tanıtım

823 35 9
                                    

Öhöm. Okuyun. ❤️

                              

                          Penceremi tamamen aşağa indirdiğimde sıcak havanın rüzgarı yüzüme çarpıyor. Bitmek bilmeyen tarlalar, mavi bir gökyüzü ve tepesinde tuttuğu güneşten oluşuyor manzaram. Kökenimin bu topraklardan olmasına rağmen mütiş bir yabancılık hissi kaplıyor zihnimi. Siyah mercedesimin geçtiği dağa taşa uyduğu gibi uyuyorum bende bu insanların arasına. Tıpkı başka bir yapbozun parçası gibi. Nede olsa koskoca Mertoğlu Otel zincirlerinin önemli hissedarları ve oğulları Ali Mertoğlu ingilterede doğmuş, eğitim almış ve muhteşem bir kariyer sahibi olmuştu. Şimdi ise Karadenizde, belkide dünyanın diğer ucunda kalan bir köy'e sürükleniyor. Ve bu binde bir ihtimali gerçekleştiren ve hayatımı 360 derece çeviren şey geçen hafta aldığımız Rıza Dedemin ölüm haberiydi. Belkide hayatımda bir kez gördüğüm adama Dede demek ne kadar tuhafsa şimdi onun cenazesine gidip onu tanıyan bir sürü insandan baş sağlığı dilekleri almak ve hatta o insanı toprağın altına göndermek en az o kadar tuhaf olacaktı. Ki zaten bu ülkeye iniş yaptığım andan beri tuhaflık hissi sanki akan kanıma karışmıştı artık. Derin bir iç çekiyorum. Tam şu an James'in Vegas da ki doğum günü partisinde olacağıma bu üçüncü dünyanın tozunda hapsolmuştum adeta.

"Ne kadar yolumuz var daha?"

Havaalanından bu yana geçirdiğimiz bir saat yolcuğun hala sürmesiyle şöförümü sabrımın son sühatlarıyla tanıştırıyordum.

"Yarım saat'e oradayız Ali bey."

Değişik ve insanların temiz olarak adlandırdığı hava'yı bolca içime çekiyorum.

"Eğer bu taşlı yolları yaptırmak birinin aklına gelseydi yarım saatlik yolu kırk kere aşmış olurduk."

Kendi stresim bana yeterli değilmiş gibi birde yaklaşık otuzuncu kez Annem'in ismini okuyorum telefonumun ekranında. Her seferinde ki gibi onu meşgule atıp telefonumu gelişi hoş bir yere fırlatıp birinin beni bu kahverengi cehennemden kurtarmasını diliyorum.

🌾

"Annem beni doğrayacak biliyorsun değil mi Toprak? Sana oyalanmayalım demiştim."

Sanki beni anlıyormuş gibi kişnemeye başlayan atımın kahverengi gözleri büyüyor. Aslına bakarsanız beni çoğu insandan daha iyi anladığını düşünüyorum.

"Şşii sessiz ol bakayım!"

Koca konakta en geniş olan ahırına sürüklüyorum onu. Kapısını kapatırken her zaman ki yaptığı gibi onu yalnız bırakmamam adına kesik kesik kişneyip kafasını boyun girintime sürtüyor.

"Hadi ama Toprak birazcıkta beni düşün. Yarım saat geç kaldım ve yarına çıkabileceğim tehlikede. Beni anlıyorsun değil mi?"

Burnuna bir öpücük yerleştirip saçını okşuyorum. Bu hem onu hemde benim içimi rahatlatıyor ve ondan kopabilmemi sağlıyor. Ahırı terk ettiğim gibi ışık hızıyla konağa girip odama koşuyorum. Tüm herkesin çoktan cenaze için evi terk ettiğini anladığımda içimde ki korku iyice büyüyor. Duş almaya vaktimin olmadığını biliyorum ve dolabımdan bir kaç parça çıkarıp üzerime geçiriyorum. Yüzüme vurduğum su ile yüzümde ki toprak lekelerini giderip uzun saçımı at kuyruğundan kurtarıp omuzlarımdan aşağa salıyorum. Bu kadar hazırlığın yeterli olduğunu düşünüp aynı hızla merdivenlerden aşağa iniyorum. Koca salonumuzdan geçeceğim an gözümün ucuyla terasta bir siluet belirliyorum. Bir iki adım geri gidip silueti incelediğimde onun Babam olduğunu farkediyorum.

"Baba?"

Yaklaşık on dakikadır yaptığım gürültüyü duymamış gibi şaşkınlıkla arkasını dönüyor.

Du hast das Ende der veröffentlichten Teile erreicht.

⏰ Letzte Aktualisierung: May 14, 2016 ⏰

Füge diese Geschichte zu deiner Bibliothek hinzu, um über neue Kapitel informiert zu werden!

Toprak Kokusu| +18Wo Geschichten leben. Entdecke jetzt