirkete geçen kırklı yaşlarındaki ortağıydı.Yusuf amcası...Bu adama güveniyordu, ayrıca merhum babasına da çok benzetiyordu.Onunla meyhaneye gider ve sabaha kadar dertleşirlerdi.Genelde Karan'ın dertleri hep aynı olurdu.Elif...Ah, Elif'ten başka ne derdi olacaktı ki zaten...Bir katil olması mı ya da hırsız?Ah, dur dur tecavüzcü olması değil mi?O bunları çoktan aşmıştı.Kalbi Elif'ten başkasını görmüyordu, lanet kız örümcek gbi kalbini ağlarıyla örmüştü.
Ağzında purosuyla nefesini sesli bir şekilde verdi.İyi ki toplantı için şirketinin, daha doğrusu babasının şirketinin, terasını seçmişti.Kapalı alan olsaydı Yusuf amcanın uyarılarına katlanmak zorunda kalacaktı.Ne yapabilirdi ki?Bırakamıyordu, yapamıyordu; özlüyordu hemen.Hem sigarasını hem de...Neyse işte, O'nu özlemek yanında olmasına yetmiyordu.Kendine ait kılmasınaysa hiç yetmiyordu.Nasıl olurdu da o yeşil gözler başkasına bakardı?Nasıl olurdu da o eller başkasının ellerine kenetlenirdi?Nasıl olurdu da O'nun sardunyası başkasının olma ihtimalini yaşardı.Ki bu başkası için kendi canını ortaya koyardı.
Çoktan purosunu yakmış, birkaç nefes almış ve onu önündeki kül tablasına yerleştirmişti.Kobalt mavisi gözleri Yusuf amcasına bakarken bir an, sadece bir an, purosundan yükselen dumana kaydı.Ve o an vurgun yemiş gibi oldu.İş yerinde gözlerine kattığı ciddi ifade bu görüntüyle adeta buz olmuştu.Ciğerlerine oksijen gitmesin, ölsün istedi.Beyni tuzla buz olsun düşünemesin istedi.Kalbi ağzında atarken yüreği ayaklarının altında sürünüyordu.Böyle olmamalıydı, böyle olmasını O istememişti.O gecenin pişmanlığını bu kadar acı ödememeliydi.Lanet olsun ki kendisi de bu acının az olduğunu biliyordu, zaten her seferinde olan bir öncekinden daha ızdırap dolu değil miydi?Unutmak niye kolay değildi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖYLELEŞMİŞ
RomansHayat...Tabi fazlasıyla garipti. Mavisi anlamsız; Beyazı tutarsız; Sarısı riyakar; Siyahı gerçekçi, turuncusu kalpsiz... Hepsi...Hepsi anlamsızdı. Anlatamayacağın kadar anlatılır; Özlediğin kadar nefret ettiğindi. Yağmur kadar ka...